Ali Korhan Bülbül

Ali Korhan Bülbül

Nasıl bir eğitim: İnsan gerçekliği üzerine düşünmek

Nasıl bir eğitim: İnsan gerçekliği üzerine düşünmek

Eğitim, yalnızca bilgi aktaran bir süreç midir? Yoksa insanın kendini tanımasına, dünyayı anlamlandırmasına, hayatla bağ kurmasına aracılık eden çok yönlü bir oluşum mu? Bu sorular, bizi eğitimin ne olduğundan çok, ne olması gerektiğine yöneltir. Eğitimi yeniden düşünmek, aslında insanı yeniden düşünmek anlamına gelir. Çünkü her eğitim modeli, belli kalıplara dayanan insan anlayışını temele alır.

Modern dünyada eğitim çoğunlukla teknik bir meseleye indirgenmiş, ölçülebilir çıktılara ve ekonomik faydaya göre şekillendirilmiştir. Oysa insan, sadece bir üretim aracından ibaret değildir. İnsan; düşünen, hisseden, arayan, anlam kuran bir varlıktır. Dolayısıyla eğitimin merkezinde insan gerçekliğinin bütün boyutlarıyla kavranması gerekir. Bu boyutları kavramak için eğitimin merkezine insan gerçekliğini koymak gerekir. Ancak böyle bir noktada eğitimin hem teorik hem pratik yararlarını görebiliriz.

İnsan gerçekliğini anlamak, eğitimin kalitesini arttırmada ve işlevini tam olarak yerine getirmesini sağlar. Her eğitim modeli insanın belli bir yönüne odaklanır. Ancak insanın tek bir yönüne odaklanmak eksik bir yaklaşımdır. Aslolan insanın bütününü kavramak ve onu bütüne göre değerlendirmektir. Bu değerlendirmeyi yapmak içinde insan gerçekliğini bir bütün halinde anlamak ve kavramak gerekir.

Eğitimde İnsanı Görmek

İnsan nedir? Sadece zekâsıyla mı insandır? Duyguları, sezgileri, vicdanı, hayal gücü, özgür iradesi göz ardı edilebilir mi? İnsanı sadece akıl ve veriyle tanımlayan anlayışlar, eğitim sistemini mekanikleşmeye, bireyi ise robotlaşmaya mahkûm eder. Oysa gerçek eğitim, insanın çok katmanlı doğasına hitap eder: Bilgiyi verir ama aynı zamanda merakı canlı tutar, ahlâkî duyarlılığı besler, estetik algıyı geliştirir, toplumsal sorumluluk duygusu kazandırır.

Bugün birçok eğitim sistemi, bireyin yalnızca bilişsel gelişimine odaklanmakta; onun duygusal, ahlâkî ve varoluşsal yönünü ihmal etmektedir. Bu da insanın kendisiyle, toplumla ve doğayla olan bağını zayıflatmaktadır. Gerçek eğitim ise insanın sadece “ne bildiğiyle” değil, aynı zamanda “ne olduğu”yla ilgilenmelidir. Bu da ancak insanı bir bütün olarak kabul eden, onu hem birey hem de toplumsal bir varlık olarak gören yaklaşımlarla mümkündür.

İnsanı sadece bilişsel gelişime indirgeyen eğitim modelleri insanı mekanikleştirir. Buda insanın düşünme, algılama, tepki verme, hayal kurma vb. zihinsel yetilerinin körelmesine ya da kaybolmasına neden olur. Bu yetilerin gelişmesi için insanın bir bütün halinde ele alınması ve buna sürece göre eğitilmesi gerekir. Ancak böyle bir durumda insan gerçekliği anlaşılmış ve bir eğitim hedefi haline gelmiş olur.

Eğitimin Yönü: Dıştan İçe mi, İçten Dışa mı?

Günümüzde eğitim büyük oranda dıştan içe işler: Müfredatlar hazırlanır, bilgi yüklenir, sınavlarla denetlenir. Ancak bu dışsal yapılar, bireyin içsel dünyasına hitap etmiyorsa, gerçek anlamda öğrenme gerçekleşmez. Eğitim, bireyin içinden doğan bir anlam arayışıyla buluşmadıkça, sadece yüzeysel bir ezberden ibaret kalır.

Platon’un anamnēsis (anımsama) kavramını hatırlamak gerekir: Gerçek bilgi, dışarıdan alınan değil, içsel bir hatırlamayla keşfedilen bilgidir. Bu bağlamda eğitim, bireyin kendi iç hakikatini, potansiyelini, yetilerini keşfetmesini sağlayan bir “uyanış” süreci olmalıdır.

İnsan Gerçekliği ve Özgürlük

İnsan, özgürlüğe yazgılı bir varlıktır. Eğitimin

temel hedeflerinden biri de bireyin özgürlük bilincini geliştirmek olmalıdır. Bu, sadece otoriteden bağımsız olmak anlamında değil; aynı zamanda düşünsel olarak özgürleşmek, kendi yargısını oluşturabilmek, başkasının bakış açısından bakabilmek demektir. Sorgulayan bireyler yetiştirmek, sadece bir hak değil, aynı zamanda eğitimin en temel sorumluluğudur.

Eğitim, bireyi sadece toplumun beklentilerine göre şekillendiren bir araç değil, aynı zamanda bireyin kendi anlamını inşa etmesine katkı sunan bir süreç olmalıdır. Bu anlamda eğitim, bireyi edilgen bir varlık olarak değil; aktif bir özne olarak tanır.

Sonuç: Eğitimi İnsan Merkezli Düşünmek

“Nasıl bir eğitim?” sorusunun cevabı, “nasıl bir insan?” sorusunun cevabına bağlıdır. Eğer insanı bütünlüklü bir varlık olarak görüyorsak, eğitim de bütünsel olmalıdır. Bu ise yalnızca akademik bilgiyle değil; etik değerlerle, estetik duyarlılıkla, toplumsal sorumlulukla ve varoluşsal farkındalıkla beslenen bir eğitim anlayışını gerektirir.

Eğitim, sadece bireyleri mesleğe hazırlamak değil; insanı hayata hazırlamak için vardır. İnsan, salt akıl değil; duygudur, vicdandır, inançtır, hayaldir. Eğitim bu çok boyutluluğu tanımadığı sürece ne bireyi ne toplumu dönüştürebilir. Gerçek dönüşüm, insanın hakikatini gözeten bir eğitimle mümkündür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Korhan Bülbül Arşivi
SON YAZILAR