Fânusun içinden okyânusa bakmak
‘Fânusla Okyânus’ adlı yeni kitabı Çolpan Kitap’tan yakın zamanda okurla buluşan Metin Kayahan Özgül; Türk düşünce ve edebiyat tarihi, felsefe alanlarında özgün çalışmalarıyla tanınır. Bir başka deyişle İslâm düşüncesi, Türk modernleşmesi, eleştiri kuramları ve edebi temsil konularında kapısını çalabileceğimiz ehil isimlerdendir.
‘Fânusla Okyânus’ta edebiyat tarihini odağa alır cümlesinden mütevellit akademik, zor okunan ve anlaşılan bir kitapla muhatap olduğunuzu düşünmeyin. Evet eser, hem yöntemsel hem de kavramsal düzeyde dikkat çekici bir çalışma; yanı sıra düşünce hayatımızın doğru sanılan yanlışlarını dillendiren, önemli tespit ve tekliflerde bulunan bir ikaznâmedir de.
&&&
Özgül’ün “fânus” ve “okyânus” imgelerine yönelmesi, hem biçim hem içerik açısından derin anlamlar taşıyor. Bu iki metaforun yalnızca edebiyat tarihine değil, düşünce biçimlerimize ve metinle kurduğumuz ilişkiye dair eleştirel bir bakış sunması hassaten ele alınmayı ziyadesiyle hak ediyor.
Fânus, dış dünyadan izole bir alanı, güvenli ama dar bir alanı temsil eder. Cam bir fânus içindeyken dışarısı görünür ama ses geçmez; içeridekiler oksijenin, ısının ve temasın azalmasıyla sınırlı bir hayata mahkûmdur. Edebiyat tarihine dair bazı yaklaşımlar da buna benzer: Metinleri bağlamdan koparıp, ideolojik, kronolojik ya da otoriter bir bakışla dondururlar. Bu da metinleri yaşayan organizmalar olmaktan çıkarıp "müze nesnesine" dönüştürür. Özgül, bu tür fânuslu okumaları eleştirir. Yani tekil, sabit, kapalı ve içe dönük edebiyat tarihi yazım tarzlarını sorgular.
Açıklık, derinlik ve akışkanlık çağrışımlı ”Okyânus” sınırsızlık, çokluk ve derinlik imgesidir. Dalgaları vardır, değişkendir; içinde bin bir canlı ve katman barındırır. Özgül’e göre edebiyat tarihi ancak böyle bir okyânus gibi düşünülürse anlam kazanır: Bağlamlarla, başka metinlerle, düşünsel akımlarla ilişkili; çok merkezli, katmanlı, değişime açık...
Metinler arasında geçişkenlik, çağrışım, çok seslilik ve özgürlük buradadır. Edebiyat tarihi sadece kronoloji değil, düşünce sürekliliği ve sorgulama alanı olarak okyânusta şekillenir.
Özgül’ün amacı bu iki imgede bir tercihi değil, bir gerilimi işaret etmektir. Kitabın bütününde de zaten metinlere yaklaşırken bu ikiliğin içinden geçer: Fânus gibi düşünülmüş metinleri kırarak okyânusa açma, okyânus gibi belirsiz ve dağınık hale gelmiş yorumları yapısal ve anlamlı hale getirme.
Bu anlamda kitabın başlığı, hem eleştiriyi hem öneriyi içerir: Fânustan çıkmadan okyânusa ulaşamayız; ama okyânusa açılırken yön duygumuzu, dilimizi ve pusulamızı da kaybetmemeliyiz.
Anlaşılacağı üzere, eserin başlığı başlı başına hacimli bir yazı konusuyken, bu mütevazı köşe yazısının müstesna bir düşünürü lâyıkıyla an(-la-t)masını beklememelisiniz.
&&&
Kıymetli hocamızın çalışma alanlarına da belli başlıklar altında özlüce değinelim.
Edebiyat Tarihi ve Eleştirisi: Özgül, Türk edebiyatının sadece metinler üzerinden değil, metinler arası, dönemsel, kültürel ve zihinsel bağlamlarıyla ele alınması gerektiğini savunur ve "edebiyat tarihi" yazımında klâsik anlatı kalıplarını sorgular; tarih ile düşüncenin, metin ile bağlamın iç içe olduğunu vurgular.
İslâm Düşüncesi: Geçen haftaki ‘Tecessüs’te tam sayfa ele aldığımız ve Konya Büyükşehir Belediyemizin de desteklediği ‘İslâm Düşünce Atlası’ adlı altı ciltlik çalışmada editörlük de yapan Kayahan Özgül’ün bu çalışmadaki "Neyi Nasıl Arıyoruz?" başlıklı yazısı, İslâm düşüncesine nasıl yaklaşılması gerektiğine dair epistemolojik ve metodolojik sorular içerir. İlgilisine, yazımın linkini vereyim: www.pusulahaber.com.tr/asirlari-asan-akil-islam-dusunce-atlasiyla-bir-medeniyetin-izinde-15612yy.htm
Felsefe ve Yorum Kuramları: Metin merkezli düşüncenin sınırlarını, anlamın oluşum süreçlerini, yorumun çok katmanlı doğasını işleyen Özgül, eleştiri, hakikat, temsil, anlam ve yorum gibi felsefi problemleri edebi ve düşünsel alanlara taşır.
Modernleşme Eleştirisi: Türk modernleşmesinin zihinsel dünyaya etkilerini analiz eder, Tanzimat sonrası edebi ve düşünsel dönüşümlerdeki kırılmalara dikkat çeker.
&&&
M. Kayahan Özgül analitik ve derinlikli, eleştirel ve sorgulayıcı, imgelerle düşünür. Bu hususiyetleri açayım; Hoca, eserlerinde meseleleri çok boyutlu ele alır. Kavramların kökenine iner, felsefi arka plânlarını verir. Alışılmış kavramlara, kalıplara ve anlatı biçimlerine karşı eleştirel yaklaşır. Edebiyat ve düşünceyi yalnızca içerikle değil, form ve yöntem açısından da değerlendirir. ‘Fânusla Okyânus’taki gibi imgesel anlatımı sever ve tüm bunları vücuda getirirken felsefe, edebiyat, tarih ve düşünceyi birlikte kullanır; neticede akademik düşünce ile edebi anlatımı birleştiren özgün bir yazı tarzına ulaşılır.
&&&
“Küçükken kızlarla seksek oynamayı kendime yakıştıramadığımı, fakat biraz da hasetle kenardan oyunlarını seyrettiğimi hatırlıyorum. Uygun bulduğum oyun Seke seke ben geldim diye başlayanıydı; onda da hiç seken ve seçen olamadım. Oysa, bizim takımın başına bir kerecik beni seçelerdi, arkadaşlarımı nasıl da eğlendirecektim. Seke seke ben geldim! Hoş geldin, safâ geldin. Ne istiyorsun' Anam temizlik yaptı, yüreği yanmış; soğuk bir karpuz istiyorum. Seç seçebildiğini... İzni koparınca, seke seke çocuklara yönelip her birinin kafasını mıncıklayarak kelekleri, geçkinleri ne de güzel ayıklardım; ama olmadı. Kısmet bugüne imiş. Şimdilerde yaş kemâle ermiş de olsa, zayıf bacaklarım üstünde oflaya puflaya sekerek aynı oyunu edebiyatta oynamaya çalışıyorum. Edebiyat dünyasının geçkinleri-hamları, suluları-suyu kaçmışları, kuytuda fark edilmeyi bekleyen olgunları, kendini pahalıya satan kelekleri, sıkıp fiskeleyerek yahut okkalayıp şaplaklayarak sesini dinlediklerim, yiyip tadını sevdiklerim, yemeyip eşeğe verdiklerim, Nasreddin Hoca gibi değdi-değmedi derken hepsini silip süpürdüklerim üzerine diyeceklerim var ve onları yazmazsam eksikleneceğim. Haydi, oyuna başlayalım. Seke seke ben geldim! ..”
Pek çok hususiyet anlaşılan o ki nâkıs kalacak. Aziz okurlarım, en iyisi ne biliyor musunuz? Yukarıda Kayahan hocanın ifadeleriyle tanıtılan ‘Sekmeler’i okuyun. Hazır Hece’den pırıl pırıl yeni baskısı çıkmışken “Seke Seke Ben Geldim / Sekmeler”le zengin bir dünyaya, M. Kayahan Özgül dünyasına yolculuğa atılın!
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.