Geçenlerde bir sinema filmi izledim. Eski bir filmdi ama devletlerin nasıl yönetildiğine dair bilgiler verdiği için etkileyici idi. Dünyada ister devletlerin, ister kabilelerin, ister şirketlerin olsun, idaresinde etkili olan daima güçlünün olması ve de güçlü olanın idareye hâkim olması ortada görülüyor.

Zannedilmesin ki, yöneticileri, idari yapıları, demokrasileri (güya) şeriatları güçlü görülen devletler kendilerini veya halklarını yönetiyor. Artık buna kesinlikle inanmamak gerek diyorum. Dünya tek devlet, bu devletin 193 çok bayraklı ve ulusal marşlı yapıcıkları var, GERİ KALANI TEFERRUAT.  İçlerinde bazı ekonomileri ve demokrasileri (veya diğer yönetimleri) ile sivrilen devletler olabilirse de bu da aldatmacadan ibaret duruyor. Nerede demokrasi, nerede kominizm, nerde şeriat veya kabile yönetim biçimleri. Neredeyse tamamı tek merkezli, çoğu kendilerine verilen idari yapılarının rolünü oynuyorlar, geri kalan çoğunun yöneticileri durumu idare ediyor, ülkelerin gerçek sahipleri yani vatandaşları ise bir şekilde ikna edilerek idare ediliyor.

Türkiye gibi ülkelerin (gibisi fazla galiba) durumu farklı. Bir şekilde sömürü düzenine karşı çıkıldı mı, aman Allah’ım başına getirilmeyen kalmıyor. İç düşmanlar-dış baskılar devrede, sosyal ataklar ortada, ekonomik yaptırımlar devrede, idarecileri diktatör ilan ediliyor, daha neler ve neler.

Aynı şeyi Amerika için de ifade etmek gerekir. Amerika’da dünyanın en güçlü ekonomisi ve devlet yapısına sahip gibi görülse de aslında birkaç aile 320 milyon Amerikalıya hükmediyor. Dünyanın en güçlü parası olarak bilinen dolar bile bu ailelere aitmiş. Bas bas ver. İyi iş. Anlaşılan o ki Trump’ta ABD’yi idare etmiyor. O da zengin bir Alman kökenli köle. Ne olur ABD vatandaşına kızmayın, onlarda köle. 

Bre dünya ve ABD vatandaşı buna nasıl sessiz kalırsınız. Dünyaya Amerikalı gelmek çok büyük bir avantajmış gibi görülse de, aslında 5-6 aileye mensup gelmek daha avantajlı imiş. Bunun da tüm dünya galiba biliyor. Afrika ve Asya’da savaş ve açlıklara nasıl dayanılır. Neye göre adalet ve en azından dünyanın 7.5 milyarda biri değerde gıdaya sahip olmanın karşılığı. Kim bu işe dur diyecek.

Yeni senaryolar yazılıyor. Güya 3. Dünya Savaşı çıkarılacak ve dünya nüfusu 7.5 milyardan 500 milyona düşürülecekmiş. Ha, düşürülecek olan nüfus seçkin 5-10 aileden değil, dünyanın geri kalanından. Saçma gelebilir ama senaryo bu. Her tarafta savaş tamtamları çalmaya başladı, bile. Siyon sözcüleri yeni senaryolar üretiyor, sözcülüğünü de Trump yapıyor. Elbette tüm senaryolar Müslümanlar ve özellikle de sömürü düzenine karşı gelenlerin üzerine yazılıyor. Enerji kaynakları kimin elinde ise savaş orada. Şimdilerde gıda kaynakları üzerine de senaryolar var. Ayrıca İstanbul ve Kudüs üzerine yazılan senaryoları biliyoruz. Siyon sözcüleri Kudüs üzerine senaryonun ilk adımını atmış bulunuyor.             

Güncel bir misalle de konuya değinmek gerekirse. Yakın zamanda meşhur Amerikalı Cumhuriyetçi, ılımlı muhafazakâr senatör John McCain vefat etti. Toprağı bol olsun. Cenaze törenini İngilizce olarak CNN kanalından izledim. Washington’daki milli kiliseden resmi törenle son yolculuğuna uğurlanıyordu. Amerika’nın eski başkanlar, kongre üyeleri, senatörler, ailesi ve ABD’nin en ileri gelen aileleri ve siyasetçileri törende hazır bulundu.

Cenaze töreninde ailesi adına Senatörün kızı Megan McCain uzun bir konuşma yaptı. Neredeyse yarım saat ağlayarak sürdürdüğü konuşmasında babasını çocukluğundan alıp, askeri görevi, ülküsü, hayat felsefesi, aile ilişkileri, ABD sevgisi ve geleceğine bakışına kadar överek aldı götürdü. Bu arada ABD’nin dünyadaki yerinden, insan yetiştirmedeki maharetinden ve büyüklüğünü anlatırken de babasına vurgu yapmadan geçmedi. Bu vurgu, Trump’ın “yeniden büyük Amerika’yı kuracağız” sözünü ele alarak “The America of John McCain has not need to be made great again, because America was always great”, Türkçesi “McCain’in Amerikası’nı büyük yapmaya gerek yok, Amerika zaten her zaman büyüktü” diyerek karşılık verdi. Amerika her zaman büyük görülüyor ama kimin Amerika’sı: 320 milyonun mu, 5-10 ailenin Amerika’sı mı büyük. Bakalım, görelim.

Kalın mutlulukla ve sağlıcakla…