Yusuf Alpaslan Özdemir

Yusuf Alpaslan Özdemir

Mevlâna okumaları

Mevlâna okumaları

Şeb-i Arus haftasında yeni çıkan kitaplarla cumartesi yolculuğumuza küçük bir ara vermeyi uygun gördüm. Bugün Mevlâna hakkında çalışma yapan mühim kalemlerden, Mevlâna ve Mevlevilik hakkında teferruatlı bilgiler edinebilmeniz için okunabilecek kitaplardan bir derleme hazırladım.

Kitaplara geçmeden ilk elden dijital bir emeği anmak istiyorum. Türkiye Yazarlar Birliği’nin ‘Mesnevi Okumaları’ devam ediyor. Sohbetlerin eski ve yeni bölümlerini ‘www.tyb.org.tr‘ adresinde bulabilirsiniz. Hicabi Kırlangıç ve diğer hocalarımızın Mesnevi Okumaları’ndan keyif alacağınızdan ve seveceğinizden eminim.

Kitaplara geçebilirim artık… Öncelikle Mesnevi olmak üzere onun diğer kitaplarını ve Şems-i Tebrizi’nin eserlerini okumakta fayda var. Mesnevi’nin sadece Türkçe değil, başka dillere de çevrilmiş baskıları Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından basılmış durumda.

Mevlâna ve Mesnevi’si hakkında Abdülbaki Gölpınarlı ve Şefik Can hocaların çalışmalarını en başta zikretmemiz gerekir.

Öncelikle ‘Mevlevilik’ hakkında bilgi edinmek isteyenler, Gölpınarlı’nın İnkılap’tan çıkan ‘Mevlevi Adab ve Erkanı’ adlı kitabını okuyabilir. Kitap hakkında arka kapak yazısında şu bilgiler yer alıyor; “Mevlevilik yedi asra yakın bir müddet,üç kıtada hüküm süren Osmanoğulları'nın geniş ve feyizli topraklarında,İslâm medeniyetini temsil etmiş, kendi estetik ve teknik şartları dahilinde, medeniyet aleminde silinmez izler bırakmış, mensup olduğu ekolün en muhteşem musiki eserlerini vermiş, en ünlü şairlerini yetiştirmiş, en ince el sanatlarını ibda etmiş, sırasına göre en mistik eserleri armağan etmiş, en insani duyguları besleyip geliştirmiş, en hür düşünceleri dile getirmiş, taassuba göğüs germiş, yaşayışa ilahi olduğu kadar da beşeri bir zevk katmıştır. Bu eser; din ve dini felsefe, psikoloji ve sosyoloji, edebiyat ve musiki tarihleri bakımından, sanıyoruz ki büyük bir boşluğu dolduracaktır.”

Gölpınarlı hocanın Kapı Yayınları’nca basılan ‘Mevlanâ’ adlı kitabı da istifade edilebilecek kitaplardan. “Klasik Edebiyat ve Tasavvuf Tarihi alanlarında çok önemli yere sahip Abdülbâki Gölpınarlı Hoca; Mevlânâ’nın her devirde ekmek su gibi ihtiyaç duyulan görüşlerini ve Mesnevî, Divan-ı Kebîr ve FîhiMâFîh gibi şaheserlerinden seçmeleri bu kitapta bir araya getiriyor.
Mesnevî hakîkate ulaşmak ve Allah'ın sırlarına âgâh olmak isteyenler için bir yoldur. Mevlâna eserini etkili kılmak fikirlerini duygularını daha güzel açıklamak için bazı garip müstesnâ hikâyeleri örnek olarak vermekte irfân sahibi kişileri âdetâ büyüleyen güzel beyitlerini bu hikâyeler arasına sıkıştırmaktadır. Birbiri içine giren bu nâdir hikâyeler arasında gizlenmiş bulunan Mesnevî cevherlerini bu ilâhî hikmetleri bulup çıkarmak için çok dikkatle uğraşmak emek sarf etmek ve çok sabırlı olmak gerekmektedir. Bu emeği hakkıyla sarf edenlerin başında doksan ömrünü Mesnevî'ye adayan son icazetli mesnevîhan rahmetli Şefik Can gelir. Şefik Can Mevlânâ ve Mesnevîsi hakkında farklı dillerde yazılan kayda değer tüm kitapları okuduktan Mesnevî tercümelerini yıllar süren bir dikkatle taradıktan sonra Mesnevi tercümesi adlı Ötüken’den çıkan altı ciltlik kitabı kaleme almıştır. Beyitler anlam kaybı oluşmamasına özen gösterilerek en doğru şekilde ve güzel bir Türkçeyle ifade edilmiştir. Eserde geçen kıssaların kaynakları belirtilmiş ima edilen ve açıklanan konuların Kur'an-ı Kerim'deki ve diğer büyük kitaplardaki yeri gösterilmiştir.

Hz. Mevlana’nın hayatına dair Risale-i Sipehsalar’la birlikte en eski iki kaynaktan biri Sahih Ahmed’in yazdığı Mevlevilerin Tarihi’dir. İnsan Yayınları arasında raflardaki yerini alan kitap, babasının dizinin dibinde geçen ömrünün bir dökümü. Taşıdığı şiirsel duyarlılık, dönemin atmosferini de yansıtma becerisi bu eserin Mevlana’yı anlama konusunda bir başucu eseri olmasını gerektiriyor.

Şems-i Tebrizî gibi melametmeşrep bir hazretin İbtidanâme adlı eseri kaleme almayacağını biliyoruz. En eski nüshası Konya Mevlana Müzesi’nde mahfuz kitabın tarihi hayli eskiye dayanır. Bir rivayet Hz. Mevlana tarafından sohbetlerinin toplatılmış olacağı yönünde, diğer rivayet ise Hz. Pîr’in gönül ışığı Sultan Veled tarafından tutulan notlardan müteşekkil olduğuna dair. Şems gibi ateşîn bir adamın haykırışlarına kulak açmak için böyle Sultan Veled’e kulak vermek gerek.

Şems-i Tebrizî’nin Makalat’ı da okunması gereken kitaplardan. Osman Nuri Gencosman’ın çevirdiği ve Ataç Kitabevi’nin bastığı Makalat ‘ta Mevlana Celaleddin Rumi’nin hayatı, eserleri ve fikirleri, antropoloji ve “seyr-ü sülûk” açısından ele alınıyor. Bu arada Mevlana’nın üzerindeki Hıristiyan tesirler bölümünde daha dikkatli olmak gerektiğini ikaz edelim.

Çok az doktora çalışması bu kadar ince ince dokunmuş bir yapı arz eder. Psikoloji-tasavvuf arasında gidip gelen, disiplinler arası bir inceleme olan Hülya Küçük’ün ‘Uzatılmış Yol’ adlı çalışması; yalnızca Hz. Mevlana’nın düşünce dünyasını, süluk tarzını ortaya koymuyor, bir başka cepheden de profanlaştırmış psikolojinin neleri dışarıda bırakmayı seçip hangi özden yola çıktığını da gözler önüne seriyor.

‘Mevlanâa Üzerine Konuşmalar’ı ile Mahmud Erol Kılıç da Mevlana okumalarımızda ismi anılmadan geçilemeyecek isimlerdendir.

İlk tahlilde bu kitapları zikretmekle iktifa etmiş olalım. Sema törenlerinin adabınca yapılması gerektiği mühim bir meseledir ve ‘sufi’ gibi kelimeleri tercih etmek de yanlıştır. Bu dileklerle dünkü yazım gibi son sözü Hz. Pir’e bırakarak yazımı nihayete erdireyim.

Mesnevi’nin ilk on sekiz beyiti ile sizi baş başa bırakıyorum. Mesnevinin en başındaki bu 18 beyit, Mevleviler’ce ‘Mesnevi’nin özü’ sayılır. Aslı Farsça olan bu şiiri, aynı vezinde ve manzum olarak dilimize Abdullah Öztemiz Hacıtahiroğlu çevirmiştir. Şiiri, Timuçin Çevikoğlu’nun ‘Semanın Sadası’ isimli eserinden naklettim.

1.Dinle Ney’den duy neler söyler sana, Derdi vardır ayrılıklardan yana.

2.Kestiler sazlık içinden, der, beni, Dinler, ağlar: Hem kadın, hem er beni.

3.Göğsü, göz göz ayrılık delsin de bir, Sen o gün benden işit özlem nedir,

4.Her kim aslından uzak düşsün: Arar; “Asl”a dönmekçin bir uygun gün arar.

5.Dost’a kah yoldaş olup, kah düşmana, İnleyip sesler duyurdum her yana.

6.Dost olur -zannınca- her insan bana, Sırlarım gel gör ki meçhuldür ona.

7.Sırlarım olmaz iniltimden uzak, Her göz etmez fark, işitmez her kulak.

8.Saklı olmaz birbirinden can ve ten, Canı görmekçin izin yok bil ki sen!

9.Bir ateştir, yel değildir ney sesi; Kim ateşsizdir: Yok olsun böylesi.

10.Sevgiden ağlar eğer ağlarsa ney, Sevgiden çağlar eğer çağlarsa mey.

11.Ney o şeydir: Perde yırtıp perdesi, Dost edinmiş dosta hasret herkesi.

12.Hem devadır ney denen şey hem zehir, Bir bulunmaz arkadaştır: hemfikir.

13.Anlatır ney: Aşk-ı Mecnun’un nedir, Kanlı bir yoldan haber vermektedir.

14.Müşteri ancak kulak: Söz satsa dil, Ancak aşık akla mahrem, böyle bil!

15.Derdimizden gün zamansız dolmada, Her yanış bir günle yoldaş olmada.

16.“Geçti gün!” der, etmeyiz yersiz keder; Var ol ey sen tertemiz insan! yeter.

17.Yurdudur engin: Balık kanmaz suya, Rızk eğer eksikse: Gün dolsun mu ya!

18.Anlamaz olgun adamdan, ham adam; Söz hem az hem öz gerektir vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Alpaslan Özdemir Arşivi
SON YAZILAR