Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Takkeli Dağı kaldırırım diyen adam

Takkeli Dağı kaldırırım diyen adam

Bundan 20 sene kadar önceydi. Karamürsel de oturan kayınpederimi ziyarete gitmiştik. Mustafa Yazgan ile de komşuluk ederdi. Her ziyaretimizde de Mustafa Abi ile sohbet ederdik.

Bunlardan birinde rahmetli Dr. Ali Kemal Belviranlı abimizi sordu ve ona selam gönderdi. Ben de doktor abimize selam götürdüm ve sonrasında sık sık görüşmeye başladık.

Bir sohbetinde konu siyaset gündemi idi ve bugünkü gibi siyasetçiler seçim öncesi akıl almaz vaadlerde bulunuyorlardı. Öyle ki bunlardan biri “gök kubbeyi yere indiriyordu”.

Doktor abi şöyle bir misalle tüm gündemi yorumladı.

***

Bir zamanlar Konya’ya bir adam gelir. Uyanık adam, kısa zamanda çevre edinir. Bir sohbette “çok özel güçlere sahip olduğunu, kendisi için çözülemeyecek bir konunun olmadığını” ifade eder. Konyalı bu iddialar karşısında heyecanlanır ve adama;

Yahu şu Takkeli Dağ var ya, Konya Ovası önünde bir set gibi duruyor, güneyden gelen yağmurumuzu önlüyor, ne olur onu buradan kaldır” der.

Adam “Bundan kolay ne var, ben o işi hallederim, öyle ki dağı alır, Karapınar’a savururum ama bir şartım var”.

Şartın nedir ki”,

Adam “Beni 5 yıl iyice besleyeceksiniz, her istediğimi yapacaksınız, sonrasında da bana tabii olacaksınız

Konyalı “Bütün olay bu mu, anlaştık” der ve sözleşirler.

Beş yıl adamı besler, bir dediğini iki etmez ve sonrasında vaktin dolduğunu hatırlatırlar.

Adam “Tamam, ben hazırım, evinizde ne kadar ip, urgan, sicim varsa getirin” der.

Getiriler “dağın etrafına sarın”, sararlar “kaldırın sırtıma” der.

Konyalı itiraz eder “Koca dağ kalkar mı, delimisin be adam,” dese de;

Adam “Dağı sırtıma kaldıramaz iseniz ben nasıl taşıyayım bre, ben dedim siz de inandınız, deli olan ben değilim inanan sizlersiniz” der. Konyalı meseleyi anlamıştır ama iş işten de geçmiştir.

Şu hale bakar mısınız, dün ne ise bugün de aynı terennümler, aynı vaadler oluyor, değil mi? Neredeyse Zümrüdü Anka kuşunun kanadına milleti bindirip “gak dedikçe et, guk dedikçe süt verecek”, Kaf Dağı’ndaki sihirli kılıcı bulacak,  Everest’i yaracak, buldukları küp küp altınları vatandaşa pay edecekler.

Kusura bakmayın “huylunun huyu, boylunun boyu, yaylının yayı kırılmaz imiş”. Mesele “huysuzu, boysuzu, yaysızı; hele de soysuzu” görmede.

Nicanor Parra ne güzel söylemiş “İnsanların da yan etkileri var. Bazıları başını döndürürken, bazıları mideni bulandırabiliyor”. Başımız dönmesin ama midemiz de bulanmasın dileğiyle.

Allah’a emanet, hayra muhatap olunuz, efendim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR