Mükremin Kızılca

Mükremin Kızılca

Ashab-ı Suffe Camii Kitabe Mealleri

Ashab-ı Suffe Camii Kitabe Mealleri

Selçuklu Parsana Mahallesinde nadide bir eser.

Burada yer alan “Ashab-ı suffe İslam Akademisi” külliyesindeki Ashab-ı suffe Camii içinde ve dışında yapılan bezemelerdeki bütün ayet hadis ve sözlerin meallerini hazırladım.

Ashab-ı suffe İslam Akademisi külliyesini kitabeleri 2 sınıfta ele alınabilir.

Birincisi Ashab-ı Suffe Camii kitabeleri, ikincisi de hafız yurtları ile Ashab-ı Suffe Camii arasında haricen duvarlara yerleştirilen kitabeler.

Dışarıdaki hat sanatı eserlerinin başka bir makalemizde ele alacağız inşallah.

Ashab-ı suffe Camii’nin bezemelerine caminin güneybatı kısmını dışarıdan süsleyen iki sure ile başlanıyor.

471873018-10235889441554183-2216724374740460922-n.jpg

Güneybatı duvarını baştanbaşa kaplayan bu bezemelerin birincisi meali ile beraber Ayetel Kürsi ikincisi ise Asr suresidir.

Ayetel kürsi'nin anlamı şudur;

“Allah, O’ndan başka tanrı yoktur; diridir, her şeyin varlığı O’na bağlı ve dayalıdır. Ne uykusu gelir ne de uyur. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. O’nun izni olmadıkça katında hiçbir kimse şefaat edemez. Onların önlerinde ve arkalarında olanları O bilir. O’nun ilminden hiçbir şeyi -dilediği müstesna- kimse bilgisi içine sığdıramaz. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine almıştır. Onları korumak kendisine zor gelmez. O yücedir, mutlak büyüktür.” (Bakara 255)

Asr suresinin üç ayetinin meali:

“Asra yemin ederim ki, İnsan gerçekten ziyandadır. Ancak iman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler başkadır.”

Ana kapı girişinin üzerinde aşağıda tamamı verilen ayetin “Size selâm olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi, ebedî kalmak üzere buraya girin.” Kısmı yazılıdır.

Mealin tamamı şu şekildedir:

“Rablerine karşı gelmekten sakınanlar da grup grup cennete sevk edilirler. Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der: “Size selâm olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi, ebedî kalmak üzere buraya girin.” (Zümer 73)

Bu kapının üst kısmında, kavisli yerde sağda besmele-i şerife, solda ise Hud suresindeki peygamber efendimizin, (sav) hakkında “Beni kocattı” buyurmasıyla meşhur ünlü ayetin “Öyle ise emir olunduğun gibi dosdoğru ol “ kısmı nakşedilmiştir.

Bu ayetin tamamının anlamı şöyledir:

“Öyle ise emir olunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür.” (Hud 112)

Aynı kapının camiye girdikten sonra sağ kanadında besmele-i şerife, sol kanadında ise Alak suresinin ilk ayeti yazılıdır. Bu ayet-i kerimenin meali şöyledir:

“Yaratan rabbinin adıyla oku!”

Camide aşağıdan yukarıya doğru dikey olarak yazılan ayeti kerimelerin kaynağı ve mealleri şöyledir.

“Allah, sizin düşmanlarınızı çok daha iyi bilir. Allah, dost olarak yeter. Allah, yardımcı olarak da yeter.” (Nisa 459

“Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl 90)

Kubbenin göbeğini başında besmele sonunda da Allah doğru söyledi anlamındaki sadakallahül azim ile İhlas suresi yer alıyor:

472017280-10235896991942938-7566525594771714775-n.jpg

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.

1- De ki; O Allah bir tektir.

2- Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O'na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir).

3- Doğurmadı ve doğurulmadı

4- O'na bir denk de, eş de, benzer de olmadı.

Esma-ül Hüsna şeridi ile kubbe arasında tam mihrabın üzerinde “namazın vakitli bir farz” olduğunu belirten ayeti kerimenin “Namaz, mü’minlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır.” Kıamı bezenmiştir:

Söz konusu ayet-i kerime mealinin tamamı şöyledir:

“Namazı kıldınız mı, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Allah’ı anın. Güvene kavuştunuz mu namazı tam olarak kılın. Çünkü namaz, müminlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır.” (Nisa 103)

Minberin duvar tarafında:

“Bu dünyada nefsini ve malını her yönden arındırmayı başaran ise mutluluğa ulaşır.” (A’lâ 14) ayet-i kerimesi, altında da Hüve’l-Baki / O tek sonsuz olandır, cümlesi yazılıdır.

Caminin kitaplığının üzerini sağında “Hâzâ min fadli Rabbî” yani: Bu mahza Rabbimin bir ihsanıdır, cümlesi yer alır ki bu cümle mana olarak: “Bu lütuf Allah'tandır. Bilen olarak Allah yeter.” (Nisa 70) ayetinden alınmadır.

Caminin kubbe inişlerine paralel üçgen köşelerinin dördünü de ayrı bir ayeti kerime süslemektedir:

“Yoksa geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden, ahiretten çekinen ve Rabbinin rahmetini dileyen kimse (o inkarcı gibi) midir? (Resûlüm!) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür.” (Zümer 9)

472056318-10235896980382649-8840895147265605087-n.jpg

“Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her şeyi görücüdür.” (Nisa 58)

“Ya'kub dedi ki: Daha önce kardeşi (Yusuf) hakkında size ne kadar güvendiysem, bunun hakkında da size ancak o kadar güvenirim! (Ben onu sadece Allah'a emanet ediyorum); Allah en hayırlı koruyucudur. O, acıyanların en merhametlisidir.” (Yusuf 64)

“İçinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan Adn cennetleri! İşte arınanların mükâfatı budur.” (Taha 76)

Mihrabın üzerinde Nur ayetinin ilk cümlesi olan “Allah, göklerin ve yerin nurudur” yer alıyor.

Nur ayetinin tamamının meali şöyledir:

“Allah, göklerin ve yerin nûrudur. O'nun nûrunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nûr üstüne nûrdur. Allah dilediği kimseyi nûruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.” (Nur 35)

Onun altında malum kıble ayetinin “Bundan böyle, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir “ kısmını nakşedilmiştir:

Kıble ayetinin tamamı aşağıdadır:

“(Ey Muhammed!) Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu (vahiy beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. (Bundan böyle), yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Ey Müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzünüzü hep onun yönüne çevirin. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler, bunun Rabblerinden (gelen) bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir.” (Bakara 144)

Mihrabın sağında dikey olarak Rahman Suresinin ilk 3 ayeti:

“1. Rahmân, 2. Kur’an’ı öğretti. 3. İnsanı yarattı.”

Solunda ise yine dikey olarak Müddessir suresinin 2 ayeti yer almıştır:

“1. Ey örtünüp bürünen (Peygamber!) 2. Kalk da uyar.”

Bu bölge ayrıca kürsünün üzerinde bulunduğundan farklı bir anlam taşımaktadır.

Kürsünün üzerinde ise Lale motifi şeklinde nakşedilmiş Kelime-i Tevhid görülüyor.

Mihrabın sağında iki pencere Arasında Suphanallah, solunda da aynı yerde Elhamdülillah hoş bir mavi renkle bezelidir.

Caminin bir köşesini de “Re’su’l-hikmet'i mehâfetullah” yani Hikmetin başı Allah korkusudur, hadis-i şerifi ile:

“Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.” (Al-i İmran 27)

Ayet-i kerimesinin “Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın.” Bölümü yer almış durumdadır.

Mihrabın solunda, karşı duvarda evrene rahmet olarak gönderilen son peygamber (sav) hakkındaki iki ayet-i kerime nakşedilmiştir:

“Sen elbette üstün bir ahlâka sahipsin.” (Kalem 4) ve “(Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya 107)

Mihrabın üzeri ile beraber kubbeyi çepeçevre kuşatan köşeli bir şerit içerisinde her kare içerisine bir isim olmak üzere esma-ül Hüsna nakşedilmiştir.

472236358-10235896980822660-4472476458282353956-n.jpg

1- Allah(C.C.): "Eşi benzeri olmayan, bütün noksan sıfatlardan münezzeh tek ilah, Her biri sonsuz bir hazine olan bütün isimlerini kuşatan özel ismi. İsimlerin sultanı."

2- Er-Rahmân: "Dünyada bütün mahlükata merhamet eden, şefkat gösteren, ihsan eden."

3- Er-Rahîm: "Ahirette, müminlere sonsuz ikram, lütuf ve ihsanda bulunan."

4- El-Melik: "Mülkün, kainatın sahibi, mülk ve saltanatı devamlı olan."

5- El-Kuddûs: "Her noksanlıktan uzak ve her türlü takdıse layık olan."

6- Es-Selâm: "Her türlü tehlikelerden selamete çıkaran."

7- El-Mü'min: "Güven veren, emin kılan, koruyan."

8- El-Müheymin: "Her şeyi görüp gözeten."

9- El-Azîz: "İzzet sahibi, her şeye galip olan."

10- El-Cebbâr: "Azamet ve kudret sahibi. Dilediğini yapan ve yaptıran."

11- El-Mütekebbir: "Büyüklükte eşi, benzeri olmayan."

12- El-Hâlık: "Yaratan, yoktan var eden."

13- El-Bâri: "Her şeyi kusursuz ve uyumlu yaratan."

14- El-Musavvir: ''Varlıklara şekil veren."

15- El-Gaffâr: "Günahları örten ve çok mağfiret eden."

16- El-Kahhâr: "Her şeye, her istediğini yapacak surette, galip ve hakim olan."

17- El-Vehhâb: "Karşılıksız hibeler veren, çok fazla ihsan eden."

18- Er-Rezzâk: "Bütün mahlukatın rızkını veren ve ihtiyacını karşılayan."

19- El-Fettâh: "Her türlü müşkülleri açan ve kolaylaştıran, darlıktan kurtaran. "

20- El-Alîm: "Gizli açık, geçmiş, gelecek, her şeyi en ince detaylarına kadar bilen."

21- El-Kâbıd: "Dilediğine darlık veren, sıkan, daraltan."

22- El-Bâsıt: "Dilediğine bolluk veren, açan, genişleten."

23- El-Hâfıd: "Dereceleri alçaltan"

24- Er-Râfi: "Şeref verip yükselten."

25- El-Mu'ız: "Dilediğini aziz eden, izzet veren."

26- El-Müzil: "Dilediğini zillete düşüren."

27- Es-Semi: "Her şeyi en iyi işiten."

28- El-Basîr: "Gizli açık, her şeyi en iyi gören."

29- El-Hakem: "Mutlak hâkim, hakkı batıldan ayıran. Hikmetle hükmeden."

30- El-Adl: "Mutlak adil, çok adaletli."

31- El-Latîf: "Lütuf ve ihsan sahibi olan. Bütün incelikleri bilen."

32- El-Habîr: "Olmuş olacak her şeyden haberdar."

33- El-Halîm: "Cezada, acele etmeyen, yumuşak davranan."

34- El-Azîm: "Büyüklükte benzeri yok. Pek yüce."

35- El-Gafûr: "Affı, mağfireti bol."

36- Eş-Şekûr: "Az amele, çok sevap veren."

37- El-Aliyy: "Yüceler yücesi, çok yüce."

38- El-Kebîr: "Büyüklükte benzeri yok, pek büyük."

39- El-Hafîz: "Her şeyi koruyucu olan."

40- El-Mukît: "Her yaratılmışın rızkını, gıdasını veren, tayin eden."

41- El-Hasîb: "Kulların hesabını en iyi gören."

42- El-Celîl: "Celal ve azamet sahibi olan."

43- El-Kerîm: "Keremi, lütuf ve ihsanı bol, karşılıksız veren, çok ikram eden."

44- Er-Rakîb: "Her varlığı, her işi her an görüp, gözeten, kontrolü altında tutan."

45- El-Mucîb: "Duaları, istekleri kabul eden"

46- El-Vâsi: "Rahmet, kudret ve ilmi ile her şeyi ihata eden'"

47- El-Hakîm: "Her işi hikmetli, her şeyi hikmetle yaratan."

48- El-Vedûd: "Kullarını en fazla seven, sevilmeye en layık olan."

49- El-Mecîd: "Her türlü övgüye layık bulunan."

50- El-Bâis: "Ölüleri dirilten."

51- Eş-Şehîd: "Her zaman her yerde hazır ve nazır olan."

52- El-Hakk: "Varlığı hiç değişmeden duran. Var olan, hakkı ortaya çıkaran."

53- El-Vekîl: "Kendisine tevekkül edenlerin işlerini en iyi neticeye ulaştıran."

54- El-Kaviyy: "Kudreti en üstün ve hiç azalmaz."

55- El-Metîn: "Kuvvet ve kudret kaynağı, pek güçlü."

56- El-Veliyy: "İnananların dostu, onları sevip yardım eden."

57- El-Hamîd: "Her türlü hamd ve senaya layık olan."

58- El-Muhsî: "Yarattığı ve yaratacağı bütün varlıkların sayısını bilen."

59- El-Mübdi: "Maddesiz, örneksiz yaratan."

60- El-Muîd: ''Yarattıklarını yok edip, sonra tekrar diriltecek olan."

61- El-Muhyî: "İhya eden, dirilten, can veren."

62- El-Mümît: "Her canlıya ölümü tattıran."

63- El-Hayy: "Ezeli ve ebedi hayat sahibi."

64- El-Kayyûm: 'Varlıkları diri tutan, zatı ile kaim olan."

65- El-Vâcid: "Kendisinden hiçbir şey gizli kalmayan, istediğini, istediği vakit bulan."

66- El-Macîd: "Kadri ve şanı büyük, keremi, ihsanı bol olan."

67- El-Vâhid: "Zat, sıfat ve fiillerinde benzeri ve ortağı olmayan, tek olan."

68- Es-Samed: "Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, herkesin muhtaç olduğu."

69- El-Kâdir: "Dilediğini dilediği gibi yaratmaya muktedir olan."

70- El-Muktedir: "Dilediği gibi tasarruf eden, her şeyi kolayca yaratan kudret sahibi."

71- El-Mukaddim: "Dilediğini, öne alan, yükselten."

72- El-Muahhir: "Dilediğini sona alan, erteleyen, alçaltan."

73- El-Evvel: "Ezeli olan, varlığının başlangıcı olmayan."

74- El-Âhir: "Ebedi olan, varlığının sonu olmayan."

75- Ez-Zâhir: "Varlığı açık, aşikar olan, kesin delillerle bilinen. "

76- El-Bâtın: "Akılların idrak edemeyeceği, yüceliği gizli olan. "

77- El-Vâlî: "Bütün kainatı idare eden."

78- El-Müteâlî: "Son derece yüce olan."

79- El-Berr: "İyilik ve ihsanı bol, iyilik ve ihsan kaynağı."

80- Et-Tevvâb: "Tevbeleri kabul edip, günahları bağışlayan."

81- El-Müntekim: "Zalimlerin cezasını veren, intikam alan."

82- El-Afüvv: "Affı çok olan, günahları affetmeyi seven."

83- Er-Raûf: "Çok merhametli, pek şefkatli."

84- Mâlik-ül Mülk: "Mülkün, her varlığın sahibi."

85- Zül-Celâli vel ikrâm: "Celal, azamet ve pek büyük ikram sahibi."

86- El-Muksit: "Her işi birbirine uygun yapan."

87- El-Câmi: "Mahşerde her mahlükatı bir araya toplayan."

88- El-Ganiyy: "Her türlü zenginlik sahibi, ihtiyacı olmayan."

89- El-Mugnî: "Müstağni kılan. ihtiyaç gideren, zengin eden."

90- El-Mâni: "Dilemediği şeye mani olan, engelleyen."

91- Ed-Dârr: "Elem, zarar verenleri yaratan."

92- En-Nâfi: "Fayda veren şeyleri yaratan."

93- En-Nûr: "Alemleri nurlandıran, dilediğine nur veren."

94- El-Hâdî: "Hidayet veren."

95- El-Bedî: "Eşi ve benzeri olmayan güzellik sahibi, eşsiz yaratan."

96- El-Bâkî: ''Varlığının sonu olmayan, ebedi olan."

97- El-Vâris: "Her şeyin asıl sahibi olan."

98- Er-Reşîd: "İrşada muhtaç olmayan, doğru yolu gösteren. "

99- Es-Sabûr: "Ceza vermede acele etmeyen."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mükremin Kızılca Arşivi
SON YAZILAR