Ahmet Babaoğlu

Ahmet Babaoğlu

Bu Değerleri Yaşamak Ve Yaşatmak Gerek

Bu Değerleri Yaşamak Ve Yaşatmak Gerek

Sosyal yapımızda eksikliğini hissettiğimiz kavramlar oluyor çoğu zaman. Milletimizde ve medeniyetimizde var olan ama unutulmaya yüz tutmuş toplumsal değerlerdir bunlar. İyi insan olmak için, iyilik yapmak ve iyilik mertebesine doğru yol alabilmek için gereklidir bu değerler... İnsan, mükerrem (değerli) bir varlık olmasına rağmen, iyi olmak için sadece insan olmak yetmiyor.

Meseleye direk girelim. Büyük insanların hayatından bazı örnekler görelim. Onların edep, ahlak ve takvalarına bir bakalım. Bilinen marufu (iyi olan şeyleri) tekrar etmek, "unutan varlık" anlamına gelen "insan"ların kalplerine bir cila mesabesindedir.

Büyük alimler derler ki; yaratıcının hesaba çekeceği hususlarda ince düşünmenin kıyamet gününde önemi ve kazancı büyük olur. Bu doğrultuda örnek alınacak en önemli önderler şüphesiz Peygamberler, sonra onların ashabı ve sonra onları takip eden nesillerdir.

Mesela, Hz. Ebubekir (r.a) e kulak verelim. O büyük Sıddık: "Belki harama düşeriz korkusu ile yetmiş çeşit helali terk ettik" demiştir. İşte bu örnekte olduğu gibi İslami ilimlerde Verâ diye ulvi bir kavram vardır. Verâ; "Şüpheli ve lüzumsuz şeyleri terk etmek" demektir.

Alim ve takvalı insanlarla dost olmak, onların sohbetinde bulunmak, karanlık gecelerde güçlü ışığı olan projektörlerin aydınlığında yola almak gibidir. Bir çukura düşmemek, bir kayaya çarpmamak ve bir pisliğe bulaşmamak için. Ama şimdi ne yazık ki, birer birer çekip gittiler bu alemden o büyük alimler.

İslam alimlerinden Abdullah bin Mervan'ın bir kuruşluk bir parası pis bir kuyuya düştü, onu oradan çıkarabilmek için on üç dinar harcadı. Sebebi sorulduğunda "kuyuya düşen parada Allah'ın ismi yazılı idi" dedi. Kutsal değerleri korumak, çıkar için her yerde kullanmamak, onlara saygılı olmak lazımdır. Erdemli insan olmak bunu gerektirir.

Bişr bin Haris, "amellerin en zoru üçtür: Fakirlikte cömert olmak, yalnız başına iken verâlı ve takvalı olabilmek, zararı olur mu acaba diye korkulan bir kimsenin yanında söz söyleyebilmek" demiştir.

Sehl bin Abdullah, saf helali "içinde Allah'ın unutulmadığı rızıktır" diye tarif etmiş, bir kimsede verâ bulunmazsa filin başını yese de yine doymaz" demiştir.

Şöyle anlatılır: Büyük İslam Alimlerinden Hasan Basri (r.a) Mekke'ye geldiği zaman Hz. Alinin soyundan gelen bir zatın Kâbenin duvarına yaslanarak halka vaaz ettiğini görmüş, önüne varmış ve şu soruyu sormuş: "Dinin temeli nedir?" Vaaz eden zat cevap vermiş: "Verâ". Hasan Basri tekrar sormuş: "Dinin âfeti nedir?" O zat cevap vermiş: "Tamah".  Hasan Basri hazretleri bu cevabı o kadar beğenmiş ki, hayretler içinde kalmış.

Velilerden Hamdun Kassar, ölmek üzere olan bir dostunun yanında bulunuyordu. Adam bir müddet sonra öldü. Hamdun derhal yanmakta olan ışığı söndürdü. Niçin söndürdüğü sorulunca şöyle dedi: "Lambanın içindeki yağ şimdiye kadar bu şahsın idi. Vefat edince mirasçılarına intikal etti. Kendinize başka bir lamba bulun."

Hz. isa (a.s)’ın mucizelerinden biri de Ölüleri Allah'ın izni ile diriltmekti. O bir gün bir mezarlığa uğradı ve ölülerden birine seslendi. Allah da ölüyü diriltti. Hz. İsa ölüye sordu: Sen kimsin? Adam: "Ben halkın yükünü taşıyan bir hamal idim. Bir gün bir şahsa ait odunları taşırken dişlerimi kurcalamak için odundan bir çöp kopardım. Öldüğüm günden beri bu kürdanın hesabı benden sorulmakta" dedi.

Vera sahib iyi insan olmak zor bir iş. Fakat, iyi insanların niyetlerinde Allahın rızası olunca bunu suistimal edenler de çıkacaktır. Mesela, Hz. Ömer'in oğlu Abdullah (r.a) kölelerinden birinin namazı güzel kıldığını görünce onu azad etti. Onun böyle bir ahlak anlayışına sahip olduğunu gören diğer köleler riya olarak namazlarını güzel kılarlardı. Abdullah bin Ömer de onları birer birer azad ederdi. Durum kendisine sorulunca: "Olsun, Allah için bizi kandırmaya çalışanlara kanarız" dedi.

Lokman (a.s) oğluna şöyle demişti: "Üç şey vardır ki, diğer üç şey olmadan bilinmez. Halim selim kişi öfke anında, cesur kişi savaşta ve dost kendisine muhtaç olunduğunda bilinir."

Geri vitesi olmayan bir araçla durmadan büyük sınava doğru yol almaktayız. Yüzlerimizin o günde ak olması için bu güzel hasletleri yaşamak ve yaşatmak gerekir. Aslında doru yaşamak böyle yaşamaktır, bundan gayrısı sanki yaşamak değil. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Babaoğlu Arşivi
SON YAZILAR