Erol Sunat

Erol Sunat

Ödleğin hikayesi

Ödleğin hikayesi

Uzun uzun zaman önce memleketin birinde halkın huzur içinde yaşadığı bir şehir varmış. Şehrin Beyi aldığı kararları diğer Beylerle istişare etmeden almazmış. Güzel bir ahenk oluşmuş. Ve bu ahenk şehrin gelişmesine ve yıldızının parlamasına neden olmuş. Beyin sağ kolu olan Bey ansızın fenalaşmış, Bey konağında son nefesini vermiş. Bey üzüntüsünden bir ay kadar kimseleri görmek istememiş. Sırdaşım, can dostum gitti diyormuş. Diğer Beyler ve Ağalar ise kendi aralarında Beyin sağ kolu, en güvendiği kim olacak diye içten içe birbirlerinin kuyusunu kazmaya başlamışlar. Şehirde ahenk bozulmuş, birçok gelişme yarım kalmış.

Bey bir süre sonra tek başına çekip gitmiş şehirden iki ay kadar sonra, yanında oldukça kibar konuşan, güzel giyimli, bir gençle gelmiş. Toplamış Beylerini ağalarını. Bundan böyle demiş, sağ kolum bu delikanlı. Aynı zamanda damadım. Çok uzaktan akrabam olur. Bu açıklama Bey konağına dalga dalga yayılmış. Beye damat olmayı aklından geçiren şehrin hatırı sayılan zenginlerinden birinin oğlu olan ağa, Beyin akrabasını önünü kesmiş. Dur bakalım demiş. Beyin kızına ben talibim. Şimdi varacaksın Beyin yanına, kızıyla evlenmekten vazgeçtiğini söyleyeceksin. Değilse bu konaktan çıktığın an başına gelecekleri duymak dahi istemezsin. Delikanlı, korkmuş bir ifadeyle, ağam demiş, ben ne ettim ki sana, kıyma bana. Bey uzaktan da olsa akraba. Gel dedi geldim. Damadım olacaksın dedi hayır diyemedim. Nihayetin de Bey. Sülalemizin medarı iftiharı. Kızı bilmem. Hiç görmedim. Madem sen öyle bir şey düşünüyorsun. Ben sana yarın fikrimi söylesem olmaz mı? Bu arada aman ha fikrini değiştirme. Ağa bayılmış bu korkak davranışa. Ödlek demiş. Bey nerden buldu bu ödleği bilmem. Yakasına yapışsam ağlayacaktı.

Bey kızına yeni gelen gencin ödlekliği abartılarak anlatılmış. Kız hışımla delikanlının yanına gelmiş. Bana bak ödlek demiş. Çekmiş hançerini dayamış boynuna. Tez demiş Bey babama varacaksın, bu evlilik olmayacak. Delikanlı dur Bey kızı demiş, yanlışlıkla bir yerimi keseceksin. Kan akacak. Ben kandan çok korkarım. Düşer bayılırım. Kız sen demiş gerçekten ödleğin tekiymişsin. Sen kim, bana koca olmak kim. Çekmiş hançerini delikanlının boynundan. Olaya Konaktan birçok kişi şahit olmuş.

Dedikodular ayyuka çıkmış. Konağın dışına taşmış, şehre yayılmış. Ödlek genç çıkmış sokağa, korka-korka sine-sine yürüyormuş. Sokak çocukları bile delikanlının yürümesini taklit ediyor, ödlek aynı böyle yürüyor diye başlıyorlarmış gülüşmeye. Bey ise anlatılanlara, laflara, takılmalara aldırmıyormuş. Çağırmış kızını. Bir haftaya kadar bu delikanlıyla evleneceksin demiş. Ödlek genç, Beyim demiş zorla güzellik olmaz madem istemiyor dilerseniz biraz düşünün.

Bey kızı odasına kapanmış. Şehirden gelen kız arkadaşlarıyla konuştuktan sonra, çıkmışlar konaktan dışarıya. Birkaç sokak ötede ağa yollarını kesmiş. Bey kızı demiş seni o ödleğe yâr etmem. Kızı zorla bindirmiş bir ata. Hızla şehirden çıkmışlar. Kızın arkadaşları da bu planın içindeymişler. Ağa ben demiş her şeyi ayarladım. Bir saat mesafede bir han var. Adamlarım bir hocayla birlikte çoktan yola çıktılar. Seninle o handa nikahımız kıyılacak. Sonrası kolay. Bir saat kadar sonra hana varmışlar.

Ağa yolda kız arkadaşlarının nasıl kendine yardım ettiğini de anlatmaktan kendini alamamış. Hana vardıklarında nikahı kıyacak Hoca ve ağanın adamları onları bekliyorlarmış. Kız, Hocam demiş, benim rızam yoktur. Ağa Hoca demiş, görevini yap, kıy şu nikahı. Hocanın yüzü sarılıymış, sadece gözleri açıktaymış. Ağam demiş, kız rızam yoktur diyor. Ağa, sen demiş şu nikah akdini yap, soracağını sor, kızın ne cevap verdiği önemli değil. Kıy artık şu nikahı. Hoca kıyamam demiş, kızın rızası yok. Zorla mı nikahlayacaksın?

Ağa yapışmış Hocanın yakasına. Yapışmış amma, Hoca öyle bir yumruk patlatmış ki yüzüne. Hızını alamamış ardından kaç yumruk daha vurmuş kendi de bilmiyormuş. Ağa kendini öyle kaybetmiş ki, günlerce insan içine çıkamamış. Hoca, Ağanın kılıcına davranan adamlarını da kılıcına davrandıklarına pişman etmiş. Hancı, yiğidim demiş, beni öyle bir dertten kurtardın ki, Bey bu hanı benim başıma yıkardı. Hem Bey kızını kurtardın hem de beni ve geçim kaynağım olan bu Hanı. Allah sana Bey kızı nasip etsin inşallah.

Yüzü gözü sarılı Hoca, şehrin kapısına kadar Bey kızını getirmiş. Yol boyunca tek bir kelime konuşmamışlar. Kız Bey konağına doğru atını sürmüş. Hoca da iç kaledeki bir hana varmış. Hancıdan bir oda istemiş. Bey kızı konağa gelince anası sarılmış ağlamış. Kız olan biteni babasına olduğu gibi anlatmış. Bey kızın kız arkadaşlarını buldurmuş. Ağanın planını, ne yapmak istediğini kızlar ağlayarak anlatmışlar.

Bey kızı öğleye doğru uyanmış. Konağın salonuna indiğinde bir de bakmış ki, babası, ödlekle oturuyor. Babası bir daha demiş bir yere giderken yanına bu delikanlıyı vereceğim. Kız bu ödleği mi demiş. Biri üzerime gelse ya bayılır ya da kaçar Bey babam. Bey, yarın demiş Payitahta gideceksiniz. Bey kızı ve ödlek delikanlı katılmışlar bir kervana yola revan olmuşlar. Birkaç gün sonra yağmura yakalanmışlar. Rüzgarla karışık bir yağmurmuş. Sığınacakları ne bir köy ne de ormanlık bir yer varmış. İşte tam bu sırada haramiler basmış kervanı.

Ödlek ortadan kaybolmuş. Bey kızı, lanet olsun sana ödlek demiş. Eline bir kılıç geçirmiş, Kervancı başının yanına koşmuş. Haramiler çok kalabalıklarmış. Kervanı talan etmişler. Kimi yakaladılarsa öldürmüşler. Kadınları da esir alıp, dağlara doğru at sürmüşler. Üç gün kadar sonra, bir diyarda kurulan esir pazarında Bey kızını çıkarmışlar esir pazarının meydanına. Esir satıcısı bu asaletli kız için elli altın isterim demiş. Var mı daha fazla veren? Üç yüz altına kadar çıkmışlar. Yüzü gözü sarılı biri gelmiş. Beş yüz altın demiş. Satıcı yabancı demiş beş yüz altın dedi. Var mı daha fazla veren. Kalabalıktan ses çıkmayınca. Bu esir kız senindir yabancı demiş satıcı.

Yabancı esir kızı almış. Götürmüş bir eve. Bu evi demiş akşama kadar silip süpüreceksin. Akşama da yiyecek bir şeyler hazırlayacaksın. Bunları yapmazsan seni aldığım fiyatın yarısına aynı esir pazarında satarım bilmiş ol. Kız evi silmiş süpürmüş. Sonra inmiş kilere. Ne bulduysa getirmiş ocağın başına. Ocak yakmayı bir türlü başaramamış. Kapı açılmış yaşlı bir kadın gelmiş. Yakmış ocağı. Ne pişecek, ne taşacak göstermiş Bey kızına. Esir kız demiş, seni satın alan Bey artık senin sahibin. Değil Bey kızı, istersen Sultan kızı ol. O ne dedi aynen yapacaksın.

Akşam olmuş. Kızı satın alan, yanında birkaç kişiyle gelmiş. Kız sofrayı kurmuş. Yaşlı kadınla pişirdikleri yemekleri sofraya getirmiş. Yemekler yendikten sonra. Kızı satın alan. Yanındaki adamlardan birine Hocam demiş, bu esir kızı nikahıma almak isterim. Onun şu andan itibaren köleliğini kaldırıyorum. Hoca, artık hürsün kızım demiş. Bu adamla evlenmek istiyor musun? Kız ben demiş Bey kızıydım. Başımdan bir dünya olay geçti. Bey babam beni bir ödleğe emanet etti.

Haramiler kervanı bastı. Ödlek sırra kadem bastı. Elime geçirsem kellesini yeminle ben alırdım. Artık gidecek ne bir şehrim var, ne de varacak bir kapım. Razıyım Hocam. Beni o insanların elinden alan insanın iyi biri olduğunu düşünüyorum. Hoca nikahlarını kıymış. Herkes gitmiş. İkisi kalmışlar baş başa. Yüzü sarılı adam. Bey kızı demiş. Bugün erkenden yat, yarın seninle yola çıkıyoruz. O yaşlı kadın benim anamdır. Seni pek sevmiş. O da bizimle gelecek.

Kız sabah kalkar kalkmaz bir de bakmış yaşlı kadın odada oturuyor. Hemen elini öpmüş. Anam demiş, sen olmasan ben ne yapardım. Beni satın alan maazallah beni esir pazarında satardı. Yeminle nereye giderse gitsin razıyım yeter ki sen yanımda ol. Yaşlı kadın, güzel kızım demiş, sen hiç merak etme, oğlum delidir, doludur, kavgacıdır, amma seni sevmiş. Görür görmez vurulmuş sana. Esir pazarında bir esir kıza beş yüz altın vermek senede bir ya görülür ya görülmez.

On beş gün kadar birkaç kervan değiştirip bir gece vakti Bey kızının şehrine gelmişler. Bey kızı uyuyormuş. Kocası, almış kucağına, Bey konağında kızın kendi odasındaki yatağa yatırdıktan sonra, inmiş Beyin yanına. Olan biteni anlatmış. Beyim demiş, bu masal yarın sona erecek. Kızın benden boşanmak isterse onu üzmeden bu dileğini yerine getireceğim. Sabah olmuş. Bey kızı uyanınca bir de bakmış ki, aylar sonra kendi yatağında. Heyecanla kalkmış inmiş Bey babasının odasına. Anası, kardeşleri ağlaşmışlar. Bey kızı ben demiş o hiç bilmediğim diyarda evlendim. Kocam ve anasıda benimle birlikteydi. Nerede onlar?

Anlatırlar ki; Bey kızı yüzündeki sargıları açan ödleği görünce düşmüş bayılmış. Kendine geldiğinde ise beni tüm o badirelerden kurtaran sensin diye sarılmış boynuna ağlamış. Ödleğin hikayesi o yıllardan bu yıllara anlatılmış durmuş.

Şehir şehire, Ödlek ödleğe, Hoca Hocaya, Bey beye, Bey kızı Bey kızına, esir satıcısı esir satıcısına, ana anaya, han hana, hancı hancıya, kervan kervana, arkadaş arkadaşa benzer…

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Mayıs

01 Mayıs 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR