Yusuf Alpaslan Özdemir

Yusuf Alpaslan Özdemir

Netice

Netice

Osman Kavala’nın başrolde olduğu Gezi Davası merkezli yazımızın bugün üçüncü ve son bölümüne geldik.

Ülkemizin başı, milletin oylarıyla seçilen Cumhurbaşkanı suçluya suçlu/Soros’un adamı diyor, devletimize düşman diyor, mahkemeler ülkenin yönetimini engellemeye ve yıkmaya çalışmakla hüküm verip hapse tıkıyor ama Almanya, İsviçre, Fransa, Amerika, Avrupa Konseyi ve bizim aydınların gözünde dünyanın en zararsız sevecen canlısı Kavala.

Son alıntıyı da Stanford Üniversitesinde dersler veren bir Tarih hocasından yapayım. Bir Türk olarak Ali Yaycıoğlu ülkenin yöneticilerini ve yargısını kıyasıya ve haddini aşarak eleştiriyor, Oksijen’deki yazısında. Hakaret ve saygısızlık, yanlış algı empoze etme, hazımsızlık gırla; “Gezi davası. Ne söylenebilir ki? Bu yazıyı Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Can Atalay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi ve Tayfun Kahraman’a ithaf etmeme izin verin. Sonra da şunu eklememe: Gezi direnişi modern Türkiye tarihinin tartışılmaz en önemli toplumsal olaylarından biridir, belki de en önemlisidir. Hepimizin de onurudur. Gezi davasının ise Gezi direnişi ile ne kadar ilişkili olduğuna emin değilim. Evet, Recep Tayip Erdoğan Gezi’yi hiç unutmadı ve unutmayacak. 2013 Mayıs’ı o ve partisi için bir kırılma ânı idi. Bu davanın bir şekilde Gezi’den sembolik bir intikam alma boyutu olduğu açık. Diğer yandan davanın seçim sürecinde hem muhalefeti meşgul ve paralize etme, belki sindirme hem de bir güç gösterisinde bulunma amacı olduğu söylenebilir. Elbette Gezi davasındaki hukuksuz kararın muhalefete yeni bir momentum verme ihtimali de var. Her halükârda Türkiye hukuk tarihinin utanç vesikalarından birine daha imza atıldı. Bazen insanların neden tarihte yanlış yerde durmak konusunda bu kadar istekli olduklarını anlamakta güçlük çekiyorum.”

Yurtdışından konuşmanın verdiği rahatlık, özgüven mi diyeyim, vatanından bu denli uzak duygu ve düşünce halinde bulunma mı diyeyim, her neyse. İşlerin perde arkasını görmeyen biri bu yazıları okuduğunda devletinden, yöneticilerinden ve adalet düzeninden utanacaktır hiç kuşkusuz. Tek taraflı, tek yanlı okumanın, at gözlüğüyle bakmanın, saplantılara ve ideolojilere gömülmenin vehameti işte burada gizli. Okumamak ve yazmamak, haberdar olmamak işte böyle vahim sonuçlar doğuruyor. Üç gün boyunca bir konuyu baz alarak gelmek istediğim nokta, vermek istediğim mesaj işte bu.

Hasılı, taraflar kartlarını açık oynuyor artık. Kimin ne düşündüğünü, neyin peşinde olduğunu, devletinin ve devlet kurumlarının yanında olup olmadığını iyi ölçüp biçelim diyorum. Ki, daha önce yazdığım gibi alıntıları öyle bir gazeteden ve onun tek bir sayısından alıyorum ki, bu gazete kendini kültür sanat ve medeniyetle hemhal, tarafsız ve objektif çizgide gösteren bir gazete. Daha ortada Cumhuriyet, Sözcü, BirGün falan olmadığını da eklemiştim ve gerisini varın siz düşünün demiştim.

Ülkemiz siyasi ideolojilerin bir kenara atılıp, devletin bekası için birlik beraberlik içinde hareket edilmesi gereken badireleri art arda yaşıyor. Ek olarak tüm dünyaya hakim olan ve etkisi hissedilen salgın, küresel ısınma, ekonomik darboğaz gerçekleri var. Böyle bir manzarada yöneticilerin ne denli hayati işlerle meşgul olduğunu ve mücadele ettiğini tahmin edersiniz. Hal böyleyken birileri nelerle uğraşıyor, nelerin hizmetçisi?

Hasılı velkelâm; hakikati görmenin ve savunmanın yollarından biri de yanlışı iyi bilmektir. Yanlışı iyi bilmeden ve tanımadan itirazlarınızı ve dayanaklarınızı ortaya koyamaz, karşınızdakini ikna edemezsiniz. Zaten malûm cenahın olaylara ideolojik saplantı içinde at gözlüğüyle bakmalarının, fikirlerini hiç değiştirmemelerinin ve doğruyla yanlış ayırt edememelerinin en büyük müsebbibi de kendilerinden başkasını okumamak değil mi, bu yüzden birlik beraberlik içinde görünmüyorlar mı, bu yüzden içlerinden çıkacak aykırı ve sağduyulu sesi anında dışlayıp, topyekün saldırıya geçmiyorlar mı? Diğer kesim daha duyarlı. Her iki kesimi de okuduğu için özeleştiriden gocunmuyor, doğruyu ve yanlışı ayırt edebiliyor, hakikati cesur bir şekilde haykırabiliyor.

Peygamber Efendimiz bize, ümmetine yanlış bir yol telkin eder mi hiç, haşa… O yüzden fal oklarını takip ederek işin doğrusuna kalbimiz mutmain oluyor en net biçimde.

Hayırla kalınız…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Alpaslan Özdemir Arşivi
SON YAZILAR