Gençleri yoldan çıkarmak (!)
Edebiyat ve felsefe ağırlıklı kışkırtıcı bir yoldan çıkarma listesi karşısında yapılacak belli: Kutsallara saygı kırmızı çizgimiz olmalı, zararlı düşüncelerin ruhumuzu ele geçirerek hayatımızı mahvetmemesi namına bilinçli ve esaslı okumalar yapmak ise şiarımız!
Gençlerin her daim gündemde olduğu aşikâr. Eskiler de gençlerin kötü yollara düştüğünden, beyhude işlerle meşgul olduklarından, sorumluluktan kaçındıklarından ve akıllarının bir karış havada gezdiklerinden şikâyetçiler, şimdikiler de.
“Ben özgürüm istediğimi yaparım” diyen gençlere; “Buyur yap bakalım, ama önce yatacak ve kalacak, karnını doyuracak bir yer bulmakla başla” deyince kuyruğunu kıstırıp, ömür boyu hülyalarından vazgeçip çalışmadan, hatta bir iş yapmadan ailesinin yanında kalma modası; diğer bir deyişle ev erkekliği de yaygın şimdilerde. Yani mesele büyük ve derin.
Bunun yanında gençlerin aslî işlerinden, vatana hizmetlerinden geri koyulmalarından ve daha birçok şeyden şikâyetçi olunan kimseler var. Sokrates’ten günümüze, farklı dönemlerde düşünceleri, eserleri veya hayat tarzları nedeniyle “gençleri yoldan çıkarmakla” suçlanan birçok felsefeci, şair ve yazar olmuş, bu suçlama genellikle egemen ahlâki, siyasi ya da dinî düzenle çelişen görüşlerin ifadesinden kaynaklanmış.
Socrates’ten bugüne suçlamaların nedenleri hakkında bir beyin fırtınası yaptığınızda özellikle kutsala dair suçlamalarda bakışın pek de değişmediğini rahatça anlayabiliyoruz.
MÖ 469-399 yılları arasında yaşayan Sokrates’in İş Bankası’nca basılan ‘Sokrates’in Savunması’nı okuduğumda günlerce o müthiş hitabet gücünden, belâgattan, ölüme dakikalar kala dahi etrafına bilgi ve nasihat vermekten vazgeçmeyen, idamdan kurtulmak için en yakın dostlarının teklif ettiği maddi tazminat tekliflerini prensipleri gereği elinin tersiyle iten bir filozofa nasıl kıyıldığının sinirini yaşamış, soluk soluğa okumuştum. Kimlere, neden kıyılmadı ki tarih sahnesinde! Gençleri yoldan çıkardıkları iddia edilen aydın ve düşünürleri detaylı yazma imkânım yazı sınırlarımdan dolayı pek mümkün olmayacak, ama hem çok eski zamanlarda geçmesinden, hem de bugünün fikir ve hayat tarzına çok uzak abidevi içeriğinden dolayı Sokrates’e torpil geçmekte fayda görüyorum.
“EĞER SERBEST BIRAKILIRSAM YİNE AYNI ŞEYİ YAPMAYA DEVAM EDERİM”
Sokrates’in gençleri yoldan çıkarmakla suçlandığı dava, MÖ 399 yılında Atina’da gerçekleşmişti. Bu davada Sokrates’e yöneltilen iki ana suçtan biri gençleri “bozmak” yani onları yanlış düşüncelerle etkilemek, diğeri devletin tanrılarına inanmamak, yeni tanrılar icat etmekti.
Sokrates bu suçlamalara karşı Platon’un kaleme aldığı Apologia (Savunma) adlı eserinde kendini ana hatlarıyla şöyle savunur: “Ben gençleri kötü yola sürüklemedim; aksine onları düşünmeye teşvik ettim.”
Sokrates, kimseyi isteyerek kötülüğe yönlendirmediğini söyler. Çünkü eğer gerçekten birine zarar verirse, bunun topluma da kendisine de zarar vereceğini savunur. “Kim, bilerek kendine zarar vermek ister?” diye sorar. Sokrates, gençleri kendi görüşleriyle eğitmediğini, onlara bilgi satmadığını, ücretli bir öğretmen olmadığını vurgular. Onun yaptığı şey, insanlarla konuşmak, onları sorguya çekmek ve kendi cehaletlerini fark etmelerini sağlamaktır.
Gençlerin kendisine ilgi göstermesinin sebebi, yaptığı sorgulamaların gücüdür. Sokrates onlara ne yapacaklarını söylemez, yalnızca düşünmeye zorlar. Gençler de bu entelektüel ortamdan etkilenir.
Sokrates, Atina’yı bir at arabası gibi düşünür: tembel ve ağır hareket eden bir at. Kendini de bu atı dürten bir at sineği olarak tanımlar. Toplumu uyandırmak için Tanrı'nın kendisine verdiği bir görev olduğunu savunur.
Sokrates, hakikati aramaktan ve erdemli bir hayattan vazgeçmektense ölmeyi tercih edeceğini söyler. Ölümün kötü bir şey olup olmadığını kimsenin bilmediğini, bu yüzden ondan korkmanın anlamsız olduğunu belirtir.
Sokrates, söz verse bile felsefeden vazgeçmeyeceğini açıkça ifade eder. Bu dürüst ve kararlı tutumu, jüriyi etkilemez ama onun düşünce tarihindeki yerini kalıcı kılar: “Eğer serbest bırakılsam, yine aynı şeyi yapmaya devam ederim.”
Neticede Sokrates jüri tarafından suçlu bulunur ve baldıran zehri içerek idam edilir. Ancak savunması, felsefe tarihinin en etkileyici ve hazin metinlerinden biri olarak kabul edilir.
Yolculuğumuza Friedrich Nietzsche ile devam edelim. Ahlaki değerleri yıkmakla ve gençliği nihilizme (şüpheciliğe) sürüklemekle eleştirilen, “Böyle Buyurdu Zerdüşt”, “İyinin ve Kötünün Ötesinde” adlı eserleri kült klâsikler arasında yerini alan Nietzsche; "Tanrı öldü" söylemi ve geleneksel değerleri sorgulaması, özellikle dini çevreler ve muhafazakârlar tarafından yıkıcı olarak değerlendirildi. Neyse ki o hayatına devam edebildi.
Jean-Paul Sartre’a yapılan suçlama ise; gençleri bireysel özgürlük adına isyana teşvik etmekti. Varoluşçuluğu, bireyin özgürlük ve sorumluluğuna yaptığı vurgu nedeniyle gençler arasında büyük etki yaratan Sartre, 1968 Mayıs olaylarında öğrenciler tarafından ilham kaynağı olarak görüldü.
Kapitalizm denilince akla ilk gelen isimlerden Karl Marx, devrimci fikirlerle gençleri isyana teşvik etmekle itham edilmişti.‘Komünist Manifesto’, ‘Kapital’ gibi eserlerinde kapitalizmin olumlu ve olumsuz yönlerini de vurgulayan Marx, sınıf mücadelesi ve mevcut ekonomik düzenin eleştirisi, genç kuşaklarda düzen karşıtı hareketlere zemin hazırladığı için pek çok ülkede zararlı fikirler olarak görüldü. Görüldü görülmesine, lâkin sadece bundan ibaret olmadığı, yalnızca belli bir ideolojik zihniyetin bayraktarı olarak görülmesinin son derece hatalı olduğu anlaşılalı çok oldu. Hece’nin iki ciltlik “Karl Marx özel sayısı”ndan bile bu hükmün sağlamasını yapabiliriz.
Karl Marx okuyunca komünist, Nazım okuyunca devrimci ve solcu, Necip Fazıl okuyunca dindar olunacağını zannetmek, eserlere/kişilere ve kuramlara ideolojik dar bir pencereden bakmak en büyük yanılgılardan biri olsa gerek, ve dahi okyanus dururken bir damlasından faydalanmak! Ne büyük bir ahmaklık değil mi?
KONFOR VE HEDONİZM BAŞA BELÂ!
Ahlaki yozlaşma ve gençlere kötü örnek olmakla suçlanan bir başka kült isim Oscar Wilde idi. ‘Dorian Gray’in Portresi’ni okuyanların hakkında daha etraflı fikirler edinebileceği Wilde, estetik anlayışı ve cinsel yönelimi nedeniyle Viktoryen dönemin muhafazakâr çevreleri tarafından hedef alındı. Yargılandı ve hapis cezası aldı. Çıktığında düşüncelerinin değişmediğini tahmin edersiniz sanırım.
Pek çoğumuzca ıskalanan, adı pek de bilinmeyen, eserlerinde dine, burjuva ahlâkına ve otoriteye saldırmakla suçlanan Pier Paolo Pasolini; açık sözlü siyaseti, cinsel temalar içeren filmleri ve Katolikliği eleştirmesi nedeniyle özellikle gençler üzerinde kötü etki yaptığı düşünüldü. Gerçekten haklılar mıydı sizce? Şüpheden uzak durmak iyidir…
Cinsellik üzerine görüşlerinin gençleri ahlâken bozduğu iddiası yöneltilen isimlerden biri de Wilhelm Reich’di. Devrimi ‘Cinsel Devrim’ adlı klâsik eserinde cinsellikte arayan ve bunu gençlere empoze etmekle suçlanan Reich’in cinsel baskının toplumsal sonuçlarını incelemesi, gençler için "tehlikeli" fikirler olarak görüldü; hatta ABD'de kitapları yakıldı, hapse atıldı.
Buraya kadar aktardığım fikirlerin müsebbibi isimler yanında günümüze daha yakın zamanda yaşayanlardan da bahsetmek iyi olur. Böylece bildiğimiz, duyduğumuz isimler konuya ünsiyeti artıracaktır.
YKY’den çıkardığı kitaplarla ülkemizde de çok okunan Michel Foucault, toplumsal normları, cinselliği ve iktidarı sorgulamasıyla gençlerin otoriteye karşı gelmeyi teşvik ettiği düşünülen aydınlar arasındaydı. Yüzeysel bir okumayla ve işin kolayına kaçarak yapılacak bir etiketlendirme ile ‘Deliliğin Tarihi, Cinselliğin Tarihi, Hapishanenin Doğuşu’ vd. bu hükmün tarafı yapabilir ama dikkatli okurlar Foucault’un fikir dünyasının ve etkilerinin başka kulvarlarda da yüzdüğünü fark edeceklerdir. Meselâ; Foucault'nun bilgi-iktidar ilişkisine dair radikal analizleri, eğitim, ceza ve sağlık sistemlerine karşı eleştirel bir bilinç geliştirilmesine yol açtı. Bu da bazı çevrelerce “toplumsal düzeni tehdit edici” olarak görüldü. Aradan geçen neredeyse bir asırda bizler de sadece bunu mu görmeliyiz, ya da gençlerin ayırt edici niteliklerinin gelişmesi için daha etkin bilinçlendirilmesini mi sağlamalıyız acaba?
Slavoj Žižek ise Marxist ve psikanalitik yorumlarıyla gençleri ideolojik yapıları sorgulamaya teşvik etmekle suçlanır. Žižek, ‘İdeolojinin Yüce Nesnesi, Hoş Geldiniz Gerçek Çölüne’ ve diğer eserlerinde eğlenceli ve provokatif üslûbu, kapitalizm ve tüketim kültürüne karşı sivri diliyle özellikle genç kitlelerde büyük yankı uyandırdı, ve uyandırmaya devam ediyor. Geleneksel medya ve akademi tarafından zaman zaman “kışkırtıcı” bulunan Žižek okurken elbette dikkatli olacaktır okurlar.
SİNEMA DA SUÇLAMALARDAN NASİBİNİ ALDI
Şiddet, yabancılaşma ve anarşizm temaları hep gündeme gelir, tartışılır durur. Özellikle Fight Club filmi ile Chuck Palahniuk adı daha çok duyulur oldu gündemdeki bu konular eşliğinde.
Fight Club, genç erkeklerin sisteme karşı öfkesini yansıtan bir kült roman hâline geldi. Kitap ve filmi zamanla radikal gruplarca da sahiplenildi. Hâlâ izlemeyen kalmış mıdır bu kült filmi ve okumayan kalmış mıdır romanını?
Sinemadan yardım almaya devam edelim. ‘.Less Than Zero, American Psycho’ gibi romanlarında öne çıkardığı ahlâki çöküş, uyuşturucu ve şiddet temalarıyla gençleri olumsuz etkilediği düşünülen Bret Easton Ellis, kapitalist ve yozlaşmış bireylerin portresini sunarken, gençlik kültüründeki nihilizmi etkileyici bir biçimde yansıttı. Kimi kesimlerce “bozguncu” olarak görüldü.
Yuval Noah Harari ismi bugünün belki de en bilindik, en tartışmalı isimlerinden… Sapiens’ini ve hakkında çıkan yazıların çoğunu okumuş biri olarak pek hazzetmediğim bir isim, hele de Filistin meselesine nötr yaklaşımına şahitlik ettikten sonra. İnsanlık tarihi ve geleceğine dair "tanrı yoktur, özgür irade bir yanılsamadır" gibi iddiaları bile başlı başına yeterli, gençleri geleneksel inançlardan uzaklaştırdığı eleştirisi.
Harari popüler bilim diliyle yazdığı kitaplar, genç kuşakların dini ve felsefi düşüncelerinde dönüşüm yaratıyor, özellikle muhafazakâr çevrelerde tepkiyle karşılanıyor ve süreç devam ediyor; Byung Chul Han okumalarının daha isabetli olacağı kanaatindeyim.
ÜLKEMİZDE DURUM
Türkiye’den örnekler yok mu konu hakkında diye aklınızdan geçirdiğinizi duyar gibiyim. Olmaz mı, buradan devam edelim o halde. Bizde de özellikle 20. yüzyılda benzer suçlamalarla karşılaşan edebiyatçılar ve düşünürler oldukça fazladır.
Ülkemizden, özellikle gençleri etkilediği ve yoldan çıkardığı iddiasıyla tartışma konusu olmuş seçtiğim yazar, şair ve düşünürleri hatırlayalım o halde…
Çapkınlıkları dillere destan şair-i azâm Abdülhak Hâmid Tarhan bu suçlamalardan nasibini alacak kalemlerden ilki olarak hemen akla geliveriyor. Batı etkisinde yazdığı şiirlerle geleneksel şiir anlayışını ve ahlâki değerleri bozmakla eleştirilen Tarhan, Divan edebiyatı dışına çıkan özgür şiir anlayışı ve bireysel temalarıyla genç şairleri etkilemiş, Tanzimat sonrası muhafazakâr çevrelerin tepkisini çekmiştir. Makber’i dinlemek sizin de aklınızdan geçti mi tam da şu anda?
Oğlu üzerinden hüzünlü hikâyesi bilinirliği geniş kesimlere yayılan Tevfik Fikret ise dine ve otoriteye karşı eleştirel tavrıyla gençleri isyana sürüklemekle suçlanmıştı.
Tarih-i Kadim ve Sis’in şairi, lâik ve bireyci fikirleriyle genç kuşak aydınları derinden etkiledi. "Fikret dinsizdir" tartışmaları dönemin basınında geniş yer buldu. O zamanın gençlerini bilemem ama şimdiki gençler mi derseniz okumuşlar mıdır yahut duymuşlar mıdır büyük Fikret’i? üstad Beşir Ayvazoğlu’nun Everset etiketiyle çıkan ‘Fikret’ini okumalı gençler en azından…
KİM ÖLDÜRDÜ?
Solcu fikirleri, toplumcu gerçekçi tarzı ile gençleri devrimci fikirlere yönlendirmek… Yazıları ve siyasi duruşu nedeniyle defalarca tutuklanmak… Gençler arasında popüler olmak, özellikle Cumhuriyet’in ilerleyen dönemlerinde tehdit olarak görülmek… Kürk Mantolu Madonna, İçimizdeki Şeytan… Evet ölümü ve serbest kalan telif haklarıyla kitap olan her yerde eserleri yaygınlaşan Sabahattin Ali’den bahsediyorum. Gençleri olumsuz etkileyip etkilemediğinden ziyade kısacık ömrüne neler sığdırdığına kafa yormak daha isabetli olacaktır gibime geliyor. Ne dersiniz?
Nâzım Hikmet’siz bir liste düşünülebilir mi? Komünizm propagandası yapmak ve gençleri isyana teşvik etmek iddiası söz konusu olunca adı zirvelerde geçen isimlerden biri Nâzım. Şiirleriyle işçi sınıfını yüceltti, sisteme karşı destansı bir başkaldırı sundu, ülkemizde uzun süre yasaklı kaldı ve gençler arasında büyük bir etki yarattı. Yahya Kemal’le de adı çok geçti. Bu konuyu düşünmek ve hatırlamak daha ilginç geliyor bana. Ne de olsa haddinden fazla anmak bazen ters etki ve tepkiler barındırabiliyor. Magazin tartışmalar hengâmesinde acaba kaç genç şiirlerini ve metinlerini okumuştur, ya da başka türlü görünmek ve o dünyanın mümessili olarak anılmak için okumuş rolü yapmayan, uzmanı kesilmeyen kalmış mıdır?
Sivas denilince aklınıza ilk gelen kimdir, ya da bizdeki aptallığın yüzdesinin doğru olup olmadığı mevzuunda? Evet, Aziz Nesin… Din, ordu ve devlet düzeniyle alay eden mizahıyla gençleri "saygısızlığa" teşvik etme çerçevesinde; siyasi ve dini otoriteyi sert biçimde eleştirmesi, yazılarının ve kitaplarının özellikle gençler üzerinde kötü etki yaptığı yönünde eleştirilmesine neden oldu. Daha fazlasını kendisinden dinleme imkânımız yok ama oğlu sözcülüğüne devam ediyor. Halbuki Matematik bilimi başlı başına Ahmet Nesin’i meşgul etmez miydi?
EDEBİYATIN KİRLETİLMESİ
Can Yücel; ağzı bozuk, argo ve özgürlükçü diliyle gençleri ahlâken bozan isimlerden bir başka kalem. Şiirlerinde küfrü ve cinselliği estetik bir dille kullanması, dönemin bazı çevrelerinde “edebiyatın kirletilmesi” olarak yorumlandı. Genç şairler üzerinde etkisi büyüktü.
Edebiyat ve felsefe ağırlıklı bu listeye müzik, sinema veya internet fenomenleri gibi günümüzün gençleri üzerinde daha bir etkili diğer alanlarından da örnekler ekleyebilirim ama bu kadarla iktifa etmiş olayım, yazı sınırlarını aşmamak ve okurlarımı daha fazla sıkmamak kaygısıyla…
Kutsallara saygı kırmızı çizgimiz olmalı, zararlı düşüncelerin ruhumuzu ele geçirerek hayatımızı mahvetmemesi namına bilinçli ve esaslı okumalar yapmak ise şiarımız! En temel bu iki kaideye dikkat ettiğimizde ve verdiğimiz örneklerden az da olsa bir ders çıkarıldığında yazım, amacına bir nebze ulaşacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.