Yusuf Alpaslan Özdemir

Yusuf Alpaslan Özdemir

Dil ve alfabe meselesinde neredeyiz?

Dil ve alfabe meselesinde neredeyiz?

Ali Yaycıoğlu Hoca, Stanford Üniversitesi Tarih Bölümü’nde öğretim üyesi. Osmanlı Dünyası, Orta Doğu ve ekonomi tarihi üzerine çalışıyor; dersler veriyor. Yaycıoğlu’nun haftalık Oksijen gazetesinin son sayısında “Dil ve alfabe meselesi” başlıklı bir yazısı yayınlandı(4 Kasım 2022). Okumayla ve gündemi takip etmeyle arası iyi olanlar Yaycıoğlu’nun bu meselede ne düşündüğünü, nasıl bir tavır takındığını tahmin edeceklerdir; lâkin hocanın seleflerine göre biraz daha hakkaniyetli, güzel baktığını söyleyebiliriz, makalesinde hatalar yanlışlar da yok değil elbette. Bir tam gazete sayfasını doldurur mahiyette bu uzun makaleyi dikkatle okudum; değerlendirmeye ve üzerinde düşünmeye değer buldum, buna sizi de ortak istedim.

Evet, alfabe reformu dramatik bir olaydır. Her büyük kararda olduğu gibi bu kararın da belli bir maliyeti vardır.” cümleleri ile başlıyor makale, “Ama çok büyük faydaları da olmuştur. Türkiye’de okuma yazma seferberliği bu yeni alfabe ile gelişir.” ile devam ediyor. “Benim için Türk olmanın en güzel tarafı Türkçedir. Böyle baktığımızda Dil Devrimi’nin Türkçeye önemli katkısı olduğunu, Türkçenin yalınlığını, zenginliğini, inceliğini, soyutlama gücünü ortaya çıkardığını söyleyebiliriz.” Cümlesine itirazım var, kasıt da ararım doğrusu. Dil devrimi, D. Mehmet Doğan hocadan mülhem; “Türkçenin Cenaze Töreni” nasıl oluyor da güzel dilimizin inceliğini ve soyutlama gücünü ortaya çıkarıyor. Koca bir Divan Edebiyatını nereye koyuyor acaba Ali Yaycıoğlu?

Evet gerginliği üzerimizden atalım ve yazıyı değerlendirmeye baştan başlayalım. Yaycıoğlu eski yazı diye nitelendirdiği yazıyı ilgiyle ve mesai harcayarak, severek yazmış okul ve eğitim hayatında. Beş yıllık bir mücadele sonunda Tanzimat öncesi iyice çetrefilli hale gelen Siyakat yazı ve muhasebe sanatını birazcık öğrenmiş. Kendi şahsi yazma hikâyesini bir kenara bırakarak yazıda sözü AK Parti eski Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın 1928 yılındaki alfabe ve dil reformu hakkında söylediği sözlerine getiriyor ve bu sözler üzerine bir fırtına koptuğunu vurguluyor; “Ünal, Cumhuriyet’le gelen, onun tabiri ile “Kültür Devrimi”nin toplumu zihnen fakirleştirdiğini, toplumun lügatini, alfa[1]besini, dilini, “hasılı tüm düşünme setleri”ni yok ettiğini iddia etti.” Önce bu sözlerin eskiden beri tekrarlana geldiğini, şimdi neden kızıldığını anlayamadığını söylüyor Yaycıoğlu ve Mahir Ünal’ın ne demek istediğini anlamaya çalışmaya davet ediyor okuru. Kuran ve eski yazı ile kaleme alınmış kitaplar, kitabeler, levhalar, mezar taşları okumak için insanları bu konuda anlayabiliyoruz. Her şeye rağmen bu ve başka nedenlerle eski yazı okumak isteyenler için birçok imkân var diyor hoca ve okullarda da eski yazının, edebiyatın bir alt dalı olarak, seçmeli ders olarak okutulmasının son derece doğru bir karar olduğunu savunuyor, böyle bir dersin olmamasının gerçekten tuhaf olduğunu da ekliyor. Derse onay veriyor vermesine ama şunu da ekliyor; “birkaç yıllık bir orta ya lise eğitiminde alınan eski yazı dersleri, kişinin, matbu metinler dışında, eski yazı ile kaleme alınmış el yazmalarını, arşiv belgelerini, kitabeleri, levhaları ve ecdatlarının mezar taşlarını rahatça okuma imkânı vermez.”

Fark ettiğiniz gibi Ali Yaycıoğlu makul ve mantıklı ilerliyor yazısında, amma velâkin asıl lâfların pusuda beklediği düşüncesini atamıyoruz içimizden. Kim bilir belki de az da olsa içlerinden sağduyulu birileri çıkacaktır ve bunun için yurtdışında yaşaması gerekiyordur belki de. Herkes yurtdışına çıkınca ülkesine atıp tutacak, devletini kötüleyecek değil ya(!)

Ali hoca,toparlıyor buraya kadar söylediklerini; “Hasılı, evet, alfabe reformu dramatik bir olaydır. Her büyük kararın olduğu gibi bu kararın da belli bir maliyeti vardır. Ama çok büyük faydaları da olmuştur. Türkiye’de okuma yazma seferberliği bu yeni alfabe ile gelişir. Latin alfabesinin çok fazla sesli harf gerektiren Türkçe için daha uygun olduğu tezi hiç de yanlış değildir. Bir de şunu ifade edelim: alfabe reformu arayışları o dönemde birçok toplum[1]da vardır. Özellikle Latin Alfabesine geçiş arayışları oldukça ilginç. Hepsinden ötesi, aslında yeni alfabe Cumhuriyet’in ilk yıllarında toplumda bir değişim dönüşüm duygusu ortaya çıkarmışa benziyor. Bu radikal değişimlerin toplumlarda oluşturduğu enerji üzerine düşünmek gerekir. Netice[1]de böyle bir karar verildi ve toplum yeni alfabe ve yazım kurallarını benimsedi. Bu reform tuttu.”

Bu da olmadı işte Ali hoca. Kaç tane büyük edebiyatçı, büyük eser çıktı. Küçümsediğin divan edebiyatı numuneleri ile bugünün şiiri ve nesri aynı kalibrede mi? Okuma yazmanın o dönemlerde düşük olduğunu, bu devrim(!) ile arttığını söylüyorsun gözümüzün içine baka baka. Rakamları, araştırmaları da mı okumadın, ya da bilmezden geliyorsun Allah aşkına? Eski yazıyı öğrenme güçlüğünden de dem vuruyor, ima ediyorsun. Çevrene değil de şöyle Anadolu’da herhangi bir yerde küçük çocuklara sor bakalım, kaç günde cüz öğrendiklerini. Vaktin varsa ileri aşamalarını da dinlersin.

Hasılı hoca Dil Devrimi denen şeyin, konuşulan dil ile yazı dili arasındaki mesafeyi konuşulan dil lehine kapatma çabası görüyor sanırım ve “Benim için Türk olmanın en güzel tarafı Türkçedir. Türkçe düşünmek, duygularımı Türkçe ifade etmek, toplumla Türkçe ortaklaşmak benliğimi kurar, beni mutlu eder.” diyor.

“Lütfen bu satırları bir bilen insanın sözleri olarak okumayın. Biraz sesli düşündüm sadece” şerhindeki sonraki cümleleri de düşündürücü tespitler; “Radikal bir öz Türkçecilik akımının da çok faydalı olduğunu düşünmemiz için çok fazla neden yok. Türkçe’nin Arapça ve Farsça’dan tamamen soyutlanması ihtimal dahilinde olmadığı gibi, Türkçe’yi zenginleştiren bir çaba olmaz. Ayrıca Türk Dil Kurumu’nun dilin standartlaşmasına yönelik bazı kararının (mesela meşhur uzun ünlülerdeki şapkalarının kaldırılması kararı) yaşayan Türkçe’ye hizmet ettiğini düşünmedim. Bütün bu tartışmaları yaparken Türkiye’nin diğer dillerinin yeteri kadar önemsenmemesi, bu dillere değer verilmeme[1]si meselesini de bu geniş çerçevede incelemek gerekir. Cumhuriyet Türkçe’yi tüm katmanları ile ortaya çıkarmaya çalışırken, ülkenin diğer dillerine ilgisizdir- ve hatta itiraf edelim - bazılarına düşmanca bir tavır almıştır.”

Türkçe derdimiz büyük, büyük olan derdin sözü de bitmez. Sağlıcakla kalın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Alpaslan Özdemir Arşivi
SON YAZILAR