Erol Sunat

Erol Sunat

GEMİLERİ YAKMAK DEMİŞKEN…

GEMİLERİ YAKMAK DEMİŞKEN…

Günümüz siyasetinde son yirmi yıldır, en çok kullanılan, en çok başvurulan, bazen övünme vesilesi olarak, bazen duygusallık olarak, bazen hesap-kitap meselesi haline getirilerek kullanılan bir kavramdır gemileri yakmak!

Gemiler neden yakılır?

Niçin yakılır?

Yakılmaları icap eder mi?

Gemileri yakma zamanı ne zamandır?

Durup dururken gemi yakılır mı?

Her siyasi dalgalanmada gemi yakılsa ne olur, ne getirir-ne götürür, bana faydası ne olur, ne kadar olur denmeli midir?

Kimilerine göre siyaset, gemileri yakma sanatıdır.

Siyasetin tıkandığı, yorulduğu, duraksadığı, yol ayrımları yaşama emareleri görüldüğü anlarda,

Hiç tereddüt edilmeden gemiler yakılmalı,

Yeni denizlere doğru, başka gemilerle yola çıkılmalıdır.

Kimilerine göre gemileri yakma; gözü karalığın, cesaretin, risk almayı sevmenin bir yoludur.

Kimilerine göre, gemileri yakma; siyasi menfaatlerin oluşturduğu yeni imkanlara kulaç atma, hatta koşa koşa gitmektir.

Kimilerine göre gemileri yakma; vefasızlıktır, verilen sözlere, inanılan görüşlere saygısızlıktır.

Kimilerine göre gemileri yakma;

Sabır taşının çatladığı,

Sabrın kifayet etmediği,

Vicdanların sızlaya sızlaya,

Gözlerin ağlaya ağlaya,

Kalplerin kanaya kanaya veda ettiği,

Bir ayrılık zamanıdır.

Bu yolun talipleri, bu yolu kendilerine meslek edinenler,

Gaye edinenler, yaşama biçimi olarak kabul edenler,

Sırtımda yumurta küfesi mi var?

Zaten ben bu siyasi oluşumda aradığımı bulamamıştım,

Neden gemileri yakmıyorum ki diyerek,

Kendilerince uygun gördükleri,

Tam zamanı dedikleri zaman diliminde, yollarını ayırıp, yeni oluşumlar için gemileri yakıp, yollarına devam ederler!

Bugün yaşananlar, dünün bir benzeri, yarın içinde fazla bir şey değişmeyecek!

 

KİMSE TARIK DEĞİL, OLAMAZDI, OLAMADI!

Tarık bin Ziyad’ın 711 yılında, askerlerinin geri dönüş ümidini kırmak, akıllarını ve zihinlerini savaşa vermeleri için, onları İspanya’ya getiren, savaş sonrasında geri götürecek olan gemileri yaktırmış, ardından İspanya yarımadasını bir uçtan bir uca fethetmişti.

Bu olayın üzerinden bu yıl baz alındığında tamı tamına 1308 yıl geçti.

Gemileri yakmak, kavram ve mana olarak hem edebiyata, hem de siyasete girdi.

Ancak; kimse Tarık değil, olamazdı, olamadı. Tarık olmak için ruhuna, gönlüne fetih aşkı kazınmış olmak gerektiğini, gemileri yakarken, onun gibi yakmak gerektiğini anlayamadı!

Lafla gemileri yakmak, yaktım demek, gerçek gemileri yakmanın kenarından geçebilir mi?

Bugünün gemileri yakma işi, lafla mecaz. Makam olarak hicaz! Gerisi ondan, bundan, şundan biraz!

Gemileri yakmak kavramı siyaseti hem pek sevdi, hem de kalıcı olarak temelli bir şekilde siyasetin tahtına bağdaş kurup oturdu.

Allah için, Türk siyaseti de gemileri yakmayı pek sevdi.

Gemileri yakmadan olmaz,

Gemilerini yakanlara kapımız ardına kadar açık,

Çıkıp-çıkıp gelsinler diye tellal çıkarttı!

Hele taşradaki siyasetçilerimiz. Bir önceki partilerinde bulunduğu yerleri beğenmeyenler, benim değerimi anlayamadılar, ben bunları hak etmedim, şimdi gerçek yerimi, yuvamı buldum demek için can atanlar, bayıldılar bu kelama, sevmek ne kelime, bittiler, anlata anlata bitiremediler.

Hava atmaya birebirdi çünkü,

Filanca gemileri yakmış,

Kapağı da filanca partiye, oluşuma atmış,

Alkışlarla karşılanmış denildi mi, yetip artıyordu!

Hasılı, partilerinden ayrılmalarına vesile olan her ne varsa işte biz gemileri böyle yaktık, diyen cümlelerle anlattılar.

Niçin gemileri yaktıklarının gerekçelerini uzun uzadıya izah ettiler.

Yeni oluşumlarda, yeni partilerde kendilerine yeni yerler edindiler, ediniyorlar, edinme telaşına düşmeleri de boşuna değil!

 

GEMİLERİ YAKMAK ÜZERİNE KONUŞ KONUŞ LAF BİTMEZ!

Gemileri bir kere yakanlar oldu, birkaç kez yakanlar oldu, yakma konusunu abartanlar, edebiyatını yapanlar, gemi yakmak üzerine ahkam kesenler, yakılmalı mı, yakılması şart mı diye saatlerce konuşanlar oldu.

Oldu da, ne oldu?

Gemileri yakanlar, bir ucundan yakmaya başladılar, onların peşi sıra yakmalar devam ediyor. Dün gemileri gözünü kırpmadan yakanlar, bugün gemilerini yakanlara ne oluyor, bunun anlamı nedir diye sorabilirler mi?

Soruyorlar, sormasına da, gemiler yakılmaya devam etmiyor mu?

Dünde onlara sorulmuştu, gemileri yaktık diye kestirip atmışlardı!

Sorular, sorular… Lakin; gemiler yanmaya devem ediyor!

Siyasetimiz hareketlenmeye başladı.

Laflar öyle bir coştu ki, tutabilene aşk olsun!

“Şimdi gemileri yakma zamanı” diye bir format oluşturup,

O formatın içini doldurma adına,

Söz atını meydana sürenler,

Gerekçelerini tesbih taneleri gibi dizenler,

Yeni yollar üzerine şarkılar, türküler söyleyenler,

Yol arkadaşları arayanlar,

“Yola çıktım arıyorum kaybettiğim aşkımı” dercesine, “Yeni bir aşk arıyorum haberin olsun” diye karşıdan karşıya el sallayanlar!

Yeni partilere, yeni oluşumlara göz kırpanlar!

Gemileri yaktım!

Gemileri yakmak üzereyim!

“Her an gemileri yakabilirim, ansızın yanınıza gelebilirim” diyenler!

Aramadığınız kadar çok!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR