Birleşmeye zorluyorlar
Hayat bir mücadele…
Bulunduğumuz coğrafya kader…
Coğrafya öyle büyük bir etkiye sahip ki, mücadele ettiğimiz alandan, mücadele yöntemlerimize kadar etki ediyor.
Yetmiyor…
Kişiliğimizi, benliğimizi, insanlarla olan ilişkimizi, hayata bakış açımızı doğrudan ve büyük ölçüde etkiliyor coğrafya…
Hayat standartlarımızı, hayattan beklentilerimizi, konfor alanlarımızı aslında yine büyük ölçüde bulunduğumuz coğrafya ve bu coğrafyanın bize çizdiği sınırlar dahilinde yaşadığımız kader belirliyor.
Cennet vatanımızda, ülkemizde, şehrimizde, semtimizde, mahallemizde görüp de beğenmediğimiz, yanlış veya eksik olduğunu düşündüğümüz birçok şey, başkalarının belki de hayallerini süslüyor olabilir.
Çok basite indirgeyecek olursak, benim oğlum çocuk parkındaki oyun gruplarından bazılarının yıprandığını görüp keşke bunun yenisini taksalar diyebiliyor.
Birçok çocuk ise şehirlerine yağan bombaların gölgesinde, enkaz yığınlarının arasında eline aldığı taş parçalarıyla oyun oynamaya çalışıyor. Çocuk bu, kaderi ne olursa, yaşadığı coğrafya neresi olursa olsun fark etmez. Allah’ın ona verdiği masumiyetle üzerine düşeni yapıyor, elindeki imkanları seferber edip, hayatı oyuncak üzerine kurguluyor.
Elbette ki coğrafya kadermiş diyerek, elimizi kolumuzu bağlayıp, kaderimize razıyız demekle olmuyor; zira buna da kadere razı olmak denmiyor.
Bugün başta Gazze, Kudüs, Filistin, Doğru Türkistan ve birçok Afrika ülkesinde yaşanan zulüm, belki de o bölgede yaşayanların coğrafya üzerinden kaderleridir. Ancak onların kaderi böyleymiş demek de diğer Müslümanlara yakışmayan bir tavır olacaktır.
600 küsur gündür başta Gazze olmak üzere Filistin topraklarının tamamında sistematik bir şekilde baskı, zulüm ve soykırım düzenleyen İsrail, dünyanın gözünün içine baka baka her geçen gün artan bir ivmeyle zulmünü devam ettiriyor.
Gazze için içimiz yansa da hangimiz Kurban Bayramı’nda oraya bir lokma et, bir miktar gıda maddesi götürebildik, gönderebildik?
Sınır tanımayıp insanları açlığa ve susuzluğa mahkum eden bir avuç İsrail’in yaşattığı bu zulmü hangimiz durdurmaya yönelik bir şeyler yapabildik? Bu ablukayı hangimiz delebildik?
Dünya nüfusuna bakıyoruz, 8 milyarı aşkın insan var.
Müslümanların nüfusuna bakıyoruz, 2 milyarı aşıyor.
60'a yakın Müslüman devleti var.
Bu kadar büyük bir kitle, bir avuç İsrail’in yüz binlerce Müslüman’a yaşattığı gavur eziyetini durduramıyor, bu azgınlığı dizginleyemiyoruz ya, vay bizim halimize…
Bu durum bir olmayı beceremediğimizi, birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır ilkesini unuttuğumuzu, birlikten doğacak gücü hatırımızdan çıkardığımızı, İslam ülkeleri olarak ne yazık ki ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ mantığına büründüğümüzü ve özellikle Arap ülkelerinde bu bakış açısının herkesten daha çok hakim olduğunu ortaya koyuyor.
Aslında Siyonist İsrail ve arkasındaki en büyük destekçi olan ABD ile birlikte işbirlikçileri, yapıp ettikleriyle bir yerde İslam alemine birleşin diyor, birleşmeye zorluyor.
İçinde az da olsa vicdan bulunan insanlar aslında boş durmuyor, tepkisini her an, her yerde, her türlü dile getiriyor.
Harekete geçişine izin verilmeyen Vicdan gemisinden sonra Avrupa’dan hareket eden Madlen gemisi ile Gazze yeniden dünyanın gündemine gelmiş bulunuyor.
Gazze halkına destek olmak, insanlık dışı ablukanın sona ermesini ve kalıcı bir insani koridorun açılmasını talep etmek için March To Gaza ismiyle küresel bir yürüyüş organize edildi.
Ülkemizden de bu yürüyüşe katılımlar olacak.
Organizasyonu yapanlar yürüyüşün 12 Haziran'da Kahire'de buluşmayla başlayacağını,
13 Haziran’da yani bugün El-Ariş'e gidileceğini ve oradan Refah sınır kapısına yürüyüş yapılacağını herhangi bir engelle karşılaşılmazsa 15 Haziran'da Refah sınır kapısında dört günlük oturma eylemi ile etkinliğin sonlandırılacağını duyurdular.
En azından harekete geçilmiş olması sevindirici.
Şehrimizde de zaman zaman büyük organizasyonlar düzenleniyor. İsrail’in zulmüne dur demek, tepki göstermek için biraraya geliniyor. Hep bir ağızdan Siyonist İsrail’e lanetler yağdırılıyor. Dualar ediliyor. Dünya kamuoyuna bu durumdan duyulan rahatsızlık yansıtılmaya çalışılıyor. Bizim de karınca misali niyetimiz belli olsun düşüncesiyle yapacağımız bu tür organizasyonlara bedenimizle, yüreğimizle katılmak olmalı.
Konya Sivil Toplum Kuruluşları Platformu da bu eyleme destek olmak için 15 Haziran 2025 Pazar günü 17:30 da yürüyüş organize etti. Kılıçarlan Şehir Meydanı’ndan Mevlana Meydanı’na kadar uzanan alanda yapılacak olan büyük yürüyüşe katılmanın görevimiz olduğunu düşünüyor, bu yazıyı okuyan herkesi de yürüyüşe davet ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.