Mustafa Bahar

Mustafa Bahar

Düzen ve intizam talebi olarak adalet

Düzen ve intizam talebi olarak adalet

2014 yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük ödülünü Edebiyat alanında alan Alev Alatlı’nın konuşması, belki de tarihin en yüksek referans alınan konuşmalarından biri sayılır. Çünkü taraflı tarafsız herkesin kendinden bir şeyler bulduğu konuşma, kimine göre durum tespiti, kimine göre haddini bildirme, kimine göre ise bir manifesto konuşması gibidir. Acaba neden? Öncelikle konuşmanın asıl konusu adalettir. Muhatapları bakımından da belki en acil önlem alınması gereken konu olduğu açıktır. Konuşmayı özel yapan yönü ise adalete yeni bir ruh olarak, merhamet ve helal kavramlarının eklenmesi olmuştur.

Her tarih, politika ve hukuk tartışmasının içinde geçen Cumhuriyet Döneminde ithal edilerek bir tür tercüme faaliyetinden ibaret olduğu söylenen Kanunların en büyük eksiği, bizim ruhumuzu ve kokumuzu taşımıyor olmasıydı. Mesela merhamet ve helal gibi kavramlardan hiç bahsetmemesi idi. Yoksa ülkemizin ihtiyaçlarını cevaplamaması değildi. Oysa bu kanunlar bizden bazı esintileri ve ruhu taşısa bugüne kadar birçok spekülasyondan kurtulurdu.

Adalet deyince aklımıza önce itidal, vasat, nısf ve insaf kelimesi de gelmesi gerekir. Nısf (İnsaf) kelimesi yarıya bölmek, adil bir şekilde ortadan ikiye yarmak anlamına gelir. Vasat ise orta anlamındadır. Burada anlatmak istediğimiz herkese eşit bölüşüm yani musavaatın önemi değil, herkesin hakkını hak ettiği kadar almasıdır. Örneğin milli gelirden toplumsal tabakaların aldığı paylar her geçen gün çalışanlar ve emeğini kiraya verenlerin aleyhine değiştirmektedir. Bu durum yasal bile olsa, en azından merhametli olmadığı ortadadır.

Adalet, modern tıp kabul etmez ama sağlıkla ilgili bir kavramdır. İnsan mizacının itidalidir. Varlıkların 9 mizacı vardır. Bunlardan sekiz tanesi mutedil mizaçtır. Biri ise mutedil olmayan yani adil olmayan, yolunda gitmeyen haldir ki biz ona hastalık hali deriz. Eğer bir organizmada İtidal varsa hastalık yoktur; doktora da ihtiyaç yoktur. Çünkü adil iseler bedene zulüm yoktur ve bedenen sıhhatli kabul edilirler.

Tabi konu sadece sağlık alanında kalmamış ve diğer disiplinlerde de kullanılır hale gelmiştir. Eğer bir toplum İlişkilerinde itidalli yani adilseler hâkime, avukata ve savcıya ihtiyaç yoktur. İtidali müzikte harmoni olarak görürüz. Harmony ingilizcede uyum anlamına gelir. Burada da itidalden bahsetmiş oluruz ki uyum ve adalet varlığını gösterir. Uyum ve adalet, karşımıza müzik eserini meydana getirir. Sosyal hayatta hak, layık olana verilir. Verilmiyorsa zulüm vardır. Yasalar adaletle işlerse her meselenin en yukardaki yöneticiye gitmesine gerek kalmaz. Herkes kendi işini yapmış ve uyum içinde yaşamış olur.

İnsanlar özellikle yerleşik hayata geçtikten sonra toplumun uyum içinde adil yaşaması için hukuk kuralları tesis edilmeye başlanmıştır. İnsanların avcı- toplayıcılıktan, tarım ve hayvancılıkla geçinmeyi öğrenmeye başlaması, onları yerleşik hayata yani şehir hayatına getirmiştir. Bu hayat ise kurallar olmadan sürdürülmesi mümkün olmayan bir hayattır. Gün geçtikçe bu kurallar yazılı hale getirilmiş ve nihayet günümüzün modern hukukuna ulaşılmıştır. Medeni yani şehirli olmak kurallara uymakla mümkündür. Her ferdin bir diğerine görev, sorumluluk ve borçlarına işaret eder

Ardından tüm bu işleri çekip çevirecek, yönetecek liderlere ve emirlere ihtiyaç doğmuştur. Toplumun tüm kesimlerinin bu kurallara uymasını temin etmek için liderin güce ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu güç ordu olarak karşımıza çıkmıştır. Orduyu güçlü tutmak maddi ve manevi olarak beslemek için ekonomik güç gerekir. Bu ekonomik güç halkın çalışması ile elde edilir. Halkların tüm bunları kabul etmesi ve boyun eğmesi adalettir. Siyaset bu durumda adaleti toplum içinde ayakta tutmakla görevlidir.

İşte bu bizim dünyamızın işletim sistemi. Yani adalet, olması gerekenin gerektiği yerde kalmasıdır. Hiyerarşik bir derecelendirme olmalıdır. Bu sınıflandırma değişmemelidir. Aslında din de devlette de buna hizmet etmelidir. Değişim, dönüşüm, gelişim bozulmak sayılır. Düzeni değiştirmek zulüm sayılır. Her şeyi yerli yerinde tutmak adalettir. Modern dünyada ise gerçek zulüm budur. 2023 biterken doğuda hala değişen bir şey yok. Niye değişmiyor? Doğulu milletler neden değişimden korkuyor? Çünkü var olan düzenin olduğu gibi devam etmesini adalet sanıyor. Nizamın, intizamın ve hayatta kalmanın ancak elindekini muhafaza etmekle olacağını düşünüyor.

Hulasa: değişmek bozulmaktır ve yok olmaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Bahar Arşivi
SON YAZILAR