Genelde dünya özelde de ülkemiz ve İslam dünyası İslam’la olan ilişkisinde olağanüstü sorunlar yaşamaktadır.

Aslında insanlık büyük bir İMAN bunalımı yaşamakta, Ateizm Avrupa’dan, Asya’ya, Afrika’dan Amerika’ya kadar tüm insanlığı sarmış durumdadır.

Ülkemiz insanı özellikle de gençlerimiz Ateizm ve Deizm gibi imansızlaştırıcı sapkın anlayışların etkisi altındadır.

Her ne kadar toplumumuzun kahir ekseriyeti kendisini Müslüman olarak tanımlasa da Müslümanca inanmak ve yaşamakta büyük bunalım içerisinde olduğunu hayatın her alanında gözlemekteyiz.

Öyleleri türedi ki, Müslümanlığı kimseye bırakmadığı gibi işleri güçleri İslam’la uğraşmak Müslümanları aşağılamak!

Ülke insanı olarak olağanüstü İMAN BUNALIMI ile karşı karşıyayız ve bu bunalımdan bir kişinin bile kurtarılması her Müslüman en temel vazifesi olmalıdır.

Her Müslüman insanların hidayetini hayatının gayesi haline getirmek zorundadır ki, Allah(cc)’a karşı vazifesini yerine getirebilsin.

Bu yazıyı yazmamın amacı da bu önemli vazife ile ilgili farkındalık oluşturmaktır.

Hidayet kelimesinin sözlük karşılığı “yol gösterme” olmakla birlikte hidayet; İslam dinine inanmak yani Müslüman olma olarak kullanılmaktadır.

Bir insanın hidayetine yani Müslüman olmasına vesile olmanın önemi üzerinde durmaya çalışacağım.

Allah(cc)’tan başka hiçbir güç bir kulu hidayete erdiremez; ancak, bir kişi bir kulun hidayete ermesine Allah(cc)’ın izniyle vesile olabilir.

Hidayete ermek ebedi kurtuluşu kazanmak olduğundan, bir kişinin kurtuluşuna vesile olmak kadar dünyada değerli bir şey yoktur.

Peygamber Efendimiz(sav), “Kim hidayete çağrıda bulunursa, kendisine tabi olanların sevapları kadar ona sevap verilecek ve tabi olanların sevaplarından da hiçbir şey eksilmeyecektir. Kim de dalalete davet ederse, kendisine tabi olanların günahları kadar günah ona verilecek ve tabi olanların günahlarından da hiçbir şey eksilmeyecektir.” (İbn Mâce, Sünnet 14)Buyurmaktadır.

Hele hele gençlerimizin İslam üzerine yetişmeleri için çalışan kurum ve kuruluşlara her türlü yardımda bulunanlarda çok büyük ilahi lütuflara mazhar olacaklardır.

Tam tersi insanların delalete düşmesi için çalışan kişiler de ilahi gazaba duçar olacakları da muhakkaktır.

Televizyonlarda ve diğer platformlarda insanları İslam’dan uzaklaştırmak için çalışan insanları görünce hayretler içinde kalıyorum.

Kendin dalalete düşmüşsün niye başkalarının delalete düşmesine vesile oluyorsun, bunlarda hiç akıl yok!

Arkadaş, kendi günahı çektin de bir de başkalarınınkini niye çekeceksin!

İşte imansızlık böyle bir şey!

Bu dünya hayatında bir insanın başına gelebilecek en büyük felaket İMANSIZLIKTIR.

Onun için bir insanın imansızlıktan kurtulmasına çalışmak, hidayetine vesile olmak dünyadaki her şeyden çok çok daha kıymetlidir.

Peygamber Efendimiz(sav), "Allah’a yemin ederim ki, senin sayende Allah’ın bir tek kişiye hidayet vermesi senin için, kırmızı develerin olmasından daha hayırlıdır.” (Buhari 7/3468, Müslim 2406/34) Buyurmaktadır.

Hadis-i Şerifte geçen “kızıl develer” o gün Arap toplumu içinde maddi kıymeti en büyük dünya mallarını temsil etmektedir. Bir kişinin hidayetine vesile olmak, dünyanın en kıymetli malına sahip olmaktan daha hayırlıdır.

Bunu şu şekilde de ifade edebiliriz, bu dünyadaki en büyük kazanç bir kişinin hidayetine vesile olabilmektir. Zaten başka bir hadis-i şerifte de şöyle buyrulmaktadır:

“Allah-ü Teala’nın senin iki elin vasıtasıyla (manevi ve maddi gayretinle) bir kişiye hidayet vermesi senin için üzerine güneşin doğup battığı her şeyden hayırlıdır.”(Mu’cemu’l-Kebir, 1. Cild, 315)

Peygamber Efendimiz (sav) de son nefeslerine kadar insanların kurtuluşu için çalışmış; Peygamber Efendimiz(sav)’den sonra Ashab-ı Kiram Efendilerimiz ve âlimler hidayete giden yolda insanlara vesile olmuş yol göstermişlerdir.