Erol Sunat

Erol Sunat

VER BİR TEPSİ BAKLAVA DİYECEK KAÇ BABAYİĞİT KALDI?

VER BİR TEPSİ BAKLAVA DİYECEK KAÇ BABAYİĞİT KALDI?

Bir zamanlar, “Ramazan geldi hoş geldi, baklava tepsisi boş geldi” diye başlayan ne güzel Ramazan manilerimiz vardı.

Baklava gibi, Kadayıf gibi, Güllaç gibi Ramazan’da tercih edilen ve önceliği olan tatlıların en başında tartışmasız Baklava geliyor.

Şimdi ancak kilo ile alınabilen, hatta ağzımız tatlansın babından, yarım kilo olarak sınırlandırılan Baklavanın kilosu ne kadar? Eskiden olduğu gibi, bir tepsi Baklava alınabilir mi?

Antep Fıstığının anormal fiyatından Antepliler dahi şikayetçi! Ceviz içi yüz lira civarında. Un sessiz sedasız zamlandı. Şeker de un gibi fiyat dokunuşlarından nasibini almış vaziyette.

Bol cevizli baklava hayal!

Antep Fıstıklısı ise vitrinde ve yerinde güzel!

Geçtik Antep fıstıklı olanından, şöyle hesaplı tarafından cevizli baklavanın bile yanına yaklaşmak mümkün değil!

Ev baklavası olsa da yesek diyenler bile, anam rahmetlik bir baklava açardı, mübarek baklava değil, sanat eseri gibiydi diye, anlatmaya bir başlıyorlar, meseleyi anlıyorsunuz! Temsilde hata olmasın, evde baklava yapacak, yapmak için mutfağa girecek ne hanım kaldı, ne de kız diyecekler, diyemiyorlar!

Hazır almaya alıştık, falan pastane, filan tatlıcı, gerçekten çok güzel yapıyorlar diyenler, zevahiri bir şekilde kurtardıklarını düşünüyorlar!

Bütün bu anlatımlar bir yana, gerçekten çok güzel ev baklavası açan becerikli, kabiliyetli, hanımlar ve genç kızlarımızın var olduğunu da hemen söyleyelim. Elbette bu anlatımlardan onları hem tenzih ediyor, hem de ayrı tutuyoruz.

Baklava açmak kolay mesele değil!

Unu, şekeri, yağı, fıstığı, cevizi filan derken, ucuz bir tatlı çeşidi hiç değil!

El emeği ise bu fiyatlandırmanın dışında!

Ramazan ayında, oruç tutan insanlar iftar sofrasında tatlı görmek istiyorlar amma, ne tatlının tadı var, nede bizlerin!

Baklava tepsisini kimsenin görecek hali yok!

Korona gündemimize oturdu oturalı, ver bir tepsi baklava diyecek kaç babayiğit kaldı?

 

KORONALI GÜNLERİN GÖLGESİNDE YAŞANAN BİR RAMAZAN!

2020’nin Ramazan’ı, Korona yüzünden, evde kalınan, evde durulan, evlerde geçirilen bir Ramazan ayı olarak hatıralarımızda yer alacak!

Ramazan ayı, endişelerle, tereddütlerle, virüsün bulaşma korkusuyla, hijyen ağırlıklı, sosyal mesafeli, toplu iftarların olmadığı, iftar davetlerine icabet edilemediği, toplu namazların kılınmadığı bir Ramazan ayı olarak hatırlanacak ve anlatılacak!

Bir mikronluk Korona, dünyanın altını üstüne getirdi, dünyanın gıkı çıkmıyor. Sesi soluğu kesildi.

Ekonomiler felç, çarklar durdu. İşsizlik ürkütücü boyutlarda. Avrupa ve Amerika’da insanlık sınıfta kaldı! Korona ise, her mutasyon değişiminde can alıyor, almaya da devam ediyor. İlacı yok, aşısı yok, çaresi şimdilik kaydıyla yok!

Tek çare, hızını kesmek, yavaşlatmak, erken teşhis ve tanı konularak, bazı ilaçlarla Koronanın elinden insanları çekip kurtarmak!

Birde Korona’nın yoluna çıkmamak! Yoluna çıkmamanın şartı ise, evlerde durmak, evde kalmak, izole olmak! Sabretmek, Koronaya insanlara hastalığı bulaştıracağı imkan ve fırsatı vermemek. 

Çünkü, söndürmediği ocak, yıkmadığı sektör kalmadı!

 

RAMAZAN FİYATLARININ YANINA YAKLAŞILACAK GİBİ DEĞİL!

Fırsatçılar bugün ortaya çıkmadılar. Kendimizi bildik bileli Ramazan öncesinde ve bayram öncesinde zamsız bir ürün alabildik mi? Hemen her defasında, her hükümet, denetimleri sıklaştırıyoruz, fırsatçılara göz açtırmayacağız babından açıklamalarda bulunmadı mı?

Ne oldu. Fırsatçılar zam yapmaktan vaz mı geçtiler? Bizler zamsız ne alabildik?

İster istemez, Ramazan öncesinde, zam görmedik hiçbir şey kalmaz diye de hükmümüzü verdik geçtik.

Ne dersiniz? Bir yerde fırsatçıların işini mi kolaylaştırdık? Kolaylaştırmaya devam mı ettik?

Çocukluk yıllarımdan itibaren, rahmetli babamın görevi dolayısıyla Bursa, Kayseri, Adıyaman ve İzmir’de, kendi okul ve memuriyet yıllarımda Bursa, Gümüşhane, Ağrı, Aydın, Afyon, Manisa, Nevşehir, Giresun ve Konya’da bulundum. Bu arada birçok ili ve ilçeyi gezmek görmek ve dolaşmak nasip oldu.

Hiçbir Ramazan ayında, Ramazanın gelişini fırsata dönüştürenler yüzünden, bu Ramazan’da da ucuzluk oldu, fırsatçılar insafa ve merhamete geldiler, bu yıl zam olmadığı gibi, birçok üründe indirim yapıldı gibi bir habere ne rast geldim, ne duydum, ne yaşadım!

Falanca yılda ramazan da, her şey şöyle ucuzdu, böyle ucuzdu, fırsatçılar, o sene inzivaya mı çekildiler, yahut denetimler fırsatçılara göz açtırmadı diye anlatacak bir arkadaş varsa, anlatsın bizlerde dinleyelim de, bilmediğimiz neler varmış diye şöyle bir rahatlayalım!

 

FAHİŞ FİYAT DEYİNCE NE ANLIYORSUNUZ?

Fahiş fiyat deniyor ya…Fahiş deyince erişilmez, herkes alamaz, herkes yanına yaklaşamaz anlamı mı çıkmalı? Bu fiyatın ölçüsü ne bilen var mı? Fahiş fiyat ne sizce?

Yada Fahiş fiyatı denetleyen kardeşlerimizin ölçüsü ne?

Fiyat dediğimiz rakamlar, satın alma gücümüzü aşmak zorunda mı?

Toplumun yüzde sekseni bu ürünü şu fiyat civarında alabilir, geri kalan yüzde yirmiye de biz alır veririz, bu fiyatın üzeri pahalı, iki-üç misli olanı da fahiş fiyattır, biz de buna müsaade etmeyeceğiz diyebildik mi?

İşte bizim yapamadığımız, düğümlenip kaldığımız, çözemediğimiz, çözmek istemediğimiz konu tam da bu nokta!

Fahiş fiyatın ölçüsü ne, kantarı ne, boyu-posu, endazesi ne henüz onu tam belirleyebilmiş değiliz.

Nasıl olsa alan var diyen fırsatçılar, mallarını, ürünlerini marka değerinin dahi üzerinde satma derdindeler.

Biz markayız, bunun değeri, ederi bu, parası olan alsın, olmayan, baksın geçsin havasındalar!

Yahut, insanlar böyle düşünsün istiyorlar.

Ramazan ayı, zenginin fakiri anladığı, fakirin ne çektiğini, hissettiği bir ay değil mi?

Ramazan ayı fırsatçıların kendine geldiği, kendini muhasebeden geçirdiği, en azından bir ay zamdan uzak durduğu bir ay neden olmasın?

Lakin, olmuyor!

Ramazan gelmeden ana ürünlere zam geliyor, o zam kademeli bir şekilde o ürünle alakalı ne varsa, hepsini birden etkiliyor!

Sonrası buyurun Ramazana, Ramazan geldi hoş geldi!
Her Ramazan fırsatçılara hoş geliyor, bizde ramazan geldi hoş geldi diye avunuyoruz! Fiyatlara bakıp her defasında şaşırmaya devam ediyoruz!

Elimiz boş, gönlümüz hoş dönüp geliyoruz. 10-15 yıl önce kilo ile aldığımız ve almaya alıştığımız ne varsa, bugün tane ile almaya başladığımızın farkındasınız değil mi?

Mesela, Ramazan ayının vaz geçilmezi olan hurma kaç lira?

Kendiliğinden, sessiz sedasız zamlanan dünya kadar ürün var!

Et zamlı, süt zamlı, peynir zamlı, zeytin zamlı…

Sucuk ve pastırmanın yanına yaklaşılacak gibi değil…

Bir dilim pastırma 3 lira!

Enflasyon Canavarı yeminle ben masumum, çekildim köşeme, ben yapmadım, Korona yaptı diye, attı suçu-taksiri Korona’nın üzerine… Fırsatçılar da, sıyrılıp çıktılar işin içinden yine!

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR