Kestirmeci zihniyet
Zor olanı görünce yönümüzü değiştiriyoruz. En küçük engelde tökezleyen, sonra da suçu engebeye atan bir toplum haline geldik. Kolayı seviyoruz. Hatta onu öyle seviyoruz ki, uğruna kalitemizi, ahlakımızı ve geleceğimizi feda etmekten çekinmiyoruz. Sonra da “neden bu haldeyiz” diye soruyoruz kendimize...
Bakın etrafınıza… Ne zaman bir inşaat yükseliyor gibi olsa, temelinde önce acele var. Sonra özensizlik. Ve en sonda da kaçınılmaz bir çöküş. Çünkü o duvarları biz zorla örmek istemiyoruz. Tuğlaları sabırla dizmiyoruz. Harcımızda ne liyakat var, ne emek, ne de dürüstlük.
Yeter ki işler “hallolsun”. Belgeler mi eksik? “Abi bir tanıdık halleder.” Yetki mi yetersiz? “Hızlıca bir imza attıralım.” Kurallar mı var? “Bu ülkede kuralla iş mi yapılır?” Evet, işte tam da bu cümleyle çürüyoruz. Kestirme yolların yolcusu olduk ve kaybolduğumuzun farkında bile değiliz.
Sonra o iş ehli olmayanlar çıkıyor ekranlara… Elinde dosyası, cebinde önerisi olmayan adamlar masa başlarına oturuyor. Eğitimle değil, referansla. Yetkinlikle değil, yaltaklanmayla. Sonra da işin ehli insanlar sistemin dışına itiliyor çünkü onlar “zor” olanı savunuyorlar. Kuralları, hakkı, planlamayı. Ama kimse onları dinlemiyor. Çünkü toplum olarak biz, usulüne uygun yapılan işi değil, çabuk sonuç veren çözümü alkışlıyoruz.
Ve bu yüzden belgelerimiz düzenli değil. Arşivlerimiz çürük, kayıtlarımız karışık. Şeffaflıktan uzak, hesap verilebilirlikten bihaber bir düzende boğuluyoruz. Ama hâlâ kolay olanın peşindeyiz. Oysa unuttuğumuz bir gerçek var: Kolay olan, çoğu zaman yanlış olandır. Zor olan, kalıcı olanı yaratır. Sabırla, emekle, alın teriyle yapılan işlerdir bizi ayakta tutacak olan.
Ama biz yine kestirmeye kaçacağız. Duvar yine yamuk olacak, belge yine eksik kalacak. Ve biz bir çöküş daha yaşadığımızda yine şaşıracağız. Çünkü biz hatalarımızdan ders almaktan bile aciziz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.