Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

BEYPAZARI’NDAN AKŞEHİR VE BEYŞEHİR’E

BEYPAZARI’NDAN AKŞEHİR VE BEYŞEHİR’E

Ankara benim gözde şehirlerimden biridir. Talebelik ve gençlik yıllarımın büyük kısmı burada geçti. Tüm ilçelerini görmedim ama çoğunu gördüm. Bunlardan biri de Beypazarı idi ve Beypazarı 2000’li yıllara kadar orta halli bir kasaba idi. O zamanlar Ayaş daha meşhur idi. Ayaş daha çok kaplıcaları ve dutu ile tanınır, Beypazarı ise maden suyu ile bilinirdi.

Ankara’dan ayrılalı neredeyse 28 yıl oldu ve bu sürede de Beypazarı’nı ziyaret etmemiştim. Ancak basında sıkça yer almaktaydı. Merakıma mucip olan ise farklı kültürünü, yöresel evlerini, yemeklerini yani sofrasını ülke turizmine sunması idi. Geçen hafta bir davet aldım ve gittim. İyi ki de gitmişim.

Beypazarı, Ankara'nın 100 km. batısında, denizden ortalama 700 m. yüksekliktedir. Türklerin Anadolu'ya girmesinden kısa bir süre sonra Beypazarı da ilk Türk Akıncıları ile karşılaşmıştır. Selçuklu yönetimindeki Beypazarı, konum itibarı ile sık sık göç eden Türkmen boylarına yurt olmuş, bunlardan en önemlisi Kayı boyudur. Selçuklu Sultanlığı’nın kendilerine yurt olarak yer gösterdiği bu Türk boyu, Gazi Gündüzalp yönetiminde ilk önce Ankara civarına yerleşmiştir. Osmanlı Devleti kurucusu Osman Bey'in dedesi Gazi Gündüzalp'in mezarının Beypazarı’nda olduğu bilinmektedir. Osmanlı Devleti'nin toprak rejimi ve askeri sisteminin temelini oluşturan Tımarlı Sipahi Merkezleri'nden birisi olan bu yer, yöredeki sipahi beyine, ticareti ve ekonomisinin yoğunluğuna istinaden BEĞ-PAZARI ismi verilmiştir. 

Nüfusunun % 67'si tarım ile uğraşır. İlçe, Türkiye’deki havuç ihtiyacının % 60'ını karşılar. Havucun yan ürünleri olan havuç suyu, lokumu, reçeli yörenin değerli ürünlerindendir. Ankara'nın meyve-sebze ihtiyacı da Beypazarı'ndan sağlanır.
Buraya kadar tamam da Beypazarı’nın bunca meşhurluğu nereden geliyor ve bu nasıl oluşturuldu. İlçe aslında iki tepe arasında sıkışmış, korunaklı bir yede bulunuyor. Çevresi verimli ve sulu arazilerle kaplı. Yörede yetişen ürünlerden yapılan yemekler yöreye canlılık vermiş. Bu canlılık. 1999'da tarihi konakların restore edilmesi ile başlayan turizm alanındaki büyük atılımları beraberinde getirmiştir. Yıllık ziyaretçi sayısı 150 bine ulaşan Beypazarı, 600 yatak kapasitesine sahipmiş. İşin bu tarafı Beypazarı’nı ilgilendiriyor. Gelelim Bizim Konya’ya.
Aslında Beypazarı’nın bugünkü hali Konya’nın herhangi bir beldesinden hele de Akşehir ve Beyşehir’den daha da üstün özelliklere sahip değil. İki dağ arasında bulunmasına ve Beyşehir gibi bir göle sahip olmamasına rağmen cazibe merkezi haline gelmesi şaşırtıcı.

Bir Akşehir’i düşünün hangi yemekleri sevilmez ki, yöreye has sucuğu, helvası yeter. Bunun yanında Nasrettin Hoca gibi bir kültür varlığı, Doğu-Batı ana karayolu üstünde olması, tren yolu ulaşımı, yeşil dağlara yaslanmış tarihi evleri, sebzesi ve meyvesi, özellikle kirazı yetmez mi, hak ettiği yeri bulmasına. Akşehir son yıllarda hızla değişmekte. Sağ olsun meslektaşımız Salih Başkan’ın Akşehir için çok güzel projeleri var ve de birçoğunu da gerçekleştirmiş durumda. Devamı da geliyor.

Öte yandan Beyşehir ilçesinin dünya çapında meşhur edilmemesine halen hayret ederim. Konumu, yeşili, iklimi, özellikle de gölü ile bence dünyanın en güzel yerlerinden biri. Senede en az 1 milyon yerli ve yabancı turist çekmesi lazım gelen bir yer. Sıcaktan kaçanlar için muazzam gölü, göl manzaralı yeşil yamaçları, spor kulüplerine kamp yapılacak ne güzel yerlerinden biri olması ile oldukça fazla turist çekmesi gerekirken, bunca zaman ihmal edilmesini aklıma sığdıramıyorum.

Konyalı kardeşim şehir çevresi ile bir bütündür. Konya gibi yemekleri, tarihi, yeşili, farklı bitki örtüsü-ormanı ve de insanı ile çok kültürlü bir şehir nasıl ihmal edilir, anlamıyorum. Siyah havuç Ereğli’de, kırmızı havuç Kaşınhan’da yetişir, kırmızısına Adana, sarısına Beypazarı sahip çıkmış.

Beypazarı’nı neden örnek verdim iyi anlaşılsın diye. İnsanı yöneticisi, halkı, esnafı, siyasetçisi ile ele ele vermiş bölgesi için çalışıyor. Bölgenin veya beldenin getirisi tüm insanının cebine yansıyor. Açıkça ifade ediyorum ki, fitne, fesat, çekememezlikten bir şey çıkmaz, ak’sinden, bey’lerinden, şehrinden ve pazarından işi bilen, kılıç kuşanan “bey-pazarı” örneği çıkar. Zülfü yâre dokunduksa affola.

Saygı ve hürmetle.  

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
11 Yorum
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR