Ali Dutal

Ali Dutal

Devleti yönetmek çok mu zor?

Devleti yönetmek çok mu zor?

Elbette ki, bir ülkeyi yönetmek kolay değil, oldukça zordur.

Azıcık ülkemizin yaşadığı sorunları bir göz önüne getirip düşünelim; ekonomi, iç ve dış güvenlik, adalet, eğitim, sağlık, dış politika daha birçok yönetim alanı…

Bir de farklı halk gruplarının beklentilerine cevap verebilmek, çıkar gruplarını bertaraf edip adaletli ve dengeli yönetim ortaya koyabilmek oldukça zordur; çünkü, alınan bazı kararlar bir grubu memnun ederken öbür grubu memnun etmeyebiliyor.

Ayrıca, günlük sorunları çözmeye çalışırken toplumun özellikle de gençlerin geleceğini sağlam zeminlere oturtmak için sürekli zihinsel çaba içinde de olmak gereklidir.

Bazen ülkeyi yönetenlerin durumunu göz önüne getiriyor, hem bu dünyadaki hallerine hem de öbür dünyada yaşayabileceklerini düşününce içimden iyi ki ülkeyi yönetmiyorum diye bir iç huzur yaşıyorum.

Bir ülkeyi yönetmek olağanüstü sorumluluk gerektirmektedir.

Kul hakkı ihlalinin ihtimali olan yönetim kademelerinde bulunan insanlar gece gündüz çalışmaları gerektiği gibi fırsat buldukça secdeye kapanıp kul hakkına girebileceği her türlü davranışı için Allah(cc)’tan af dilemeli ve gözyaşı dökmelidir.

Abartmıyorum yöneticiliğin vebalinin büyüklüğünün bir şuuruna varabilseler Allah(cc) korkusundan yemeden içmeden kesilirler!

Unutmayalım, sorumluluğu büyük olan işin sevabı da günahı da büyük olur!

Yönetim kademesinde bulunmuş bazı devlet yöneticileri kendi çocuklarının yerine geçmesini “bir aileden bir kurban yeter” diyerek istemezler.

İyi de arkadaş, ülke ve kurumları yönetecek dürüst, adalet ve liyakat sahibi şuurlu insanlar yönetimden kaçarlarsa ne olacak ülke ve insanımız hali diyebilirsiniz.

Çok haklısınız da günümüz şartları adil ve merhamet sahibi yöneticilerin işini iyice zorlaştırmaktadır. Yönetilen halk kitleleri adil yöneticilerin işini kolaylaştıracakları yerde zorlaştırmaktalar.

Büyük bir hırsla yönetmeye talip olanlar adaletli ve merhametli olamazlar. Kişi yönetici olmayı istemeyip yöneticilik verilenler adaletli ve merhametli olur, halkını huzur içinde yaşatırlar.

Tarihe baktığımız zaman Emevi Halifesi Ömer Bin Abdulaziz Hazretleri gibi ülkelerini adalet, merhamet iklimi içinde yöneten insanları da görmekteyiz.

Bu zat asla ülkeyi yönetmek istememiş ama ulema ve rical halife olması için büyük baskı yaptığı için halifeliği kabul etmek zorunda kalıyor.

Dünyanın en büyük on imparatorluğundan olan Emevi İmparatorluğunu iki buçuk yıl adalet ve merhametle yönetiyor ve vefatından sonra 25 yıl zekat verecek kimse bulunamıyor.

Yönetici olmak bu kadar veballi olmasına rağmen küçük veya büyük yönetici olmak için insanlar büyük çaba harcıyor hatta birbirlerini yemek için her türlü dalaverenin içinde bulunuyorlar.

Her türlü vebal ve zorluğuna rağmen ülkeyi ve kurumları yönetmenin zor olmadığını da düşünüyorum.

Esasında yönetmeyi zorlaştıranlar yöneticilerin kendileri olduğu gibi yönetilenlerde yöneticilerin yönetimini daha fazla zorlaştırmaktadırlar; çünkü, insanların kahir ekseriyeti hakkı öncelemek yerine menfaatini öncelikli tutmaktadırlar.

Gelin 100 yönetilene yöneticilerinden ne istediklerini soralım. İnanın tamamına yakını adaletli olmasını ve işi ehline vermesini isteyeceklerdir.

Çünkü, insan fıtratına en uygun olanı budur; ancak, insanların kahir ekseriyeti kendi menfaati söz konusu olunca nefsine uyduğu için talep ettiğinin kendisine uygulanmasından hoşlanmıyor.

Yönetenler ve yönetilenler Rabb’imizin, Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla görendir.” (Nisa 58) emrine uysa yönetmek kolay olmaz mı?

Adalet ve ehliyet bir yönetimin temel direkleridir.

Yönetimler bunları uyguladığı sürece güçlü ve yönetimleri uzun süreli olur. Adil bir yönetimin olduğu bir yerde:

İnsanlar haklarının korunacağına inanırsa devletine güvenir. Ayrıca, adil yönetimin olduğu yönetimde insanların birbirlerine olan güveni de artar. Huzurlu bir toplumda her türlü istikrar sağlanır. Bunlar bir bütün olarak oluştuğunda huzur ve barış ortamı olur.

Adaletsizlik, tarih boyunca nice devletleri, imparatorlukları yıkmıştır. En büyük zulüm adaletsizliktir.

Adil bir yönetici, adaletli uygulamalarının karşılığını güzellik olarak bu dünyada da ahirette de görür. Peygamber Efendimiz(sav);

“Adaletli devlet başkanı, Allah’ın gölgesinde gölgelenecek yedi sınıf insanlardan biridir.” (Buhari ve Müslim) Buyurmaktadır.

Ehil insanlarla yönetimi paylaşmak yönetimin işini kolaylaştırdığı gibi verimliliği artırarak ülkenin kalkınmasına da büyük katkıda bulunurlar.

Ehil olmayan kişiler hatalı kararlar alarak büyük maddi ve manevi zararlara da sebep olur ki, bu da ülkenin kalkınmasına engel olduğu gibi gerilemesine de sebep olurlar.

Üzülerek ifade edeyim ki, adalette, ehliyette ihmal edilmektedir.

Niye kolay ve güzel olan değil de zor ve veballi olan tercih ediliyor?

İnsanların doymak bilmeyen makam ve mal hırsı adalet ve liyakatın uygulanmasının önündeki en büyük engeldir

İnsanlar bir noktadan sonra “hizmet etmek” yerine “egemen olmak” istiyor.

Makamı bir sorumluluk değil de bir ayrıcalık gibi görmeye başladıklarında, orada adaletin ve liyakatın yaşaması neredeyse imkansız hale geliyor.

Ehliyetli insanlar sistem dışına itiliyor, çünkü, güçlü bir arkası olmayanın ilerleme şansı kalmıyor. Toplumda güvensizlik başlıyor, “kimse hak ettiğini almıyor” hissi yayılıyor.

En felaketi ve kötüsü gençler umutsuzluğa düşüp geleceğe dair inançlarını kaybediyorlar.

Aslında devleti yönetmekten çok daha zor olan nefsi yönetebilmektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Dutal Arşivi
SON YAZILAR