Erol Sunat

Erol Sunat

“YEMİN OLSUN BUNALDIM ARKADAŞ!”

“YEMİN OLSUN BUNALDIM ARKADAŞ!”

Virüsü ne kadar ciddiye alıyoruz konusu, her geçen gün daha da ilginç bir hal alıyor. Galiba, virüs demek yasak demek, yasak demek, evde kal, evde otur, pencereden seyret etrafı demek olarak algılanıyor. Sağlığımızı korumak adına neden olumlu adımları zorlanarak atıyoruz sorusunun cevabını verecek olan var mı?

Virüsten korunma adına, evde kalmanın mecburiyetten ziyade,

Gönüllü bir şekilde evde kalmaya dönüşmesine itiraz etmeden, kendiliğinden uyanların,

Gerçek sayısını merak etmeden geçemiyoruz!

Çünkü uyma konusunda bile, vitesten atmaya meyilliyiz!

Sokağa çıkmak,

Tanıdıklarımızla yarenlik etmek,

Bir bakkala bile çıkamıyoruz,

Bu ne arkadaş diye sızlanmalarımız az mı?

Başlarım yasağına…

Başlatma yasağından…

Ne bu yav… hapis miyiz?

“Bak yeminle söylüyorum, bana bir şey olmaz” diyorum, hanım bir taraftan, çocuklar bir taraftan herkes üzerime geliyor.

“Yemin olsun bunaldım arkadaş!”

Kız ta…Türkiye’nin bir ucundan, baba sakın çıkma dışarıya diye, her Allah’ın günü arıyor!

Bacım Almanya’da, iki güne bir ya beni ya hanımı arıyor. Yenge aman Abim dışarı çıkmasın diye.

Kardeşlerim denetleme babından yeğenleri gönderiyor, Amca bir ihtiyacın var mı diye sormaya geldik diyorlar, bizde yutmuş görünüyoruz!

Anlayacağın iç kuşatma, dış kuşatma tamam!

Yasak sadece onunla kalsa iyi…

Korona yasağını anladık da…

Yiyecek, içecek yasağı var…

Sokağa adım atmama yasağı var.

Geçen herkesten önce kalktım, kapının önüne çıktım.

Kızılca kıyamet koptu.

Meğer herkes bu anı bekliyormuş,

Dışarı çıkmamla, içeri girmem bir oldu!

Kimi kolumdan çekti, kimi koluma girdi, çekip aldılar beni içeriye…

Ondan sonra da, daha sıkı tedbirler aldılar analarıyla birlikte…

Kendi evimde, bu yaştan sonra, hanımın ve çocukların kuşatması altında şimdilik yaşayıp gidiyoruz!

Benden değil, kendinizden korkun diyorum, herkes gülüp geçiyor!

Anladım ki çıkışta yok, kurtuluş da, ev kalacağız, güvende kalacağız!

Genel bakış açımızın bu olduğu gelin itiraf edelim!

 

KORONA SÜRECİNİ KISALTMAYI NE KADAR İSTİYORUZ?

Korona yasaklarla geldi.  Korona’yı durdurmanın, hızını kesmenin, ondan korunmanın tek bir şartı vardı.

Yasaklara uymak!

Biz ne yaptık?

Yasak kavramına uyuyormuş gibi yaptık!

Dünya ülkelerinin neler çektiğini görmezden geldik!

Genel anlamda yasaklara uyanlarımız oldu!

Kendi sağlığımızı düşündüğümüz kadar, ailemizin, yakınlarımızın, komşularuımızn, hatta hiç tanımadığımız insanlarında sağlığını tehdit edebileceğimiz noktasındaki uyarıları az dinlemedik.

Kimimizi açıklamaları haklı buldu!

Kimimiz yine abartıyorlar dedi

Kimimiz, dilinden düşürmediği “bir şey olmaz” lafıyla ne mesafe tanıdı, ne de uyum sağlamak gibi bir davranışın içine girdi.

Yasak kavramına karşı nedendir bilinmez antipatisi olan bir toplum olarak, yasakları sorgulama merakımız virüsün öldürücü etkisine rağmen hız kesmedi.

Anlatılanlar, ikazlar, ekranlara yansıyanlar, ölümler, karantina manzaraları da bazılarımız kendine getirmedi.

Seksenlik dedemiz, teyzemiz bile çıktı evden dışarı, markete gidip bir şeyler aldı. Yada şöyle evinin olduğu sokağı, en yakın yerde bulunan parkı adımladı.

Maske tak dediler?
Bazılarımız hani takma diyordunuz ya bir başladı konuşmaya, ne alırım, ne takarım diye inat edenler oldu!

Takanlar, indirdi çenesinin altına, kendince yasak savdılar!

Tak diyenleri takmadılar anlayacağınız!

Dükkanları korona tedbirler nedeniyle kapatılan küçük esnafımız krize girdi.

Günlük yaşayan, günlük gelirleriyle evine ekmek götüren, kirasını, kredi kartı borcunu, senedini ödeyen bu insanlar, boşluğa düştüler!

Yasaklar en çok bu kesimi vurdu.

Evlerinde yasakların sona ermesini beklerken kara kara düşünenler bu insanlar.

Koronanın bu kesime açmış olduğu tahribatın telafisi kolay değil.

Ne yazık ki, virüs tehdidi ortadan kalktığında, bazı meslek dallarının da, virüsle birlikte ortadan kalktığına şahit olacağız?

Virüs tehdidi devam ettiği sürece, dükkan kirasını veremeyen, evinin geçimini sürdüremeyen küçük esnafın elinden bir an önce tutulmalı.

Yasakların en çok vurduğu kesim, bu kesim!

 

ŞAKA GİBİ DİYECEKSİNİZ DEĞİL İŞTE!

Yasakların belli ki dayanılmaz bir cazibesi var! Yasağa rağmen, Yapma denmesine, etme denmesine, rağmen yasakları dinlemiyoruz.

Esnaf her şeyi göze alıp açma denilen dükkanını açıyor!

Gitme denilen gidiyor!

Sokağa çıkma denilen, sokağa çıkıyor!

Evde otur denilen, ilk fırsatta atıyor kendini dışarıya!

Hatırlarsanız, bir dönem Metin Akpınar’la, rahmetli Zeki Alasya’nın birlikte sahneye koydukları Devekuşu Kabare oyuncularıyla birlikte sahneledikleri “Yasaklar”  oyunu vardı!

Türk Milletinin, “ yasak” kavramına karşı o dayanılmaz merakını, yasakları delmek gibi dayanılmaz isteğini keşfetmişler ve sahnelemişlerdi.

Yasak konulduğu andan itibaren, bildiğimiz halde, araştırdığımız halde neden yasak, niçin yasak sorularını sormaktan kendimizi alamayan hal ve ahvalimizi nasıl anlatsak acaba?

Can çıkar, huy çıkmaz demişler!

Yasak diyorsunuz!

Berberler bir şekilde, üstelik en olmadık yerlerde saç kesiyorlar!

Market sahibi, kepengini kapatmış gibi yapıyor, müşterileri içeri alıp ticaretine devam ediyor!

Yakalanınca da, yalandan kim ölmüş babından bir dizi cümle!

Maske satılmayacak deniyor!

Korsan satışlar devam ediyor!

Hafta sonu yasaklara uymayan 24 bin kişiye ceza kesiliyor!

Az biraz müsamaha olsa, o 24 bin, inanın 24 milyon oluverirdi!

Şaka gibi diyeceksiniz değil işte. Bizim yasaklara bakış açımız, yasak algımız ne yazık ki bu…

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR