Barbaros Ulu

Barbaros Ulu

Müsriflikte Kimse Elimize Su Dökemez

Müsriflikte Kimse Elimize Su Dökemez

İstisnaları bir tarafa bırakıyorum. Müsriflikte kimse elimize su dökemez. Böyle derken halkı, özel sektörü kastetmiyorum. Devlet kurumları israfta başı çeker. Hangi kurumda para dönüyorsa o kurumda israf hakimdir. Yeter ki elimize geçsin, anasını ağlatırız.

 

Bakmayın birbirimizi eleştirirken çok israf yapıyorlar, kamu kaynaklarını boşa akıtıyorlar, birilerine peşkeş çekiyorlar dediğimize. Suyun başında kim varsa israf yapar, diğerleri eleştirir. Sonra devir döner, suyun başındakilerle eleştirenler yer değiştirir. Bu sefer daha önce eleştirenler bırakılan yerden savurganlığa başlar, musluğun başından uzak kalan ise bu sefer eleştirme rolünü üstlenir. Birbirinin aynısı olan bu tarafların tek farkı öncelikleridir. Biri A'yı beslerken diğeri B'yi besler. Yok aslında birbirlerinden farkları.

 

Savurganlıkta tecrübe konuştuğu için kim, kimi nasıl eleştireceğini, nereden vuracağını bilir. Çünkü kendisi de suyun başındayken üzümü çifter çifter yemiştir. Musluğun başına geçen de acemilik çekmez. Çünkü nereye, nasıl aktaracağını bilir. Yani hepsi çaldığı minareye kılıf da hazırlar. Öyle hazırlar ki senin ruhun bile duymaz. Ne kadar yaygara koparılırsa koparılsın, istenildiği gibi denetim yapılsın savurganlığın her birinden hiçbir şey çıkmaz. Çünkü verilen geniş yetkiye, hele bir de kılıf bulunmuş ise denetim ne yapsın?

 

Niçin israf ederiz? Az sayıdaki istisnaları -ki bu tipler sevilmez- yine hariç tutuyorum. Kendi malımız değil, harcadığımız. Kendi malımız olsa sineğin yağını hesaba katarız. Kamu malıdır. Kamu malı ise A101 gibidir. Harca harca bitmez. Para kalmasa bile faizle borçlanırız, yine harcarız. Harcamayacaksak, bizi destekleyenlere peşkeş çekmeyeceksek tutunamayız. Besleyeceğiz ki savunanlarımız olsun. Yiyeceğiz, yedireceğiz, besleyeceğiz, besleneceğiz. Ayrıca bizde devlet malı deniz bilinir, yemeyen keriz kabul edilir. Kamu malının yetim malı kabul edilmesi pratikte değil, teoridedir.

 

Son günlerin tartışılan konusu; adına ister makam, ister hizmet aracı deyin. Özellikle belediyelerde ganimet gibi. En üst harcama yetkilisinden en alt birimde görev yapan daire başkanı veya şube müdürüne varıncaya kadar her birinin altında makam aracı görevi yapar şekilde hizmet aracı var. Evinden alınıp evine teslim ediliyor. Allah'tan reva mı bu? Mesai saatleri içerisinde bir hizmet gereği amirin ve memurun gideceği veya denetleyeceği yere hizmet aracı ile gitmesini anlarım. Çünkü zamanla yarışıyor olabilir. Bir yerden diğer yere daha hızlı intikal edilmesi gerekiyor. Evden alınıp eve teslim edilmesi de ne oluyor? Bazı belediyelerde bu şekil özel araç tahsis edildiği gibi bir de emrine şoför veriliyor. Kendisi sürse itibarı mı sarsılır? Araba sürmesini bilmeyen mi var içlerinde? Madem her birinin altına bu şekil bir hizmet aracı verilecekse ilgili kişi kendi aracıyla hizmet gereği gitsin, yakıtını kurum karşılasın. Bu bile büyük tasarruf sağlar.

 

Hasılı israf ve savurganlık diye birbirimize kırıp kendi kendimizi rol icabı paralamayalım. Yok aslında birbirimizden pek farkımız. Ne de olsa biz Osmanlı Bankasıyız. Ha bugün ben yaparım, yarın da sen.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Barbaros Ulu Arşivi
SON YAZILAR