Rasim Atalay
Barajlar da boşaldıysa Konya’yı kim suluyor?
Belki bunu sürekli söylüyor, sürekli gündemde tutmaya çalışıyor ve sürekli olarak tasarruf çağrılarında bulunuyoruz…
Böyle olması gerektiğini gösteren önümüzde çok acı ve çok net tablolar var ki gündem olmasında da fayda var…
Küresel iklim değişikliğinin bir yansıması olarak ülkemizde de yaşanan mevsim değişikliğinin meyvelerinin ne yazık ki içinde bulunduğumuz dönemde daha derinden hisseder hale geldik.
Kasım ayının başındayız…
Kış mevsiminin arifesindeyiz…
Eylül ayı itibariyle beklediğimiz yağmur damlalarını bugüne kadar gelinen süreçte şehrimizde neredeyse hiç göremedik.
Zaman zaman yağmur yüklü bulutların şehri kucakladığına şahit olsak da arzu ettiğimiz derecede, dolgun taşkın bir yağmurla henüz hemhal olamadık.
Kasım ayının başında Haziran ayının ilk günlerini yaşıyormuşçasına sıcak günler geçiriyoruz. Sanki mevsim güze değil de yaza doğru gidiyor…
Ne acı bir durum…
Geçtiğimiz hafta Konya Büyükşehir Belediyesi’nin Beyşehir’in Doğanbey Mahallesi’nde bulunan Beysu Tesisleri’nin açılışı için yaptığımız seyahatte şehrin en önemli su kaynaklarından biri olan Altınapa Barajı’nı görme fırsatımız oldu.
Barajın savaklarından suyun taştığı günleri de gören bu gözler, bugünkü halini görünce tabir yerindeyse apışıp kaldı.
Hep söyleniyordu suyun dibi gördüğü…
Gözle görünce farklı oluyormuş.
Altınapa Barajı, artık şehre su veremeyecek kadar boş!
Beyşehir Gölü’ndeki suyun metrelerce çekildiğini de hem duyduk hem de gördük!
Şehrin en önemli su kaynaklarından biri olan Bağbaşı Barajı’ndaki su miktarının da en alt seviyelere indiğini resmi rakamlarla görüyoruz.
Ah edecek, vah çekecek anı çoktan geçtiğimizin en bariz göstergesi bu durum.
Çünkü artık suyumuz yok!
Yaklaşan kış mevsimi öncesinde yaşadığımız yaz havası da beklenen ölçekte rahmetin kısa zamanda şehrimize damlamayacağına işaret ediyor.
Korkutmak için söylemiyorum ama ne yalan söyleyeyim ben korkuyorum…
Tatlı su kaynaklarımız da yavaş yavaş çekilmeye başladı. Günün belli saatlerinde sokak çeşmelerindeki suyun basıncının iyice düştüğünü ve yüksek yerlerde kalan sokak çeşmelerinden suyun akmadığı zamanların olduğunu görüyoruz.
Susuzluğun nasıl bir şey olduğunu yaşamadan yaşamakta, suyun kıymetini onu kaybetmeden anlamakta fayda var.
Bu nedenledir ki su tasarrufu konusunda hepimizin bir miktar daha elini taşın altına koyması gerekiyor.
Onca zamandır susuzluktan, su kıtlığından, tasarruftan bahsediliyor da hala şehirde herhangi bir su kesintisi yaşanmıyorsa sanmayın ki suyun bolluğundan…
Şehirdeki içme ve kullanma suyu şebekesine verilen su kuyulardan temin ediliyor. Yani evimizdeki musluktan akan suyun akmaya devam etmesi için Konya genelindeki birçok noktada derin kuyular açıldı, su buralardan çekilip şehir şebekesine veriliyor. Veriliyor ki halen evlerimizdeki musluklardan su akabiliyor.
Yani suyumuz kaynağından değil yerin altından geliyor.
Şunu hepimiz çok iyi biliyoruz ki, yerin altındaki suyun da bitmeyeceğinin garantisi yok.
Hunharca kullanılan suyun Karapınar bölgesinde açtığı büyük yaraları unutmamakta fayda var. Adına obruk denilen bu yaraların nasıl oluştuğunu hepimiz artık kafamıza mıh gibi çaktık, biliyoruz. Yerin altındaki suyun tükenmesi sonucu oluşan boşluk neticesinde oluşan göçüklerin adına obruk deniyor.
Diğer yandan şehir genelinde açılan su kuyularının da yarın değilse öbür gün, kısa vadede değilse orta veya uzun vadede şehir genelinde, yerleşim yerlerinde benzer vakaların meydana gelmeyeceğini kimse garanti edemez.
O nedenledir ki suyu tasarruflu kullanma konusundaki hassasiyetimizden vazgeçmemeliyiz.
Duamız, niyazımız önümüzdeki günlerde beklenen yağmurun beklendiği ölçekte düşmesi… Verimli ve bereketli bir kış mevsiminin geçirilmesi… Kar bereketiyle birlikte boşalan barajların yeniden dolması…
Allah yiyecek ekmeğe, içecek suya muhtaç etmesin.
Amin…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.