Yusuf Alpaslan Özdemir

Yusuf Alpaslan Özdemir

Kalbi rendeleyen acılar

Kalbi rendeleyen acılar

8 Mart’ta, sadece bir gün değil her gün kadınların, annelerin, günüdür. Kapitalist düzene ve tuzaklarını klişe ve kasvetli cümlelerden ziyade ‘Yeryüzü Blues’u hatırlayarak işlemek daha iyi olur diye düşündüm. Kadınları ve yaşamak zorunda kaldıkları hâlleri anlamaya ve çözmeye faydası olur belki.

‘Yeryüzü Blues’ dedik, bodoslama daldık da, bir şekilde duymayanlar ‘Yeryüzü Blues’ da ne ola ki diye soracaktır. İki yıl önce okuduğum ve çok beğendiğim bir Kadir Daniş romanı ‘Yeryüzü Blues’ Yeni romanı ‘Gözleri Kamaşırdı Dehşetten’ dumanı üstündeyken ve o kitaptan bahsetmeden önce de ‘Yeryüzü Blues’u hatırlamakta yarar var.

‘Yeryüzü Blues’ taşınma sahnesiyle başlar. Şoför, küçük bir çocuk, bir kadın ve erkekle yaşlı bir adam kamyonettedir. Henüz girişte aktarılan şiddet sahnesi yaklaşan gerilimin habercisidir. Kısa süre sonra yazar, kadınla adamın karı koca olduklarını gösterir. Konuşurlarken ‘köy’ kelimesi geçince ağlamaya başlayan anneyi(Hümeyra) baba(Nejat) dövmeye başlar, ‘vurma Nejat yeter yeter nejat yeter vurma nejat yeter özür dilerim nejat yeter vurma nejat vurma vurma çocuk kötü etkilenecek nejat vurma vurma rezil oluyoruz vurma nejat vurma’, ve şoförün; ‘vurma lan kadına manyak mısın psikopat mısın, hayvan herif, kendinden geçti kadın suratı kan içinde vurma artık kadına’ sesleri doldurur kulaklarımızı, sinirleniriz de (bu arada bu tarz sert diyaloglarda kelimelerin küçük harflerle yazıldığına dikkat! Şiddet zaten kötü ve büyük bir acı üstüne harfler de büyütmesin)

Nejat durmaz tabi, dövmeye devam eder. Bu denli neye sinirlendi, sinirini alamama sebebi nedir, ne vardır köyde bu kadar? İlk tahlilde merak ögeleri okurun.

Kadın yediği dayakların etkisiyle bayılır. Nihayet yol biter, taşındıkları eve varırlar. Nejat, karısı Hümeyra’yı kucağına alır, şoför de çocuğu teselli etmektedir bu sırada.

Evde neler yaşanacağı bekleyedursun Kadir Daniş flashback (geri dönüş) marifetiyle çiftin mutlu günlerini, her şeyin başladığı güzel günleri hatırlatır satırlarda.

Fatih Evlendirme Dairesinin önünde Nejat, Hümeyra’yı kucağına almış, üç aylık zevk ü sefa ve ardından gelecek kahr u ızdıraba doğru yürümektedir. Hayatta her şey zıttıyla mûkimdir ve klâsik Türk kurgusunu imler son cümle. Her şey güzel başlar, her şey yerli yerindedir. Bu toprakların insanı güzel başlayan filmlerin, romanların terse döneceğini bilir, hatta ne kadar çok güzellik yaşanıyorsa ardından gelecek kötülüklerin de aynı paralelde yaşanacağını sezer.

Cicim aylarından sonra… Baba Nejat; ‘yavrum bak ne kadar gudubet olduğunu çocuk bile anlamış, annem neden hiç gülmüyor diyor.’ Bu esnada çocuk içinden düşünmektedir; ‘baba beni bıçaklama, istemeden doğdum. baba her şeye rağmen beyaz tebessümünü seviyorum. Kirpi gibisin anneciğim, yaklaştıkça dikenlerin batıyor. Yılan gibisin babacığım, neremi uzatsam dilinle sokuyorsun.’ Romandaki pek çok nev-i şahsına münhasır usta işi cümlelerin birkaçı bunlar.

Diğer yandan Yeryüzü Blues’da ‘flashback’ ve ileri gidiş teknikleri yazarın kaleminden ustaca kurguya dahil olur.

Tekrar taşınma gününe dönelim… Taşındıkları ev kötü kokmaktadır, eski ve bakımsızdır. Evle birlikte yaşam standartları da değişmiştir ailede, misal; Nejat işe artık takım elbiseyle gidip gelen biri değildir; eli isli üstü başı kir pas içindedir.

Anne ile baba birbirlerinden ölesiye tiksinirken/ nefret ederken çocuk aradan sıyrılıyor mu diye sorarsanız ne gezer(!); “baba diyordum, efendim karı kılıklı diyordu. anne diyordum, söyle erkek müsveddesi diyordu. Matematik bir keskinlikle hesaplıyorlardı kalbimi nasıl rendeleyeceklerini, güldüğümde saldırıyorlardı, gülme diyorlardı, ağladığımda saldırıyorlardı, ağlama diyorlardı, kollarını kaldırıp kükreyerek üstüme koşuyorlardı…”

Günler keder içinde geçip gitmektedir. Küçük çocuk Mustafa Cem’in acıları katlandıkça katlanmış, sabrı taşmaya başlamıştır; “allahım acılarım çok fazla, beni neden yarattın, her şey canımı çok yakıyor, kalbim kavruluyor allahım demek zorunda kalmadan intihar etmeye böyle karar verdim ve bir gün bunu yapacağım, annemle babamı öldürüp gömdüğüm yere gidip bileklerimi keseceğim ve zavallı karımla cennet kuşu yavrumu hatırlayacağım ve akrep dostlarımı gözümün önüne getirerek son nefesimi vermeyi bekleyeceğim.”

Roman bitmedi ama bize ayrılan yer bitti. Romanın kalanında neler yaşanacağına ve değerlendirmelerimize pazartesi devam edelim inşallah.

Hayırla kalınız…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Alpaslan Özdemir Arşivi
SON YAZILAR