Erol Sunat

Erol Sunat

“Aşk Çul Değil Eskimez!”

“Aşk Çul Değil Eskimez!”

Bundan yaklaşık yarım asır önce ilk Türk kadın söz yazarı olan rahmetli Fikret Şeneş’in sözlerini yazdığı ve rahmetli Nilgün Atılgan’ın seslendirdiği “Aşk çul değil eskimez” adlı şarkının sözleri bakın ne diyordu?

“Aşk çul değil eskimez/ Seveceksen beni sev / Bağlanırsam çözülmez” derken nakaratında ise;

“Tak boynuma vebali/ Kuru ekmek misali/ Suçsuz bir mahkum gibi/ Aç bırak öldür beni” dizeleri yer alıyordu.

Aşk neden eskisin ki? Çul mu, pul mu? Aşk denen o ulvi kavram içinde var olan sevgi, aşkı dünya var olduğundan biri yaşatmaya devam etmiyor mu? Bir tek güne neden sığsın aşk? Sığması mümkün mü?

Bugün, bizim kültürümüze ait olmayan, bizden hiçbir iz taşımayan, ancak olmazsa olmaz haline getirdiğimiz o güne aşkın günü demişiz!

“Saint Valentine Day” yani “Aziz Valentin günü” yani “Sevgililer Günü!”

Hiçbir tarihi belge ve vesikaya dayanmayan, hikayeye göre, evlenmesi 15 yıl müddetle yasak olan Roma askerlerini bilinmeyen bir M.S tarihinin 14 Şubat'ında gizlice evlendiren. sonrasında da, hep aynı tarihlerde bu görevi üstlenen Aziz Valentin adlı bir papaza dayandırılan bir gün.

Gün yalan, tarih yalan, Papaz Valentin yalan! Evlendirilenlerin tamamı yalan! Ne kaldı geriye diye soran varsa, kocaman bir kuyruklu yalan! Var mı inanan? Hem de aramadığınız kadar!

Ticari bir sektör haline gelen gün de, aşk sıradan bir aksesuar hükmünde. Tek taş aşktan üstün, gül bir başka üstün, yemek daha da üstün, tatil üstünden de üstün!

Sözüm ona aşktan geçilmiyor. Lakin aşkı gören yok!

Bu yalan, herkesin bayıldığı, yalanda olsa inandığı bir gün.

Bugüne ait, yalanın batsın yalancı denebilecek, en yalan kelimelerin başında, “Seni seviyorum!” ve “Aşkım” kelimeleri geliyor!

Bu iş görecelidir diyenlerde dahil olmak üzere; 14 Şubat, aşk kavramı açısından romantizmin zirve yaptığı bir gün olabilir mi? Ya da romantizmin yere kapaklandığı, çakıldığı bir gün!

*****

Aşk diye, gün diye kaş yaparken göz çıkaranlar, kantarın topuzunu kaçıranlar, abartanlar, işleri şirazesinden çıkaranlar az mı?

Bunların, aşkla alıp veremedikleri ne diye soran birileri de yok ortalarda!

Aşk sanıldığı gibi eskiyen, kaybolan, örselenen bir şey de değil!

Aşk vefasızların işi de değil!

Kadir kıymet bilmezlerin aşka taktığı kulplara da aldırmaz aşk!

Aşk öyle müzmin bir hastalık da değil!

Seviyorum işte var mı diyeceğin diyenlere de güler geçer aşk!

Aşkım diye aşkı sıradan bir hale getirenler, iki kelimesinden biri ”Aşkım“ olanlar yüzünden, aşk zarara uğramaz, aşka bir halel gelmez!

Aşk ne iltifatlara, ne göz boyamalara, ne yağcılıklara, ne yalakalıklara, ne içten pazarlıklı davranışlara aldırır.

Aşk üzerine binlerce yıldır, neler söylendi, neler yazıldı!

Ne oldu?

Aşk bitti mi?

Tükendi mi?

Kayboldu mu?

Tepe tepe gömdüler mi?

*****

Her devir, her dönem aşka sahne oldu.

Aşka konu edildi!

Süfli aşkları aşktan saymak varsın moda olsun.

Varsın ayyuka çıksın!

Varsın aşığım diye yalandan, buram-buram reklam davulları çaldırsınlar!

İsterse, koca bir kamyon gül döktürsünler sevdim, öldüm, bittim, yandım dediklerinin yollarına…

Balkonlarının altında serenatlar yapsınlar bir gece boyu!

Milyonlarca seni seviyorum sözcüğünü sıralayıp dursunlar hiç durmadan!

En büyük aşk, benim aşkım desinler!

Hiç kimse benim kadar sevmedi diye hikayeler, romanlar yazsınlar!

Üç gün sonra her biri unutulur geçer!

Unutulmamalı ki; Hakiki aşk kendini unutturmaz, yaşatır, yaşattırır, efsane olur, destan olur!

Leyla ile Mecnunu unutmaz hiç kimse! Kerem ile Aslı’yı yaşatır! Ferhat ile Şirin’i yere göğe koymaz!

Tahir ile Zühre için yas tutar sevenler!

*****

Aşk neden eskisin, neden unutulsun, neden fırlatılıp bir kenara atılsın ki…

Aşk buruşturulup bir kenara atılıverecek ne bir kağıt, ne de bir mendil!

Sonra aşk satılık bir meta da değil.

Aşkın saraylarda, köşklerde, konaklarda, kaşanelerde işi ne?

Aşk sarayının gönül olduğunu bilmeyene nasıl anlatalım aşkı?

Aşkın sırtından dünyalık kazananların tadı damaklarında kalmasa, Aziz Valentin Günü diye neredeyse bir yıl öncesinden hazırlık yaparlar mıydı sanıyorsunuz?

Aşkın günü olabilir mi?

Şair, “aşkın kanununu yazsam yeniden” demiş demesine de…

O kanuna süfli maddeler ilave eden edene…

Lakin aralarında aşkı bulabilene, görebilene aşk olsun!

*****

Aşk deniz değil, okyanus belki…Ne boyu belli, ne derinliği…Ne gide gide bitiyor. Ne derinlere inmekle nihayet buluyor!

Aşkı yaratan, aşkı veren, aşkı bize bahşeden aslında bizi aşkla donatmış, aşkla kuşatmış!

Gördüğünüz gibi kelimeler, cümleler kifayetsiz kalıyor aşk için!

Aşk saz olur, söz olur, naz olur, ne yapsak az olur! Kış olur, yaz olur! Öz olur, köz olur!

Aşkımız yalandı, yalan oldu diyorlar ya hani…

O yalancılık aşktan değil, aşka yalan diyen yalancılardan!

Aşkımız eskimişti, bitmişti, tükenmişti, onun için başka aşklara yelken açtık diyen hercai gönüllüler var ya…Eskiyenin, bitenin, tükenenin kendi olduklarını, isteseler de gerçek aşkın bir daha onların kapısını çalmayacağını bir bilselerdi, aşkın kapısında deli divane misali olur bekler, böyle bir güne sığınmazlardı!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR