Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

TARIM ve İNSAN

TARIM ve İNSAN

İnsanlar tarımın önemini hala tam anlayamadılar. Buna benim ülkemin insanı da dâhil. Bu konu ile ilgili pek çok araştırma var ama ben sadece birinin sonucunu paylaşmak istedim. Kendini insan sayan mahlûk bazen o kadar acımasız, vicdansız, densiz; üretimi kullanımı konusunda o kadar dengesiz, fütursuz ve hesapsız ki, aklı erene dayanması güç sancılar veriyor.

Dünya insanı da kendine verilen nimetin farkında değil. Zengin yerin insanı dünyayı kendi malı, üretim yerlerini kendi tarlası, çalışanı da kölesi sayıyor. Bu ne haksızlıktır, bilene; tebrikler dayanana. İşte bazı örnekler.  

1972 yılında Yeni Gine Adası'na kuş göçleri ve kuşların buradaki evrimini incelemek üzere gelen J. Diamond kafasında bambaşka sorularla ayrılır adadan. Diamond’u Pulitzer’e götüren sürecin başlangıcı bir yerel siyasetçinin sorduğu şu basit soruydu. “Neden siz beyazların bu kadar çok kargosu var, bunları niye Yeni Gine’ye getirdiniz ve biz siyahların kargosu neden bu kadar az?" bunun karşısında Diamond’ın kafası “Tüfek, Mikrop ve Çelik”, bu soru ile şekillenir, Hala taş devrinde yaşayan Yeni Gine halkı ile modern Avrasyalı insan arasındaki fark nedir?

Canlıların doğada varlıklarını sürdürebilmeleri ve yayılmaları gıda ihtiyaçlarını karşılamaları ile doğrudan ilişkilidir. Bugün Güney Afrika, Doğu Asya ve Güney Amerika’da hala Neolitik Çağ öncesi veya Neolitik Çağ özelliği gösteren avcı ve toplayıcı topluluklar vardır. Hatta 16. yüzyılın sonlarına kadar dünyanın büyük bölümünde yaşam benzer bir biçimde sürüyordu. Arkeolojik kazılar burada insanların cilalı taş devri kadar benzer yaşayışa sahip olduklarını gösteriyor.

Arkeolojik kazılar bundan 11 bin yıl kadar önce Neolitik Çağ'ın sonunda Akdeniz çevresinde insan nüfusunun hızla artmaya başladığını gösteriyor. Bunun nedeni insanın ilk ekonomik faaliyetidir.  Neolitik çağ, taşların pürüzsüz hale getirilerek şekillendirilmesi ile kategorize ediliyor. Taşların şekillendirilmesi elbette ekonomik faaliyet değildir, taşlar tarımsal faaliyetler için şekillendirilmiştir.

Taş devri öncesi kurulmuş yerleşimler barınma ve korunma ihtiyaçları açısından kolaylık sağlamak üzere, genelde besine ulaşmanın daha rahat olduğu sulak bölgelerde kurulmuştur. Tarım faaliyetleri muhtemelen yine bu yerleşim bölgelerinde başlamıştır. Kuraklık, nüfus artışı karşısında yetersiz beslenme vb. şartlar sonucu gıda ihtiyacını giderme çabası tarımsal faaliyetleri tetiklemiştir.

Arkeolojik kazılardan elde edilen bulgular, yaklaşık 13 bin yıl öncesinde insanoğlunun önce bitkileri yetiştirmeye, sonra da kontrol altına aldığı hayvanları evcilleştirmeye başladığını gösterir. 11.000 yıl önce insanlar yaklaşık 1.000 yıllık süre içerisinde geniş bir coğrafyada meyve, sebze, hububat gibi bitkilerin tarımına başladığını; domuz, koyun, köpek, keçinin yanında kümes hayvanlarını da evcilleştirdiğini göstermektedir. Bitkisel ve hayvansal üretimin arka arkaya gerçekleştirilmesiyle birlikte Anadolu ve Yakındoğu'daki taş devri köy yerleşmeleri daha örgütlenmiş, karmaşık ve zengin büyük yerleşim merkezleri haline gelmiştir (Çatalhöyük ve Göbeklitepe gibi).

Bu ilişki muhtemelen ürünlerinden yararlanılan (et, süt, yün, deri) otçul sürü hayvanlarının diğer vahşi hayvanlardan korunması ile başlamıştır. Yine aynı şekilde bitkileri de koruma ihtiyacı duyan insan, bitkileri çoğaltmaya, göç ettiği yerlere taşımaya ve kurak dönemlerde su sağlayarak hayatta kalmasına yardımcı olmaya başlamıştır. Yüz yıllardır bu düzen böyle gelmiştir, ancak kaynaklar da sonsuz değildir. 

Neticede kaynakların dengesiz kullanılması ve israf acaba medeniyeti tekrar taş devrine mi götürmektedir. Küresel ısınma, sera gazlarında artış, suların kabarması, hortumlar, tatlı su kaynaklarının tüketilmesi; zenginlerin başka ülkelerdeki kaynakların dengesiz kullanımı insanı bu soruya cevap bulmaya götürmektedir. Aman ha! Yıkılan değil, yıkılanı bir an evvel onaran bir dünyaya ulaşma hedefinden asla vazgeçmeyelim.

Tarım devlet, devlet vatan, vatan ise yurt, kucak, sıcak, ocak, bucak demektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR