Barbaros Ulu

Barbaros Ulu

İki Müdür ya da İki Genel Başkan

İki Müdür ya da İki Genel Başkan

Bir hikaye okumuştum. Yazıma kaynaklık etmesi için bu hikayeyi aradım, taradım. Maalesef arama motorlarında bulamadım. Hasılı benim hazıra konma işi suya düştü. Aklımda kaldığı kadarıyla hikayeyi yazmaya çalışayım önce. Sonra kıssadan hisse çıkarmaya çalışalım.
Bir fabrikanın müdürü çalışanlar arasında bir iş bölümü yapar, hepsine alanıyla ilgili sorumluluk verir. Her sabah işe geldiğinde işleyişi yerinde izlemek için çalışanları denetler, ardından koltuğuna yaslanarak gazetesini okumaya başlar. Bu durum her gün rutin bu şekilde böyle devam eder. 
Fabrikanın ürettiği malda ve veriminde bir sorun yok. Çünkü fabrika tıkır tıkır işliyor.
Yıllık zam zamanı gelir. Başarılı müdür yönetim kurulundan zam ister. Yönetim kurulu zamma karşı çıkar. Evet fabrika işliyor, kar da ediyor. Ama ortada müdüre zam verecek bir durum söz konusu değil. Çünkü müdürün yaptığı bir iş yok ortada. Odasında oturup gazetesini okumaktan başka bir iş yapmıyor. Üstelik müdürün halen aldığı maaştan daha düşük fiyata çalışacak başka müdürler de vardı. Sonuç olarak müdüre zam vermezler. Bu durum karşısında müdür görevinden istifa eder. 
Yönetim kurulu daha ucuza görev yapacak bir müdür bulur. Yeni müdür işe hızlı girişir. Doğru dürüst odasına gelmeden fabrikanın içinde gününü geçirir. Yönetim kurulu müdürden çok memnun. Çünkü durmadan çalışan, her işe koşuşturan ve her işe karışan çalışkan bir müdürleri var. Üstelik odasında bile oturmuyor. Gazete de okumuyor.
Gel zaman git zaman çalışkan müdüre rağmen fabrikanın verimi düşer, fabrika zarar etmeye başlar. 
Yönetim kurulu anlayamadıkları bu durumu yerinde tespit için fabrikanın içine girer, çalışanları yerinde görmek isterler. Bir makinenin başında bekleyen bir işçinin yanına varırlar. Niçin beklediğini sorarlar. Makinenin arızalandığını, müdürünü beklediğini söyler. Sen arızayı gideremez misin derler. Gideririm, fakat müdürüm bana yetki vermedi. O gelip makineyi tamir edecek der. Kurul üyeleri müdüre bakarlar. Tulumunu giymiş müdür, bir makineden diğerine koşuyor, eli-yüzü kan ter içinde.
Yönetim kurulu fabrikadan çıkarak toplantı odasına geçer. Çalışkan müdürün işine son verir. Zaten bir iş yapmıyor deyip zam vermedikleri eski müdürün kapısını çalarlar. Eski müdüre daha yüksek bir maaş teklif ederek yeniden fabrikanın başına getirirler.
Hikaye burada biter. İki müdürü kıyaslarsak ilk müdür, çalışanları arasında iş bölümü ve sorumluluk veriyor. Kendisi denetim ve rehberlik görevini yapıyor. İkinci müdür, bütün yetki ve sorumlulukları üzerinde topluyor. Her iş kendisinden geçiyor. Çalışanının yapacağı işi de kendisi yapıyor. İlk müdür de fabrika kar ediyor, ikinci müdür de ise zarar ediyor. 
Bu hikayeyi siyasi liderlerimize uygularsak sahaya çıkıp doğru dürüst miting yapmayan, TV kanallarında fazla boy göstermeyen genel başkan kazanıyor, tıpkı fazla iş yapar görünmeyen fabrikanın ilk müdürü gibi. Çünkü parti meclisinin onayından geçen adayları hummalı bir şekilde sahada çalışıyor. Yani sorumluluk ve yetki verdiği adaylar alanda ter döküyor. Diğer genel başkan ise belirlediği adaylardan fazla çalışıyor, ter döküyor. Bir güne sekiz miting sığdırıyor. Akşamında da bir TV kanalına çıkıyor. Yani en fazla miting yapıyor, fazlaca ekranlara çıkıyor. Uyku, dur durak nedir bilmiyor, sürekli koşuşturuyor ama seçimi kaybediyor, tıpkı fabrikanın çok çalışan müdürü gibi.
Sonuç, lider çok çalışan, her işe koşuşturan olmamalı. Yetki ve sorumlulukları ekibine yaymalı. Kendisi az inisiyatif almalı, gözetleyici, denetleyici ve izleyici olmalı. Rehberlik yapmalı. Lider dediğin en önde koşan değil, arka planda yol gösterici ve planlayıcı olmalı.
Umarım kıssadan hisse çıkarılır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
  • Şaban Dayıoğlu. KTO Karatay Üniversitesi Kütüpha / 06 Nisan 2019 07:24

    Sayın Barbaros Ulu Bey! Yazınızı okudum. Güzel bir konuya değinmişsiniz. Herkes bu kitabı okumalarıdır:Özellikle idareciler ve idareci olacaklar. Konu Başlığı: Verimsiz Çalışmak, Kitabın Ad: İnsan Mühendisliği: Hayat Karşısında İnsanın Kendi ve Çevresi
    Yazarı: Nüvit Osmay.

    Yanıtla (1) (0)
  • Barbaros ULU / 06 Nisan 2019 11:54

    Teşekkür ediyorum Şaban Bey. Yönetici olma düşüncem yok ama önerdiğiniz kitabı en kısa zamanda okurum.

    Yanıtla (0) (0)
  • Şaban Dayıoğlu / 08 Nisan 2019 10:15

    Sayın Barbaros Bey! Yazınızda bahsetmiş olduğunuz hikaye, İnsan Mühendisliği kitabında "Verimsiz Çalışmak" başlığı altında anlatılmaktadır. Google'da, kitapTaşınır Belge Biçiminde(PDF) mevcuttur. Bunu anlatmak istemiştim. Kelimelerim kifayetsiz kalmış galiba. Özü dilerim. Saygılarımla.

    Yanıtla (1) (0)
  • Barbaros ULU / 12 Nisan 2019 20:47

    Estağfurullah Şaban Bey. Yazdığınızda bir şey yok. Hatta faydalı bir bilgi. Bilakis teşekkür ediyorum.

    Yanıtla (0) (0)
  • faruk delisoy / 06 Nisan 2019 11:56

    sistem kuranlar kişiye bağlı kalmazlar kişisel başarılar ise sürdürülemezler.Önemli olan kişilerle ekipleri bir arada tutabilmektir.Bunuda çok az firma yada devlet gerçekleştirebilir.Ak parti 2001 de erdemliler hareketi olarak başladığı yola 2011 sonrası lider hareketi olarak devam etme kararı almış ve başarılıda olmuştur.mevcut kadroların çalışmasına gerek yoktur zira liderin karizması ve halkta tabanı ekibin söğüt gölgesinde geçinip gitmesine katkı sağlamaktadır.Liderin partiyi tekrar eski haline getirmesi çok zordur çünkü mevcut ekibi tasviye etmek imkansız hale gelmiştir.

    Yanıtla (2) (0)
  • Barbaros ULU / 06 Nisan 2019 14:59

    Değerlendirmeni de aynen katılıyorum Faruk Bey. Bu lider hareketi nereye kadar gidecek, bunu da hep beraber göreceğiz. Bu konuyla ilgili daha önce yazdığım "Halit b. Velid" başlıklı bir yazım var. Paylaşmak isterim:

    Halit b. Velit, "Zalimden alim, alimden zalim doğar" misali İslam'ın ve peygamberimizin azılı düşmanlarından olan Velid b. Muğire'nin oğludur. Uhud Savaşında Müslümanlara kök söktüren bir komutandır. Hudeybiye Anlaşmasının ardından Müslüman olmuş ve komutanı olduğu yüzden fazla savaştan yenilgi almamış belki de tarihte tek şahsiyettir. Savaşlarda aldığı kılıç darbelerine rağmen şehitlik mertebesine ulaşamamış ve yatağında vefat etmiştir.
    Peygamberimizin Seyfullah(Allah'ın kılıcı) unvanı verdiği bir sahabidir.

    Peygamberimiz, Hz Ebu Bekir ve Hz Ömer zamanında başkomutanlık yapan bu önemli şahsiyeti Hz Ömer, Yermük Savaşında başkomutanlıktan azleder. Buna rağmen Halit, küsüp kırılıp bir kenara çekilmez. Savaşlarda bir nefer olarak vazifesini yapmaya devam eder.

    Girdiği her savaşı kazanan, başarılı bir komutanı Hz Ömer, niçin görevden almıştır? Düşündürücü değil mi? Halit savaşta başarısız mı oldu? Hayır. Sert kişiliği, bazı kişilere bağışta bulunması ve bütün zaferlerin başkaları tarafından kendisine mal edilmesi gibi gerekçeler yüzünden Hz Ömer, Halit'i başkomutanlıktan alır.

    Hz Ömer'in başarının zirvesinde birini görevden alması manidar değil mi? Büyük cesaret ister. Öyle zannediyorum Hz Ömer, Müslümanlar arasında "Komutan Halit ise o savaş kaybedilmez. Savaşların kazanılması Halit sayesindedir" anlayışını yıkmak ve bir başkasıyla da savaşların kazanılabileceğini göstermek istemiştir. Yine Halit'in sert kişiliği belki bazı insanların kalbini kırmasına sebebiyet vermiştir. Ama en etkili gerekçenin "Bu davanın başarısının kişilere bağlı bir başarı olmadığı, yolun doğru ise bu işi yapacak başka liderlerin de olabileceği" iradesinin ortaya konmasıdır.

    Hz Ömer bu tasarrufuyla Halit b. Velid'i de korumuştur. Çünkü herkesin güvendiği, bir efsane olarak gördüğü Halit, bir gün bir savaşı kaybedebilirdi. Bu da Halit'in karizmayı çizdirmesine sebebiyet verebilirdi. Halit bu vesileyle başarısını zirvedeyken bırakmış ve Müslümanların gönlünde taht kurmuştur. Bu süreç içerisinde Halit de kendisini sorgulamış olabilir. Çünkü yüzden fazla savaş yapan, savaştan savaşa koşan birinin yorgunluktan dolayı hata ve yanlış yapmaması mümkün değildir. Belki bu süreçte yüzlerce insanın kalbini kırmıştır. Belki de Halit, “Bu işler bensiz olmaz” anlayışına girmiş olabilir. Çünkü Halit’de nefis taşıyan birisidir. Hasılı Ömer, kişilerin vazgeçilmez olmadığını göstermiştir. Allah Halit'ten de Ömer'den de razı olsun. Yerinde ve zamanında inisiyatif alan ve başarıdan başarıya koşarak gönüllerde taht kuranlardan eylesin ve sayılarını artırsın.

    Burada -kısaca- başarılı bir İslam komutanından ve bu komutanla ilgili inisiyatif alan Hz Ömer'den bahsetmeye çalıştım. Bu muhteşem ikiliyi ele alma niyetim, günümüze ışık tutması. Çünkü iki tarihi şahsiyetten çıkaracağımız dersler vardır:
    *Bir dava için yola çıkanlarda başarı kişilere endeksli olmamalı.
    *Başarılı kişiler bir yenilgi almadan işi zirvedeyken bırakabilmeli ve bilgi, birikim ve tecrübesinden camiası faydalanmalı. Her zaman görüşüne başvurulan bir kişi olarak destek vermeye devam etmeli ve aranan eleman olmalı.
    *Bir yola baş koyanların içinde birden fazla liderlik potansiyelini taşıyan insanlara yer verilmeli. Lidere bir şey olduğu takdirde bayrağı içinden biri alabilmeli. Yerine gelen de liderini aratmamalı. Bu durumu bir futbol maçına benzetirsek, futbol maçını kazanmak için tek futbolcu üzerine yatırım yapmak yanlıştır. Sakatlık vb nedenlerle yerine giren futbolcu da aynı işlevi yerine getirmeli ve maçı kotarmalı. Çünkü tek kişi üzerine yüklenmek, her şeyi ondan beklemek o futbolcuya yapılan en büyük kötülük ve eziyettir.
    *Dava kişilerin ölümüyle sona ermemeli, ilanihaye devam etmeli. Bunun yolu da kişilere dayalı başarıdan ziyade ekip ruhuyla mümkün olur. Yani kurumsallaşmadan geçer.

    Yanıtla (2) (0)
  • Rüzgar Poyrazoğlu / 06 Nisan 2019 00:43

    Yazar bey yazınız ve hikaye çok güzel ancak, Akparti yine seçimi kazandı birinci parti olarak. Aslında herkes kendi oyunu aldı, diğer partiler birleşerek bazı illeri aldılar. Ancak liderin sorumluluklarını ekibine yayması konusunda size katılıyorum.

    Yanıtla (3) (0)
  • Barbaros ULU / 06 Nisan 2019 12:01

    Rüzgar Bey! Öncelikle teşekkür ediyorum. Dediğiniz gibi AK Parti seçimi yine kazandı. Fakat kazanmasına rağmen çok sevinebildiğini düşünmüyorum. Kayıplar üzmüştür.
    Düşün ki çocukları miras paylaşacaklar. Herkesin gözü verimli, sulak ve bitek tarlada olur. Taşlı olan, sulak ve verimli olmayan kaç dönüm tarlayı mirasçılar bir dönüme değişmeyi tercih eder. Teşbihte hata olmasın. Durum bu.

    Yanıtla (3) (0)
Barbaros Ulu Arşivi
SON YAZILAR