Erol Sunat

Erol Sunat

Karadeniz!

Karadeniz!

Karadeniz’in yüzü bize dönük, yüzü bayrağımıza dönük. Biz ona hasret, o bize hasret. Karşıdan karşıya Türk bayrağına bakıyor Karadeniz!

Muhlis Sebahattin Ezgi’nin, yazmış olduğu “Karadeniz Marşı” eski Karadeniz Marşı olarak bilinir.

Şair diyor ki;

“Karadeniz Karadeniz / Gelen düşman değil biziz, / Yarım asır beklediğin / Barbaros’un hafidiyiz”

“Onun sana selamı var, / Diyor ki düşmanın ne canı var! / Kovsun onu sularından, / Orada Türk sancağı var”

Karadeniz bizim deniz, sancağımızın her köşesinde dolaştığı, tur attığı, dalgalandığı deniz.

Arif Nihat’ın, “Ağıt” şiirinde, “Fırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin / Benden doğar, bana dökülmez?” dediği gibi, Karadeniz niçin benim denizim olmaz demeye varan bir serzeniş belki de aklımıza geliveren.

Daha dün Fırat, Dicle, Aras benim sınırlarım içindeydi, benim nehirlerimdi! Karadeniz bir Türk denizi değil miydi?

Sözleri Ahmet Cevad tarafından yazılan, Üzeyir Hacıbeyov tarafından bestelenen “Çırpınırdı Karadeniz” gözlerimizi buğulandırıyor. Her birimizi alıp maziye götürüyor.

Şu sözlerin güzelliğine bakın ;

“Çırpınırdı Karadeniz / Bakıp Türk'ün bayrağına /Ah ölmeden bir görseydim / Düşebilsem toprağına”

“Sırmalar sarsam koluna / İnciler dizsem yoluna / Fırtınalar dursun yana / Yol ver Türk'ün bayrağına.”

“Ayrı düştüm dost elinden / Yıllar var ki çarpar sinem / Vefalı Türk geldi yine / Selam Türk'ün bayrağına.”

“Kafkaslar'dan esen yeller / Şimdi sana selam söyler / Olsun bütün Turan eller / Kurban Türk'ün bayrağına.”

“Kafkaslar'dan aşacağız / Türklüğe şan katacağız / Türk'ün şanlı bayrağını /Turan ele asacağız.”

*****

Karadeniz, doğusu-batısı, kuzeyi-güneyi bir zamanlar bize ait olan bir denizdi. Milattan önce ki asırlarda da Türk kavimleri Karadeniz’de vardılar.

İskitler diğer adıyla Saka’lar, Türk Milletinin devlet kurmuş, devlet olmuş bir kavmi. Onların Ecesi, Kraliçesi Tomiris’in bu devleti Karadeniz’in kuzeyinde kurulmuştu!

Karadeniz Selçukludan bu yana Türk Milletinin hayali…

Türkiye Selçuklu Devleti, I. İzzettin Keykavus döneminde 1214 yılında Sinop’u fethetti. Latinler tarafından işgal edilen İstanbul’dan kaçan Teodor Laskaris İznik’i Başkent yapmıştı. Hem İznik, hem de Trabzon’daki Rum İmparatorları Karadeniz’in hakimiyetini ve ticaret yollarını ellerini geçirmek istiyorlardı. Bunun için en stratejik yer Sinop’tu.

Selçuklu bu amaçla Sinop şehrini fethetmeye karar verdi. Sinop’un fethiyle Karadeniz’le ilgilenemeyecek durumda olan Bizans’ın hem yolu kesildi, hem de Karadeniz hayalleri sona erdi.

Sultan İzzettin Keykavus Sinop’ta bir tersane kurdu.

Bu tersanede, ilk Selçuklu donanmasına ait gemiler inşa edilmeye başlandı.

Bu tersanenin amacı, oluşturulacak donanmayla, Karadeniz’in kontrolünü elini bulundurmaktı.

Bu düşünce genç yaşlarda veremden vefat eden Sultan İzzettin Keykavus’a nasip olmasa da, onun hayalini kardeşi Alaeddin Keykubat gerçekleştirdi.

Bu düşünceyi devam ettiren Alaeddin Keykubad, ağabeyinin yolundan Kırım’a yani Karadeniz’in kalbine ulaştı.

*****

Türkiye Selçuklu Devleti Alaeddin Keykubad döneminde, Sinop tersanesinde hazırlanan ilk Selçuklu donanmasıyla 1224 yılında, Kastamonu uç Beyi Hüsamettin Çoban komutasında 20 bin kişilik bir orduyla karadan ve denizden Kırım’da ki Suğdak şehrini kuşattı ve ele geçirdi. Suğdak Moğol istilasından sonra Rumların eline geçmişti. Bu sefer, Suğdak şehrinin Rumların elinden kurtarılmasına vesile olurken, Karadeniz ticareti ve ticaret yolu üzerindeki pürüzler ve engeller ortadan kalktı.

Hüsamettin Çoban, sadece Suğdak’ı almakla kalmadı. Suğdak ve çevresini de Rumlar’dan fethederek, Selçuklu’ya bağladı. Üzerine gelen Rus-Kıpçak ordusunu püskürtüp, bir tehlike olmaktan çıkardı.

Bu zaferler, devlet anlamında Türkiye Selçuklularının hayalini ve hedeflerini de gösterir.

Karadeniz’in bir Türk gölü ve bir Türk denizi olmasının ilk adımlarını atma şerefi de Hüsamettin Çoban’a nasip olmuştur.

O yolun açılmasının emrini veren Alaeddin Keykubat, yolu açan ise Hüsamettin Çoban’dır.

Şayet Moğol istilası olmasaydı, Alaeddin Keykubat çapında Sultanlar, Selçuklu tahtında oturabilseydi, belki de tarihin akışı değişir, Moğollar Anadolu setini aşamazlar, Selçuklu hem Karadeniz’de, hem de Akdeniz’de çok büyük işlere ve fetihlere imza atabilirdi.

*****

Ruslar, Çar Deli Petro zamanından bu yana sıcak denizlere inme hayali kurdular. Bu iş için Karadeniz ilk adımdı. Kırım’da var olan Osmanlı himayesindeki Kırım Hanlığı, Osmanlının en büyük müttefiki olarak, Ruslar ve Karadeniz arasında en büyük engeldi.

Ruslar için Kırım’ı almak, Kırıma egemen olmak, Kırım’ı ellerinde tutmak Karadeniz’in kilidini açmakla eşdeğerdi. Bu hedeflerine 1783 yılından sonra Kırım’ı alarak erişmeye çalıştılar.

Bu hedefi Çar Deli Petro, olmazsa olmaz haline getirdi. Karadeniz’i kuzeyden, doğu ve batıdan kuşatmak ise çarlık sonrasında, Sovyet Devriminden sonra geçekleşecekti.

Ruslar Kafkasya’da, daha sonra isyana teşvik ettikleri ve destekledikleri Balkanlarda kurulmasına yardımcı oldukları devletçikler yardımıyla bir anda Karadeniz’i ellerine geçirdiler.

Sovyet Rusya’nın dağılmasından sonra, baktılar ki Karadeniz ellerinden gidiyor, Gürcistan dahil, Kırım ve Ukrayna’ya tekrar hakim olmaya karar verdiler. Kırım’a el koydular yetmedi. Sıra Ukrayna’ya geldi.

Karadeniz’de sahili olan kıyısı olan kim varsa Rus tehdidi ile karşı karşıya kaldı….

İşin evveliyatından beri, Baltık Denizinden, sıcak denizlere, özellikle Akdeniz’e inmek çok zordu.

Tek çıkış yolu Karadeniz’di…Üstelik bu yol çok daha kestirme bir yoldu.

Ukrayna’daki savaş Karadeniz’e tekrar hakim olma, eski Sovyet Rusya’yı yeniden ihya etme gayreti içinde olma çabası.

Ancak köprülerin altından çok sular aktı. Bağımsızlığını elde eden devletler, geri vermemek adına vatanlarını savunuyorlar. Rusya ise hiç beklemediği bir şekilde ağır kayıplar vermeye başladı.

*****

Hatırlanacağı üzere, Karadeniz’in bir Türk gölü olması, Osmanlı Cihan Devletine nasip olmuştu.

Osmanlı Cihan Devleti, Karadeniz’i, Marmara’yı, Ege’yi ve Akdeniz’i Türk gölü haline getirmeye muvaffak olmuş ve uzun yıllarda elinde tutmuştu.

Karadeniz dendiğinde yüreğimizin sızlaması sadece bu yüzden değil. Orada Kırım var! Bizi asıl üzen, asıl sarsan, asıl geçmişe götüren, asıl maziyi sorgulatan yer Kırım!

Kırım hicran yaramız! Kırım vatan toprağımız. Karadeniz’in kalbinin attığı yer Kırım. 2014 yılında Rusya’nın askeri müdahale ile ilhak ettiği Kırım’ın 1783’den günümüze neler çektiğini, nasıl kıyımlara ve sürgünlere uğradığını, ne acılarla yüzleştiğini en iyi Karadeniz bilir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Mayıs

01 Mayıs 2024 Çarşamba 00:02

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR