Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

Beyşehir Sultan Alâeddin Keykûbâd’la hayat buldu

Beyşehir Sultan Alâeddin Keykûbâd’la hayat buldu

  • Selçuklu Tarihi Uzmanı Prof. Dr. Mikail Bayram, Beyşehir’e doğru çıktığımız Tarihi Yolculuğumuzda; Beyşehir’in Sultan Alâeddin Keykûbâd döneminde hayat bulduğunu ve bunun en büyük delilinin de Kubadâbâd Sarayı olduğunu söyledi.

 

 

Tarihi M.Ö.6000 - 7000 yıllarına kadar uzanan Beyşehir’de, M.Ö.2000 yılları arasında Hititler; Hitit Su Anıtı (Eflatun Pınarı) ve Fasıllar da eserler bırakmışlardır. M.Ö.1200 yıllarında Frigler'in eline geçen Beyşehir’de Psinya adında bağımsız bir devlet kurulmuştur. 12. yüzyılda Lidyalılar ile Perslerin, 333'de Büyük İskender'in, M.Ö.120 de Romalılar'ın eline geçen Beyşehir ve çevresi daha sonra Doğu Roma'nın (Bizans) hakimiyetinde kalmıştır.

1071 Malazgirt Zaferinden sonra Selçuklu Türklerinin idaresinde kalan Beyşehir, Anadolu Selçukluları devrinde önem kazanarak Türkiye Selçuklu Devleti Sultanı Alâeddin Keykubad, “Eyrinaz Gezisi” Mevkiindeki (Şimdiki Gölyaka Kasabası)Kubadâbâd Sarayı’nı kurarak burayı ikinci başkent yapmıştır. Moğollar'ın Anadolu'yu 1243'de istilasından sonra Eşrefoğlu Seyfettin Süleyman Bey, Süleymaniye (Beyşehir) şehrini kurmuş ve buradan bağımsızlığını ilan ederek Eşrefoğlu Beyliği'ni meydana getirmiştir. Beyliğin 65 kasabası, 70.000 süvarisi ve pek çok köyü vardı. İlhanlı Kumandanlarından Çobanoğlu Demirbaş 1326 yılında Eşrefoğlu Beyliği'ne son vermiştir.

Bundan sonra Beyşehir, Hamitoğulları'na geçmiş, Hamitoğullarından sonra Osmanlılar ve Karamanoğulları arasında 1374 yılından 1467 yılına kadar 20 defa el değiştirmiştir. 1467 yılında Fatih Sultan Mehmed, Beyşehir'i kesin olarak Osmanlı Devleti sınırları içine katarak Karaman Eyaletinin bir Sancağı yapmıştır. Nihayet 1872 yılında Şehireminliği bugünkü belediye durumuna dönüştürülmüştür.

 

***

Konya’ya 90 km. uzaklıkta olan Beyşehir’e, HİSDER ve Konya Aydınlar Ocağı’nın üyeleriyle birlikte 23 Nisan’da bir seyahat gerçekleştirmiştik. Daha önce de Beyşehir’e zaman zaman seçimler dolayısıyla ziyaret etmiş, fakat tarihi mekânlar ile tabiî güzelliklerini doyasıya görme imkânım olmamıştı.

23 Nisan Çocuk Bayramına denk gelen bu ziyaretimiz soğuk ve karlı bir güne denk geldi. Altıapa Barajı’na geldiğimizde kar atıştırmaya başlamıştı. Kızılören Hanı’na ulaştığımızda sıcak bir çay beklerken karla örtülü bir hanla karşılaştık. Manzara güzel olunca bol bol fotoğraf çekindik. O soğukta hanın içini gezerek Prof. Dr. Mikail Bayram hocadan Selçuklu İpek Yolu üzerinde bulunan tarihi Kervansaraylar ve Kızılören Hanı hakkında bilgi de almıştık.

Yeri gelmişken bir hatıramı paylaşmak isterim.

Yanılmıyorsam 1988’li yıllardı.

Rahmetli Konya Postası Yazı İşleri Müdürü Orhan Samur, Adanalı gazeteci bir arkadaşımız ve minibüsü olan bir abimizle birlikte Haziran’ın ortasında Beyşehir’e, Caner Arabacı hocamızın memleketi Yeşildağ kasabasına doğru yola koyulduk. Konya sıcaktan adetâ kavruluyordu. Üzerimizde kısa kolu gömlekler vardı. Akyokuş’u geçtikten sonra Kızıkören’de karşımıza lapa lapa yağan bir karlı hava çıkıverdi.

“Süphanallah” dedik ve yolumuza devam ettik. Ama bu arada çoktan üşümeye başlamıştık bile. Minibüs taka olunca kaloriferleri de çalışmaz mı…

Yeşildağ’a geldiğimizde yarım santimetre kar bizi karşıladı. O her tarafı yemyeşil olan Yeşildağ kasabasının bembeyaz kara büründüğünü gördük. Kasabanın ortasındaki kahveye kendimizi zor attık. Yazlık ayakkabıların içinde donan ayaklarımızı kahvehanenin ortasında yanan soba bile zor ısıttı. Acele yudumladığımız  sımsıcak çaylarla kendimize ancak gelebildik.

Nisan’ın karını ve soğuğunu biz tekrar Beyşehir’de yaşarken Haziran’da lapa lapa karın yağacağını nereden bilebilirdik ki…

Şurası bir hakikat ki, her şeyin doğrusunu biz değil Allah biliyor.

 

YARIN: Eşrefoğulları Beyliği.

Beyşehir Sultan Alâeddin

Keykûbâd’la hayat buldu

 

  • Selçuklu Tarihi Uzmanı Prof. Dr. Mikail Bayram, Beyşehir’e doğru çıktığımız Tarihi Yolculuğumuzda; Beyşehir’in Sultan Alâeddin Keykûbâd döneminde hayat bulduğunu ve bunun en büyük delilinin de Kubadâbâd Sarayı olduğunu söyledi.

 

 

Tarihi M.Ö.6000 - 7000 yıllarına kadar uzanan Beyşehir’de, M.Ö.2000 yılları arasında Hititler; Hitit Su Anıtı (Eflatun Pınarı) ve Fasıllar da eserler bırakmışlardır. M.Ö.1200 yıllarında Frigler'in eline geçen Beyşehir’de Psinya adında bağımsız bir devlet kurulmuştur. 12. yüzyılda Lidyalılar ile Perslerin, 333'de Büyük İskender'in, M.Ö.120 de Romalılar'ın eline geçen Beyşehir ve çevresi daha sonra Doğu Roma'nın (Bizans) hakimiyetinde kalmıştır.

1071 Malazgirt Zaferinden sonra Selçuklu Türklerinin idaresinde kalan Beyşehir, Anadolu Selçukluları devrinde önem kazanarak Türkiye Selçuklu Devleti Sultanı Alâeddin Keykubad, “Eyrinaz Gezisi” Mevkiindeki (Şimdiki Gölyaka Kasabası)Kubadâbâd Sarayı’nı kurarak burayı ikinci başkent yapmıştır. Moğollar'ın Anadolu'yu 1243'de istilasından sonra Eşrefoğlu Seyfettin Süleyman Bey, Süleymaniye (Beyşehir) şehrini kurmuş ve buradan bağımsızlığını ilan ederek Eşrefoğlu Beyliği'ni meydana getirmiştir. Beyliğin 65 kasabası, 70.000 süvarisi ve pek çok köyü vardı. İlhanlı Kumandanlarından Çobanoğlu Demirbaş 1326 yılında Eşrefoğlu Beyliği'ne son vermiştir.

Bundan sonra Beyşehir, Hamitoğulları'na geçmiş, Hamitoğullarından sonra Osmanlılar ve Karamanoğulları arasında 1374 yılından 1467 yılına kadar 20 defa el değiştirmiştir. 1467 yılında Fatih Sultan Mehmed, Beyşehir'i kesin olarak Osmanlı Devleti sınırları içine katarak Karaman Eyaletinin bir Sancağı yapmıştır. Nihayet 1872 yılında Şehireminliği bugünkü belediye durumuna dönüştürülmüştür.

 

***

Konya’ya 90 km. uzaklıkta olan Beyşehir’e, HİSDER ve Konya Aydınlar Ocağı’nın üyeleriyle birlikte 23 Nisan’da bir seyahat gerçekleştirmiştik. Daha önce de Beyşehir’e zaman zaman seçimler dolayısıyla ziyaret etmiş, fakat tarihi mekânlar ile tabiî güzelliklerini doyasıya görme imkânım olmamıştı.

23 Nisan Çocuk Bayramına denk gelen bu ziyaretimiz soğuk ve karlı bir güne denk geldi. Altıapa Barajı’na geldiğimizde kar atıştırmaya başlamıştı. Kızılören Hanı’na ulaştığımızda sıcak bir çay beklerken karla örtülü bir hanla karşılaştık. Manzara güzel olunca bol bol fotoğraf çekindik. O soğukta hanın içini gezerek Prof. Dr. Mikail Bayram hocadan Selçuklu İpek Yolu üzerinde bulunan tarihi Kervansaraylar ve Kızılören Hanı hakkında bilgi de almıştık.

Yeri gelmişken bir hatıramı paylaşmak isterim.

Yanılmıyorsam 1988’li yıllardı.

Rahmetli Konya Postası Yazı İşleri Müdürü Orhan Samur, Adanalı gazeteci bir arkadaşımız ve minibüsü olan bir abimizle birlikte Haziran’ın ortasında Beyşehir’e, Caner Arabacı hocamızın memleketi Yeşildağ kasabasına doğru yola koyulduk. Konya sıcaktan adetâ kavruluyordu. Üzerimizde kısa kolu gömlekler vardı. Akyokuş’u geçtikten sonra Kızıkören’de karşımıza lapa lapa yağan bir karlı hava çıkıverdi.

“Süphanallah” dedik ve yolumuza devam ettik. Ama bu arada çoktan üşümeye başlamıştık bile. Minibüs taka olunca kaloriferleri de çalışmaz mı…

Yeşildağ’a geldiğimizde yarım santimetre kar bizi karşıladı. O her tarafı yemyeşil olan Yeşildağ kasabasının bembeyaz kara büründüğünü gördük. Kasabanın ortasındaki kahveye kendimizi zor attık. Yazlık ayakkabıların içinde donan ayaklarımızı kahvehanenin ortasında yanan soba bile zor ısıttı. Acele yudumladığımız  sımsıcak çaylarla kendimize ancak gelebildik.

Nisan’ın karını ve soğuğunu biz tekrar Beyşehir’de yaşarken Haziran’da lapa lapa karın yağacağını nereden bilebilirdik ki…

Şurası bir hakikat ki, her şeyin doğrusunu biz değil Allah biliyor.

 

YARIN: Eşrefoğulları Beyliği.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Balkan (Tarih Yazıları) Arşivi
SON YAZILAR