Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Üç kadın, üç örnek

Bu yazımda ele alacağım konular muhteva ve muhatapları itibariyle saygı duyulan değerdedir. Farklı zeminlerde karşılaştığım üç çiftçi kadın, hizmetleri ile bu saygıyı hak ettiklerini göstermiş oldu.

Birincisi: Ana yola doğru karşıya geçmek üzereyim. Hemen sağımda taş döşeli yürüyüş yolundan genç denecek yaşta üç çocuğu ile birlikte bir aile bana doğru geliyor. Kavuşma hemen aynı yerde olacak gibi görünüyor, ben geçiş önceliğini onlara vermek için yavaşladım. Anne de önümü kesmemek üzere durdu, bana yol verdi. O durunca çocukları da durdu. O bir Anadolu kadını, erkeğin önünden geçmek ayıp sayılır. Anadolu’da bu bir gelenekti ve edebi gereği bir kadın erkeğin önünden geçmezdi. Öyle ki kucağında çocuk olsa bile onu yere bırakır ve dururdu. Anadolu kadını, annesi ve diğer büyüklerinden böyle görmüştü. Sonuçta benim ısrarım üzerine o edepli Türk annesine zorla da olsa yol verdim.

İkinci ve üçüncü olayı farklı iki köyde yaşadım. İlk köy Konya merkeze daha yakın. Köyün çevresi sanayi tesisleri ve meskenlerle dolmak üzere. Öyle de olsa ziraat devam ediyor. Selçuklu Belediyesi Ziraat Müdürü öğrencim ile köylüye bazı tavsiyelerde bulunmak üzere gidiyor, arazi sahibi çiftçinin kapısını çalıyoruz. Gece geç saate kadar tarla sürmüş baba bize kapısını açıyor. Kahvaltı yapıyorlar, çay için yer sofrasında bize de yer açıyorlar. 50 li yaşlarda, 30 senedir evli, 3 çocuklu ailenin çocuklarından biri şehirde, diğer 2 si ile beraber çiftçilik yapıyor.

Ev sahibi tam bir Anadolu kadını, 30 senelik çiftçilik serüvenini anlatıyor. “eşimle çok çalıştık, 600 koyun sahibi olduk, meralar kurudu, ot kalmadığı, koyunculuğu bıraktık, 10 senedir bitkisel üretime döndük” diyor. Çoğu sulu 1000 dönüm kadar araziyi sadece bitkisel üretim için kullanıyorlar. Ailenin tüm yükü kadının üzerinde. Sabah erken kalk, kahvaltı, öğlen ve akşam işçilere yemek; bahçe bakımı; bulaşık, çamaşır; tümünü yapıyor ama hiç zorsunmuyor. Çalışmak beni dinlendiriyor, esas işim evim, eşim ve çocuklarım diyor. Tüm Anadolu kadınları gibi güler yüzlü, çalışkan ve misafirperver. Arazi denetim işimizi bitiriyor, tekrar eve dönüyoruz. Yemek hazırlamak istese de, kabul etmiyor, isteğimiz üzerine kendi imalatı peynir, sos ve kavun ile saygı ve muhabbetle ağırlanıyoruz.

İkinci köye geçiyoruz. 100 hane kadar olan köyde 3 sülale yaşıyor. Köy Muhtarının kapısını çalıyoruz. Muhtar işi icabı başka yere gittiği için bizi evin genç oğlu ve 40’lı yaşlardaki hanımı karşılıyor. Büyüğü 16’sında, biri kız üç çocuğu var. Hanım, 18 yaşında komşu köyden gelin gelmiş. Çiftçilik yapmayan bir ailenin kızıymış, ancak koyunculuğu burada öğrenmiş ve hem koyunları hem de eşini çok sevmiş.

Muhtar 1 kardeşiyle 100 ü sağmal 1000 kadar küçükbaşa sahip. Sağımı 2 elti beraber yapıyor. Koyun sütü bazen doğrudan, ya da yoğurt olarak satılıyor. Şükrederek iyi kazanıyoruz diyor. Çocukları ve eşi az da olsa yardım ediyor. Sıkılma, yorulma, bıkma var mı dediğimde, gülümseyerek, o da ne ki diyor.

Yaz bitse de yüzlerce koyun halen karşı dağların eteğindeki merada otlamaya devam ediyor. Çobana herşey dâhil (yiyecek, sigara, barınma) dışında, senelik olmak üzere aylık net 50 bin TL ödeniyormuş. Tüm masraflar ve maaş dahil çobanın senelik maliyeti neredeyse 1 milyon TL kadarmış.

İşte edep, saygı, çalışarak helalinden üreten; şikâyet, bıkma, yorulma bilmeyen üç Anadolu kadını. Çok şükür ki daha insanlığını kaybetmeyenler var. Gıda arzının giderek daraldığı şu günlerde, hiç değilse bu Anadolu emekçilerinin hatırına, emeklerine saygı duyalım, gıdayı da israf etmeyelim. Gıda arzında işimiz giderek zorlaşıyor. Suyumuz azalıyor, küresel ısınma münasebetiyle zirai üretimimizin düşme tehlikesi var. Su yoksa, gıda yok, gıda yoksa vatan da olmaz; göçler başlar.

Kadınlar adına ulusal-uluslararası birçok gün var. Dünya Kadınlar Günü, Anneler Günü ve Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü gibi günlerin birinde, günde 18 saat çalışarak üreten, Anadolu kırsalında unutulan kadınlar daha çok hatırlanmalı ve bu fedakârlığın karşılığında kadınlar 18 yaşından itibaren sosyal güvenlik kapsamına alınmalıdır. Bu hem kadına anaya, hem kadına, hem üretime saygıdır. Göreceksiniz bu uygulama genç kadınları zirai üretime de çekecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi

Cumhuriyetimizin Şeker Fabrikaları-5

02 Aralık 2025 Salı 15:31

İsrafın Gerçek Maliyeti

14 Ekim 2025 Salı 11:54

Küçük bahaneler ve devlete maliyeti

23 Eylül 2025 Salı 00:01