Asırları aşan akıl: ‘İslâm Düşünce Atlası’yla bir medeniyetin izinde
Konya Büyükşehir Belediyesi’nin destek olduğu ‘İslâm Düşünce Atlası’ kadim bir medeniyetin, İslâm düşüncesinin bin yıllık yolculuğunu ilk kez bu kadar bütünlüklü, katmanlı ve kavramsal vurguyla ortaya koyuyor
‘İslâm Düşünce Atlası’ için ne söylense, ne denli takdir edilse nakıs kalır: “Yalnızca bir kronoloji değil; aklın, kalbin ve irfanın ortak haritası, Medeniyetimizin düşünsel izlerini, zaman, mekân ve fikir ekseninde yeniden okuma kılavuzu, felsefeden tasavvufa, kelâmdan bilime... Bu atlas, bir medeniyetin düşünce damarlarını gösteriyor.”
İslâm dünyasının entelektüel serüvenine rehberlik eden bu eşsiz zihinsel eser üzerine sistemli bir şekilde bir araya gelip kafa yoranlar arasında Konya’mızın öncü okullarından SMTAL’nin bazı öğretmenleri de bulunuyor
İslâm Düşünce Atlası, Türkiye'deki İslâm düşünce geleneğini sistemli, kronolojik ve tematik olarak inceleyen kapsamlı bir dijital proje; özellikle İslâm felsefesi, kelâm, tasavvuf ve bilim tarihi alanlarında düşünürlerin, akımların, metinlerin ve olayların haritalandırılmasını amaçlar.
Bu kutlu çabanın dümeninde, İbrahim Halil Üçer ve Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu var. Çalışmanın basılı şekline Konya Büyükşehir Belediyesi de destek vermiş, kaliteli cilt ve kâğıt kullanılarak altı ciltlik takım olarak milletimizin istifadesine sunulmuş. İstanbul Medeniyet Üniversitesi ve İlmi Etüdler Derneği (İLEM) de çalışmaya omuz verenler arasında. Başta Konya Kitapçısı olmak üzere kitapyurdu vb. online ticaret siteleri de başlıca temin durakları.
&&&
Yakın çağlardan itibaren Batıya hayranlık ve batıyı fütursuzca taklit neticesinde kendi düşünce ve medeniyetimiz ihmal edilmeye, unutulmaya yüz tutmuştu. Rahmetli Fuat Sezgin’in tek başına bir komisyon gibi çalışarak bu kadim medeniyete ışık tuttuğunu her daim hafızamızda tutuyoruz.
Atlas ekibi de İslâm düşünce tarihini alışılagelmiş dönemlendirme dışına çıkarak ve özgün görüşlerle yeniden ele almış, gündeme taşımıştı. Projenin sürekli güncellenen dijital platformu ve basılı ansiklopedi takımı gibi sacayakları bulunuyor.
İslâm Düşünce Atlası aynı zamanda resmî web adresi: https://www.dusunceatlasi.org/ üzerinden çevrim içi erişime açık, kullanıcı dostu bir dijital platform. İnteraktif haritalar, zaman çizelgeleri ve veri görselleriyle bilgiye dinamik erişim sunuyor bu platform.
“Zihnin Haritası: İslâm Düşüncesinin Katmanlı Yolculuğu”
Bu güzide eserin muhtevasını şu şekilde ana başlıklara ayırarak özetlememiz mümkün…
Düşünürler: İslâm dünyasındaki önemli filozof, kelâmcı, fakih, sufî ve bilim insanlarının biyografileri, etki alanları ve ilişkileri,
Haritalar: Coğrafi ve kronolojik olarak İslâm düşünce tarihinde etkili olan şehirler, medreseler, merkezler,
Kavramlar ve Terimler: İslâm düşünce geleneğinde kullanılan anahtar terimlerin tanımları ve bağlamları,
Düşünce Eksenleri: İslâm düşüncesinin seyrini etkileyen temel tartışmalar ve problemler (örneğin, akıl-nakil ilişkisi, varlık anlayışı, bilgi kuramı vs.)
Zaman Çizelgeleri: Farklı dönemlerdeki gelişmelerin kronolojik takibi,
Etkileşim Haritaları: Düşünürler arasındaki ilişkiler, etkilenmeler ve eleştiriler.
Yani, sekiz asırlık bir dönemi kapsayan geniş bir zaman aralığı (8. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar yoğunlukla), coğrafi olaraksa Endülüs’ten Hindistan’a, Orta Asya’dan Kuzey Afrika’ya kadar geniş bir İslâm dünyası panoraması.
Bu çalışmayla ulaşılmak istenen nihai hedefler ise; İslâm düşüncesini sadece tarihsel bir bilgi yığını olarak değil, canlı bir entelektüel gelenek olarak kavratmak. Bu düşünce geleneğinin iç dinamiklerini, süreklilik ve kopuş noktalarını, dönüşüm süreçlerini anlamak. Özellikle genç araştırmacılar için bir rehber kaynak sunmak.
Hasılı vel-kelâm; “İslâm Düşünce Atlası”, klâsik İslâm düşüncesinin derinliğini ve zenginliğini sistematik bir biçimde sunan öncü bir akademik proje, hem akademik çevreler hem de ilgilenen genel okuyucu için kaynak niteliğinde. Bu yönüyle çalışma, İslâm felsefesi, kelâmı, tasavvufu ve bilim tarihi üzerine çalışan herkes için benzersiz bir dijital ve basılı kütüphane işlevi görmekte.
Düşüncenin Coğrafyası: Hikmetten Hikmete Bir ‘Atlas’ın İzinde…
İslâm Kültür Atlası’na imza atan ekip haricinde ülkemizin çeşitli yerlerinde faaliyet ve etkinliklerle eser çerçevesinde düşünce tarihimiz konuşulmaya, tartışılmaya devam ediyor. Bunlardan biri de Konya’mızın güzide okullarından Selçuklu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nden bir grup öğretmenin çalışması.
SMTAL edebiyat öğretmenlerinden Mustafa Atikebaş’ın teklifi ve koordinasyonunda bir araya gelen Muhammet Hasan Aksoy, Mücahit Yakar, Abdülkadir Çoban, Abdülkadir Yaylacık ve Yusuf Alpaslan Özdemir yaklaşık yedi hafta boyunca eseri titiz bir muhasebeye tuttular, farklı açılardan ele aldılar, müzakere ettiler. Atlasın Kayahan Özgül hocanın kaleminden çıkan ‘Neyi Nasıl Arıyoruz?’ başlıklı son makalesi ile yolculuğun bu yılki ayağı tamama ermiş oldu.
Katılımcı öğretmenlerimiz son gün toplantısında düşünce tarihi okumalarının gerek disiplinli çalışma, gerekse yeni ve önemli bilgiler edinme, sonraki çalışmalara bir çatı vazifesi kurma babından oldukça verimli geçtiğini ifade ettiler.
Önümüzdeki yıllarda daha geniş bir katılımcı çevresi ile kutlu yolculuklarına devam etme kararlılığını ortaya koyan ekibin ekstra yenilikler yapacakları, müzakerelerin daha canlı sürdürüleceği vurgusu da dillendirildi.
Bugünümüze ve yarınımıza ışık tutan muallimlerimizin bu minvaldeki çalışmalarının örnek alınması, takdir edilmesi, gençlerimize de ulaşması son derece mühim.
Yolları açık olsun…
“Bir Hafızayı Haritalamak: İslâm Düşünce Atlası”
Altı ciltlik İslâm Düşünce Atlası’nda her bölümün içeriği, konunun uzmanları tarafından literatür ağırlıklı ve derli toplu, bütünlüklü bir şekilde yazılmış, yan ve üst seviye okuma önerileri, görsel malzemelerle desteklenmiş. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi İslâm Düşünce Tarihi orijinal bir dönemlendirme çalışmasına da tabi tutulmuş. Bu çerçevede İslâm düşünce tarihini kabaca şu ana başlıklar altında özetleyebiliriz:
1. Kurucu Dönem (7.–9. yüzyıl)
Temel kaynaklar: Kur’an ve Sünnet ışığında, inanç ve hukuk alanlarında temel tartışmalar başlar.
İlk fikir ayrılıkları: Haricîler, Şiîler, Mutezile gibi fırkaların ortaya çıkışı.
Kelâm ilminin doğuşu: İnanç esaslarının akılla temellendirilmesi çabaları.
Kilit şahsiyetler: Hasan el-Basrî, Vâsıl b. Atâ, Cafer es-Sâdık.
2. Teşekkül ve Sistemleşme Dönemi (9.–11. yüzyıl)
Çeviri hareketleri (özellikle Abbâsîler döneminde): Antik Yunan felsefesi, Hint matematiği, İranî düşünceler Arapçaya çevrildi.
Felsefe ve bilim gelişimi: Farabî, İbn Sina gibi düşünürlerle İslam felsefesi sistemleşti.
Kelâm ve fıkıh gelişti, mezhepler arası tartışmalar olgunlaştı.
Anahtar şahsiyetler: Kindî, Farabî, İbn Sina, Eş'arî, Bâkıllânî
3. Altın Çağ ve Zenginleşme (11.–13. yüzyıl)
Felsefe-kelâm-tasavvuf sentezi: Gazzâlî gibi düşünürler farklı disiplinleri birleştirdi.
Tasavvuf sistemleşti, ahlak ve irfan merkezli düşünce yayıldı.
Mantık ve metafizik olgunlaştı, ilimler tasnif edildi.
Endülüs ve Mağrip’te İbn Rüşd gibi eleştirel filozoflar ortaya çıktı.
Anahtar şahsiyetler: Gazzâlî, Fahreddin Râzî, İbn Rüşd, Sühreverdî, İbn Arabî
4. Yayılma ve Dönüşüm Dönemi (13.–16. yüzyıl)
Moğol istilâsı sonrası merkez kaymaları: Horasan'dan Anadolu, Mısır ve Hint altkıtasına geçiş.
Osmanlı, Safevî, Babür gibi siyasi yapılar düşüncenin yeni taşıyıcıları oldu.
Tehafüt geleneği ile felsefeye yöneltilen eleştiriler yoğunlaştı.
Medrese sistemleri kurumsallaştı; düşünce, eğitimle birlikte yayıldı.
Anahtar şahsiyetler: Taftazânî, Sadruddîn Şîrâzî, Davud el-Kayserî, Kemalpaşazâde
5. Yavaşlama ve Geleneğin Devri (17.–19. yüzyıl)
Yenilik yerine şerh ve haşiye geleneği öne çıktı.
Mevcut bilgi birikimi muhafaza edildi, ancak üretim azaldı.
İç tartışmaların artması, dış dünyaya kapalılık, düşünsel durağanlığı beraberinde getirdi.
6. Modernleşme ve Yeniden Yorum Dönemi (19.–21. yüzyıl)
Batı ile karşılaşma: Modern bilim, teknoloji ve siyasetle yüzleşme.
Islahat ve ihya hareketleri: Geleneksel yapının sorgulanması ve yeni yorumlar.
Çağdaş düşünürler: İslam düşüncesini modern kavramlarla yeniden inşa etmeye çalıştılar.
Anahtar şahsiyetler: Muhammed Abduh, Seyyid Kutub, Fazlur Rahman, Aliya İzzetbegoviç
“Aklın Yönünü Gösteren Atlas: İslâm Düşüncesinin Katmanlı Hafızası”
İslâm Düşünce Tarihinde pek çok önemli kavram, kurum, kuruluş ve kişi var şüphesiz. Zincirin halkalarını oluşturan tüm bu yapının her bir parçası kendinden sonra gelenleri bir şekilde az ya da çok etkilemiş.
İslâm Düşünce Atlası’ndan hareketle, Aristoculuk, İbn Sînâ, Gazâlî ve Fahreddin Râzî arasındaki etkileşim ve çatışmalar, İslâm düşünce tarihinin en belirleyici kırılmalarından birini oluşturur. Bu ilişkiler; felsefe, kelâm ve tasavvuf ekseninde hem teorik hem metodolojik düzeyde gelişmiştir. Bunları kısaca özetlemekte fayda görüyoruz:
1. Aristoculuk (Meşşâîlik): Aristoteles’in mantık, metafizik ve doğa felsefesine dayalı bir sistem.
İslâm dünyasında, özellikle Farabî ve İbn Sînâ ile sistematik bir felsefi gelenek haline gelir (Meşşâî felsefe).
Evrenin zorunlu varlık (Tanrı) ile zorunlu ilişkisinin akıl yoluyla açıklanması temel özelliktir.
2. İbn Sînâ (980–1037) – Aristoculuğun İslâmileşmesi
İbn Sînâ, Aristocu felsefeyi İslam inanç esaslarıyla eklektik ve özgün biçimde sentezler.
"Varlık"ı zorunlu (Vacibü’l-Vücûd) ve mümkün varlık şeklinde ikiye ayırır.
Akıl, nefis, sudûr (taşma) teorileriyle kozmoloji ve metafiziği yeniden kurar.
Felsefeyi dinin üstünde değil, onunla paralel ve rasyonel temellendirilmiş bir sistem olarak sunar.
3. Gazzâlî (1058–1111) – Eleştiri ve Sınırlama
Gazzâlî, "Tehâfütü’l-Felâsife" (Filozofların Tutarsızlığı) adlı eseriyle İbn Sînâ felsefesini doğrudan hedef alır. Üç noktada tekfir eder:1. Âlemin ezeliliği (yaratılmamış olduğu iddiası), 2. Allah’ın cüzîleri (tekil olayları) bilmediği görüşü, 3. Bedenî diriliğin inkârı.
Gazzali felsefeye karşı değildir; ama dinin temellerini sarsacak yorumlara karşı çıkar. Mantık ve akıl yürütme yöntemlerini fıkıh ve kelam içinde ustaca kullanır.
Aynı zamanda sûfîdir; akılla sınırlı kalan felsefeyi keşf ve zevk yoluyla tamamlar.
4. Fahreddin Râzî (1149–1210) – Sentez ve Yeni Dönem
Râzî, Gazâlî’nin yöntemini geliştirerek İbn Sînâ felsefesini kelam içinde yeniden işler.
"Tefsir-i Kebîr" ve diğer kelamî eserlerinde, İbn Sînâ’nın mantık ve metafizik araçlarını kullanır, ama sonuçta Sünnî kelâmı savunur.
Râzî, Aristocu-mantıksal çözümlemeyi kelamın diline adapte ederek, yeni bir kelam dili oluşturur. Bu yaklaşım, sonrasında Taftazânî, Seyyid Şerîf Cürcânî gibi âlimlerle Osmanlı düşüncesine aktarılır.
Sonuç olarak; bu etkileşim zinciri, İslam düşüncesinde; felsefe ve din, akıl ve vahiy, keşf ve mantık gibi kutupların nasıl çatışıp, sonra da sentezlendiğini gösterir. Gazâlî ile felsefe zayıflamış gibi görünse de, Râzî ile felsefi yöntem kelamın içine yerleşmiştir.
Bu süreç, Osmanlı'da medrese geleneği ve ilim tasnifleri üzerinde belirleyici olmuştur.
“Arayışın Mantığı: Osmanlı Zihninde Modernliğe Açılan Kapı”
Kayahan (Metin) Özgül'ün “Neyi, Nasıl Arıyoruz?” u, İslm Düşünce Atlası’nın 6. (Arayışlar) cildinde yer alan makalesidir. Atlas’ın “Arayışlar Dönemi” nde düşünsel dönüşümün yönünü, niteliğini ve mantığını irdeler bu metin.
Özgül, ‘arayış’ terimini “bilinmeyeni keşfetme” biçiminde kullanmaz: mevcut soruların ve sorunların cevabı zaten mevcuttur ona göre. Problem bellidir: Batı ile karşılaşmanın Osmanlı üzerindeki etkisi. Dolayısıyla, cevap da orada (Batıda) aranır.
Arayış, bir amaç değil araç olarak kalmaz; zamanla başlı başına hedef haline gelir. 18. yüzyıl başlarından itibaren Osmanlı, Batı karşısında uğratıldığı askeri ve siyasal mağlubiyetlere çözüm bulmak amacıyla bu arayışlara yönelir.
İlk adım, askeri alanda yenilenme: Batı teknolojileriyle donanmış “sınıf-ı askeriyye” ve eğitimli bir kurmay sınıfın oluşturulması. Ardından sivil alanda, modernleşmeyi destekleyecek kurumlar kurulur: Mühendishâne-i Berrî Hümâyûn, Tıbbiye-i Şâhâne
Bu hamleler, bilimsel-mantıksal altyapı kurma çabalarının parçasıdır
Arayış, her şeyi reddetme veya sorgulamak değildir; mevcut kurumsal yapının içinde “ne kadar, ne zaman ve nerede” kullanılabileceğini test etme vizyonudur .
Osmanlı, Batı kaynaklı teknolojiyi ve pedagojiyi alırken aynı zamanda kendi meşru geleneksel yapısıyla entegrasyonu gözetmiştir.
Özgül’ün asıl vurgulamak istediği konu, arayışlar döneminin bilinçli, ölçülü, soruna dönük ve kurumsal bir dönüşüm süreci olduğudur. Burada sıradan bir “yenilik” değil; stratejik ve metodik bir dönüşüm patikası mevcuttur.
Toparlayacak olursak; Kayahan Özgül, “Neyi, Nasıl Arıyoruz?” başlıklı makalesinde, Osmanlı’nın modernleşme arayışını şöyle özetler:
Arayışın özü: Sorunun (Batı karşısındaki geri kalmışlık) kaynağı bellidir; çözüm de oradan beklenmektedir.
Yöntem: Arayış kendisi bir amaç haline geldikçe, orijinal hedefi aşar ve uzun soluklu toplumsal dönüşüm sürecine dönüşür.
Kapsam: Askerî alandaki reformlardan, bilimsel ve eğitim kurumlarının kurulmasına kadar uzanır.
Denge: Mevcut geleneksel yapının korunması ve Batı’yla entegre edilebilecek yeniliklerin seçilmesi üzerine bina edilir.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.