Mehmet Bülent Paköz

Mehmet Bülent Paköz

Fidanın Hikmeti ve İnsanlığımız

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor:

“Kıyametin koptuğunu görseniz bile elinizdeki fidanı dikin.”

Peki, neden bir Müslüman ayet-i kerimelere veya hadisi şeriflere sık sık atıfta bulunur? Çünkü Müslüman için bunlar, yolun rehberi, hayatın kılavuzudur. Bu sayede karmaşadan uzak, açık ve sarih bilgilere sahip olur.

Nitekim bir fakih şöyle demiştir:

“Hadisi şerifler olmasaydı, ayetleri kim anlayabilirdi?”

Demek ki ayetleri doğru anlamanın yolu, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sünnetini takip etmekten geçer. Kurallar yazılır; fakat kurallar, ancak uygulama ile anlam kazanır. Rabbimiz de ayetlerinin uygulamasını peygamberleri aracılığıyla göstermiştir. Dolayısıyla yönümüz bellidir: Müslüman, ayçiçeği misali yüzünü Hakk’a dönmeli ve O ne buyurduysa ona yönelmelidir.

Sünneti yok saymak, teoriyi sahipsiz bırakmak demektir. Bu durumda, zamana ve şartlara göre “bence böyle olmalı” düşüncesi, ilahî mesajı bozar ve herkesin kendi keyfine göre şekillendirdiği uygulamalar ortaya çıkar. Böylece doğrulanmış ve tasdik edilmiş sünnet yerine, şahsi yorumların körlüğünde kutsal olan görmezden gelinir; aklın dışında tahayyül edilen anlayışlar, bozuk tohumların köksüz sarmaşık gibi yayılmasına sebep olur.

Bu düşünceye modern çağda “deizm” dense de, aslında Allah’ın hükümleri dışında kendi hükümlerini koyma çabasıdır. Bu ise başkaldırı ve ikilik olarak değerlendirilmelidir. Bencilliğin bir başka etkisi ise, insanı önce insanlığından, ardından da onu insan yapan en önemli unsur olan duygularından arındırarak, ruhsuz ve hissiz bir varlığa dönüştürür.

Oysa duygu, toprağın suyu, gözün nemi, ağacın meyvesi, sevginin dilidir.

İslam ise sevgi dinidir.

Duyguyu sıfırladığınızda geriye, içi boş bir kova kalır. Din – dan – don… Sadece kuru bir kabuktan ibaret.

Hepimizin bildiği bir üçleme vardır: “Görme, duyma, konuşma.” Hiçbirimiz bunu bile isteye uygulamadık. Fakat birbirimizi anlamak istememek, birbirimize sevgi göstermemek, birbirimizin hâlini görmezden gelmek noktasında bu üçlemenin başarısı neredeyse yüzde yüze ulaştı. Bugün, birkaç cılız kardeşlik örneği dışında rüzgârlar sustu, yağmurlar dindi. İnsanın içindeki duygu kurudu; yakıcı bir güneş hüküm sürmeye başladı. İçimiz değilse de kendini koruyamayan masumiyetin ifadesi fidanlarımız yandı. Toprağımız kupkuru; insanın toprağını yoğuran su, bereketini de alarak bize sırtını dönmüş durumda.

Su, berekettir; su hayattır. Fidan da yeni bir hayatın sembolüdür. Onun yeşili ruha şifa ve huzur verir. Havaya karışan oksijeni tüm insanlığın ciğerlerini besler. Kıyamet ise kimsenin görmek istemediği, annenin evladını, kardeşin kardeşini tanımadığı; korkunun bütün ruhları sardığı kısa ama çetin bir zamandır. İşte böyle bir anda bile birine ikram etmek, birine iyilikte bulunmak, aslında içimizdeki fidanı dikmek demektir. O fidan, içimizdeki iyiliktir. İyiliğin gerçek karşılığını ise yalnızca Allah takdir eder.

Öyleyse Müslüman, kul olma yolunda yürüyense, kıyamet kopuyor olsa dahi içindeki iyiliği, kişinin ve toplumun yararına olacak şekilde ortaya koymalıdır.

Bugünse durum acı: Çığlıklara kulağımız kapalı, gözlerimiz âmâ, dilimiz lâl. Kederde, hüzünde, yoklukta, muhtaçlıkta bir olup içimizdeki fidanı birbirimiz için dikemiyorsak, bu, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) öğüdünü duymazdan geldiğimizi göstermez mi?

O hâlde önce imanımızı, sonra insanlığımızı sorgulamalıyız.

“İstisnalar kaideyi bozmaz.”

Ama nereye baksak insan olarak dahası Müslüman olarak varız, ne insanlığı, ne de Müslüman’ lığımızı kimseye bırakmayız, azımsanamayacak kadar çoğuz, neredeyse çok şeye de sahibiyiz; ne var ki hiçbirimizin ne elinde, ne gönlünde Müslüman kardeşi için ayırdığı bir fidanı yok.

“Ya Resûlallah! (s.a.v.) Sen Miraç’ta ‘ümmetim, ümmetim’ diyerek bizim affımızı nasıl talep ettiysen, bugün de ümmetinin hakikate yönelmesi için duana muhtacız. Bizden duanı esirgeme.” Amin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Bülent Paköz Arşivi

Eksilmenin hüznü

10 Ekim 2025 Cuma 00:01

Değişmeyende – Değişen

26 Eylül 2025 Cuma 00:01

Ferdi Tayfur – “Arabesk”

22 Ağustos 2025 Cuma 00:01

Müzikte ilham

25 Temmuz 2025 Cuma 10:54

Yaz gelince

20 Haziran 2025 Cuma 00:01

Kuyunun dilinden – Hz. Yusuf şiiri

13 Haziran 2025 Cuma 00:02

Bayramda taksim

30 Mayıs 2025 Cuma 00:01

Ruh eşim kim?

16 Mayıs 2025 Cuma 00:01