Rasim Atalay

Rasim Atalay

Bitmek bilmeyen ‘Onkoloji’ tartışması!

Bitmek bilmeyen ‘Onkoloji’ tartışması!

Konya’nın manevi olarak ihyasında önemli hizmetleri bulunan Türk Anadolu Vakfı, kurulduğu günden bu yana yapmış olduğu hizmetleri kamuoyuyla paylaşmak üzere dün bir basın toplantısı düzenledi.

Milli ve manevi değerler uğruna, İslam’ı daha iyi anlatmak için yapılan her türlü hayır hizmetine kim vesile oluyorsa onlardan Allah razı olsun demek düşer bize…

Bu manada Türk Anadolu Vakfı’nın da hayra yönelik hizmetlerinin paha biçilmez ölçekte olduğuna şahitlik ediyoruz.

Türk Anadolu Vakfı, eğitimden sağlığa, kültürden İslam medeniyetine ve özellikle de imam hatip okullarının inşa ve ihyasına varıncaya kadar geniş bir pergelde önemli hizmetler gerçekleştiriyor. Bunun da farkında ve bilincindeyiz.

Bu hizmetlerden bir tanesi de Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi’nin eski yerleşkesi içerisinde yapımına başlanan onkoloji hastanesiydi.

Bundan yaklaşık 9 yıl önce, tamamen iyi niyetle, kanser hastalarının daha iyi şartlarda sağlık hizmeti alabilmesi adına hayırseverlerin de desteği alınarak bu hastanenin yapılması için kollar sıvanıyor.

Tabi konu hastane ve özellikle de onkoloji hastanesi olunca binayı yapmaktan ziyade içinin tefrişatını tamamlamak çok da kolay olmuyor. Makine ve cihazlar büyük meblağlar karşılığında temin ediliyor.

Dünkü toplantıda konu onkoloji hastanesinin durumuna geliveriyor. Onkoloji Hastanesi olsun diye yola çıkıldıktan sonra akim kalan bu proje bugün diş hastanesi olarak nihayete ermiş durumda.

Türk Anadolu Vakfı’nın idarecilerinden Erol Küçükbakırcı, süreci yakından takip eden isim. Onkolojiyle ilgili konuda, “Hastane binasının kabası yaklaşık 6 milyon liraya bitmişti. Proje çok ince ayrıntısına kadar düşünülmüştü. Her hasta kendine özel odalarda kalacaktı. Malumunuz kanser hastaları birbiri ile konuşarak morallerini bozarlar. Moral de bu hastalığın tedavisi için olmazsa olmaz bir durum. Bunu bile düşünmüştük. Hatta hasta yakınlarının psikolojilerini düşünerek hastanenin çatısına seyir terası yaptırdık. Hastanenin tamamlanabilmesi için vakıf bütçesi yeterli olmadığı için gerekli görüşmeleri yaptık ve dönemin Türkiye Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan Bey’in sağ olsun ilgilenmesiyle 10 milyon liralık yardım alındı. Bu yardımı vakıf olarak biz alıp kullanamayacağımız için üniversiteye projemizi protokol imzalayarak devretmek durumunda kaldık. Daha sonrasında proje değiştirilerek Diş Hekimliği Fakültesi’ne çevrildi. Bu bina vakıf parası ile yapıldı. Hayırseverler onkoloji hastanesi yapılsın diye verdi bu parayı. Vakıf parası ne için verildiyse o amaçla kullanılmalı. Başka bir yerde kullanamazsın. Bu vebalin hesabı nasıl verilir? Biz yıllardır bunun mücadelesini veriyor, gerekli yerlerle iletişim kurmaya çalışıyoruz. Bu mesele sadece bizim veya vakfın meselesi de değil. Bütün Konya'yı ilgilendiriyor. Vakfın ne demek olduğunu bilen gerek üniversite yönetiminde bulunanların gerekse Konya milletvekillerimizin duyarsızlığı bizleri ve bağışçılarımızı mağdur etmiştir. Son girişimlerimizden de netice alamazsak konuyu yargıya aktaracağız” ifadelerini kullandı.

Kıymetli okurlarım, değerli muhataplarım, sorumlu gazeteciliğimizin bir gereği olarak aldığımız eğitimin de neticesinde bir taraf varsa, karşı tarafından olacağı gerçeğinden hareket ederek kaleme alıyorum bu yazıyı. Tarafım en doğru yolu bulmaktan yanadır.

Bu amaçla bahsi geçen dönemin Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Şeker Bey’i aramak icap etti. Gelin bir de olayın diğer muhatabı olan Muzaffer Şeker Hoca’nın penceresinden bakalım.

Muzaffer Hoca’nın dilinden o dönemi dinlediğimizde özetle durum şöyle: “Biz aslında onkoloji hastanesinin eski yerleşke alanına yapılmasına prensip olarak başından beri karşıydık. Burada benden önceki rektör Prof. Dr. Süleyman Okudan zamanında hastane binalarının ömrünün tamamlandığı yönünde bir fizibilite raporu hazırlanmış. Bize de yeni bir kampüs inşa etmek düşüyordu. Bazı binalar için yıkım kararı dahi alınmıştı. Buradaki 14 yaşlı ve ergonomik ömrünü tamamlamış olan binanın içine yenisini yapmak, hele ki bu bina kanser hastalarına hizmet edecekse, yıkım sürecinde yaşanacak olumsuz koşullar da göz önünde bulundurulduğunda çok da sağlıklı görünmüyordu.

Bu süreçte Türk Anadolu Vakfı’ndan bir ziyaret heyeti geldi. Buraya bir onkoloji hastanesi yapmak istediklerini söylediler. Buranın bir kısmını çocuklara ayıralım, alan genişlemiş olsun dediler. Biz buraya yapılmaması gerektiğini söyledik, hastanenin yazık olacağını alanın yenileneceğini söyledik. Tabi altyapısı hazırlanmış, resmi prosedürler işlemiş, gerekli izinler alınmış. Buraya eski onkolojinin aynısını yapacaklarını ifade etmişler. İş bize kalmış. Para topladıkça burayı bitireceğiz dediler. 2 yılda bitiririz dediler, 3 yıl süre verdik protokolle mutabık hale gelindi. 3 yıl içerisinde bitirilemezse taraflar protokolün iptaliyle birlikte birbirilerine verdikleri sorumluluktan düşmüş olacaklar diye de şart koşuldu. Bu protokol benim ya da o dönemki yönetimin verdiği bir karar değil, devletin yarım kalan işler nedeniyle zarara uğramaması için koymuş olduğu bir şarttı.

Neticede verilen süreçte hastanenin kaba inşaatı yükselmişti. Protokolümüzde hastane anahtar teslim yapılmış olacaktı. Bizimle yaptıkları görüşmede, üniversite bütçesinden harcama yapılamayacağının izahını onlara yaptım. Neticede bize devretmek istediler. Dönemin Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan Bey’e durumu izah etmişler. Vakfa doğrudan para aktarılamayacağı için üniversiteye ödenek çıkacaktı. Ama bu para o dönem yaşanan bir pürüz nedeniyle üniversiteye gelmedi. Maliye Bakanlığı onay vermemişti. Lütfi Elvan Bey, tamamen iyi niyetle hareket ederek pürüzü aşmaya çalıştı. Yılın sonu gelmiş ve yeni yılın yatırım planı için küçük bir pay verilmişti.

Tabi bu arada biz üniversiteyi hızla inşa etmek gayretindeyiz. Emniyet civarında bulunan Diş Hekimli Fakültesi binasını da boşaltmamız gerekiyordu. Kalkınma Bakanlığı ile görüştük. Yeni kampüste onkoloji için yeni bir alan ayırıp burayı diş hastanesi yapmak yönünde bir kanaat oluştu. Kalkınma Bakanlığı binanın niteliğini değiştirdi, yeniden proje hazırlandı ve diş hekimliği binası için ödenek gelmiş oldu. Bu arada onkoloji çıkmaza düşünce vakıf idarecileri geldi, tekrar görüştük, başta yaptığımız protokol doğrultusunda tüm haklardan feragat edildiğine dair belge verdiler.

Ben bu süreç içerisinde işin fıkhi boyutunu da detaylıca araştırdım. İlahiyat Fakültemizdeki hocalarımıza danıştım durumu. Vakfiyenin vakfedilen şekle bürünmediği için fıkhi anlamda bir sıkıntının olmadığını söyledi hocalarımız. Konuyla ilgili basın açıklaması yapmak istediklerinde Türk Anadolu Vakfı büyüklerimiz tarafından kuruldu, vakfın adını kötüye düşürmeyin diye bu süreçte de uyardım. Buna karşılık ilgili belgeleri da yayınlamak durumunda kalmış ve yayınlamıştık. O dönemin idarecileri ve bir belge niteliği taşıyan yazılı basın da buna şahit.”

Bugün gelinen noktada anladığımız kadarıyla bu mevzu küllerinden yeniden alevlenmeye başlayacak. Zira vakıf şimdi, konuyu yargıya taşımaya hazırlanıyor. Sürecin en nihayetinde Konya için hayırla sonuçlanması niyazımızdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Rasim Atalay Arşivi
SON YAZILAR