Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

BU ÜLKENİN HER İNSAN BİR ÇÖPÇÜ OLMALIDIR, ÇEVREYİ KORUMALIDIR

BU ÜLKENİN HER İNSAN BİR ÇÖPÇÜ OLMALIDIR, ÇEVREYİ KORUMALIDIR

Bu da ne demek diyenimiz olacaktır, okuyucular arasında. Hani “aslan yatağından belli olur” derler ya, bunun gibi bir şey. Neden yatağımız temiz olmasın. Bir yolun, bir cadde veya sokağın evden, evdeki yataktan ne farkı var.

Ramazanın ilk akşamı teravihten sonra şöyle bir yürüyeyim dedim. Evime yakın olan ve yeni açılan veya açılmaya çalışılan Şefik Can Caddesinde kısa bir yürüyüş yapmak üzere evden ayrıldım. Ara sokaklardan ana caddeye çıktım. Gayet güzel hazırlanmaya çalışılan bir cadde. Ana cadde ve işyerleri arası yeşil kuşakla ve ihtiyaca göre düzenlemelerle yapılmış. Farklı renkte ve kokuda ağaçlarla donatılmış. Çocuklarıyla yürüyen aileler ve koşan insanlar gördüm. Hoş bir ortam ancak her tarafta sigara paketleri, kâğıt atıkları ve de özellikle naylon poşetler etrafta dağılmış durumda.

En önemlisi de bir gıda işyerinin önü çimle kaplı ancak çimler üzerinde az evvel söylediğim atıklar son derecede çirkin vaziyette yer almış. İş yeri önünde insanlar oturuyor, bir kardeşimiz de servis yapıyor. İnsanımız kirli ortamın farkında değil. Poşetleri gözlerinin içine baka baka yerden aldım, yanlarından geçerken “arkadaşlar bu çöpleri fark etmediniz galiba” dediğimde, çoğu genç olan insanlar bu hale üzülecekleri yerde “gülüyorlar”. Kötü niyetle değil ama olayın farkında değiller. Mesele de bu zaten.  

Sosyologlar, “farkındalılık”lığı “farklı olmak, farkında olmak, iyi bir gözlemci olarak doğruyu yanlıştan ayırabilmek, öncelikle temiz, kuşkusuz bir dünya duygusuna sahip olmak” şeklinde tarif ediyor.   

Bu olaydan sonra kendimce şöyle bir düşündüm. İnsanımıza bu tür olaylar karşısında hoş olmayan çirkinlikleri göstermek, bunların farkına vardırmak için nasıl bir yol takip ederiz dedim. Hayal kurmaya başladım. Sabah veya akşam işyeri veya evimize gitmek için alıştığımız yollardan geçerek geliyoruz. Har zaman kullandığınız yolun bir bölümüne bir de bakıyorsunuz ki etrafa pislikler ve çöpler saçılmış, kokuyor, burnunuzu tıkamak ve gözlerinizi, bakışlarınızı bu ortamdan kaçırmak ihtiyacı duyuyoruz.

Öte yandan, her zaman alıştığınız yolun paralelinde hiç kullanmadığınız bir yol daha var. O yolu mecburiyetten ilk defa kullanmak zorunda kalıyorsunuz. Yolun sağı ve solu leylaklar, ıhlamur ağaçları ile dolu, orta kaldırımda farklı renklerde çiçekler, açan güller; mis kokulu. Etraf ise tertemiz, yaya ve bisiklet yolu yanyana. Buralara arabalar park edilmemiş, birde tartan pist var ki kolay yürüyorsunuz. Ayağınıza ne kâğıt, ne poşet takılıyor. Sıcak yüzlü insanlar sempatiyle selamlıyor, sizi güzel kokular etrafa yayılmış, ağaçlar el sallıyor, güller gel beni kokla diyor. Bu güzelliklerin farkında olarak İş yerine veya evinize mutlu giriyorsunuz. Buralardakilerle mutluluğunuzu paylaşıyorsunuz. 

Şimdi soralım, bundan sonra hangi yolu kullanmayı tercih edersiniz. Elbette güzel kokulu, temiz, düzenli olanını. İşte buna uygulamalı “farkındalılık” deniyormuş. Konuyu şu söz ne kadar da güzel ve açık olarak anlatıyor: “Rüzgârın nasıl estiği fark etmez, farkı yaratan kanatlarınızı nasıl açtığınızdır”.

Gelin işe önce kendimizi tanımaktan, kendini bilmekten başlayalım. Büyüklerimiz “kendini bilen, Rabbini bilir” diyor. Rabbini bilen de, arkadaşlarını, çevresini, yeme-içmesini, giyinmesini, konuşmasını, kullanmasını, israfı, helal-haramı, doğru-yanlışı, güzel-çirkini ve de daha çok şeyi bilir.

Koca eve gelir, “hayatım, bugün işten sonra çok kötü bir kaza geçirdim. Ayşegül Hanım beni hastaneye götürdü. Birkaç tahlilden sonra boynumda çıkık, sol kolumda bir kırık ve yüzümde hasar olduğunu söylediler. Ayrıca sağ bacağımı kesmek zorunda kalabilirlermiş”. KADIN: Ayşegül Hanım da kim? 

Farkındalılık işte budur. Kadın, kocanın halinden ziyade, kendisi için hassas olan bir konunun farkında oluyor ve o konu üzerine odaklanarak sorusunu soruyor. Bir insan için de ortak yaşam ortamlarımızın düzgün, temiz, bakımlı, estetik, etkileyici olmasına dikkat edelim. Kullandığımız çevremizi, yolumuzu, işyerimizi, işyeri ve evimizin önünün nasıl olduğunun farkında olalım.

Müslümanların ortak paydalarından biri olan Mübarek ramazanımızın da farkında olalım. İbadetli, sağlıklı, barışlı, paylaşımcı ve huzurlu olalım dileklerimle; kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR