Erol Sunat

Erol Sunat

Gül kayıp bülbül kayıp!

Gül kayıp bülbül kayıp!

Gülistan gül bahçesidir, güllüktür. Gülün yüzünü gösterdiği, gülümsediği bülbülün gül dalına konduğu, gül kokusundan insanların mest olduğu bir bahçedir!

Güllük gülistanlık olma hali ise, insanların bolluk içinde, hiçbir derdi, hiçbir sıkıntısı olmadan rahat ve huzur içerisinde yaşamaktan mutlu olduğu yer anlamındadır!

Ortalık güllük gülistanlık denildi mi, elem yok, keder yok, şikayet yok, sızlanma yok, herkes hayatından memnun demektir! Ne borç derdi, ne fatura, ne kira, ne maaş artışı, ne akaryakıta zam, ne kiraya, ne elektriğe, ne doğalgaza demektir! Her şey kararında, her şey ayarında demektir!

Haziran ayının sonunda, Temmuz’a yakın, zamlar geliyor akın akın!

Halimizde bir şey yokmuş!

Ortalık güllük gülistanlık diye anlatılıyor ya hani!

O zamanda insanlar soruyorlar! Madem öyle, neden halimiz böyle?

Eskiden beri, her ne yaşanırsa yaşansın, ortalığın güllük gülistanlık gösterilmesi gibi, hakikatlerin saklanması gibi, göz ardı edilmesi gibi yanlışlar yapılmaya devam ediliyor!

Sonunda bugün geldiğimiz nokta, oldukça sıkıntılı bir nokta!

Kol kırılır yen içinde kalır falan denirdi ya!

Ne kol kaldı ne yen! Ne yalan söyleyeceğini şaşırdı, saklayan, söylemeyen!

Onun içindir ki, gaflar, çam devirmeler ardı ardına sıralanıyor!

Bir zamanlar insanlar, kan kussa, kızılcık şerbeti içtim derler, bazı şeyleri sineye çekerlerdi!

Ancak, köprülerin altından çok sular aktı!

Sineye çekecek sine kalmadı! Sabır taşları eskiden çatlardı, anlayan anlardı! Şimdi patladı, dağıldı, un ufak oldu, o patlayan un ufak olan ne diye soranda yok, ne olmuş diye bakan da!

İşte onun içindir ki, gül kayıp, bülbül kayıp, gülistan tarumar!

*****

Güle de yazık ettik, Gülistan’a da…Bülbül Gülistanı terk edeli çok oldu, gül soldu, gülistanı çalı ve diken bürüdü. Gül açmayan gülistana, gül bahçesi demeye bin şahit ister!

Nedir bu halimiz?

Nedir bu ahvalimiz?

Bu ağlayan, sızlayan, inleyen insanlar deli mi, divane mi?

Görün insanların ne hale geldiğini!

Halimiz, hiçbir şey yokmuş gibi, olmamış gibi, yaşanmamış gibi “1001 Gece Masalı” anlatılır gibi anlatıldı hep!

Anlatılan o dağ, o sırtımızı dayadığımız, yasladığımız dağ değil! Anlatılan o bağ, o vaatlerle süslenen mor sümbüllü bağ değil! Biz bizden geçtikten sonra, tükendikten, bittikten sonra, tabiri caizse; Basra harap olduktan sonra anlaşılsak ne olacak ki?

Anlatması gerekenler, konuşması gerekenler vebalden anlamıyorlar, Allah korkusu nedir, bilmiyorlar! Kimseyi düşünmüyor, dinlemiyor, görmüyorlar!

Temmuza kalmış on gün!

Deste-deste müjde! Müjdelerin hemen yanında katmer-katmer zam!

Bizim işler papatya falı gibi! Seviyor-sevmiyor faslı bitti, müjde mi, zam mı faslına döndü. Hatta üç zam, bir müjde diye alın elinize papatyayı, bakın bakalım her defasında ne çıkıyor!

Zam mı, müjde mi? Bir müjdeye, kaç zam olduğunu bizde şaşırdık diyenleri de dinleyebilirsiniz!

*****

İnsanımızın kimseye yalan borcu yok! Kimseyi inandırmak zorunda da değil! Her şey ortada, her şey meydanda! Kimse rol kesmiyor, rol yapmıyor!

Yaygara koparmak, goygoyculuk yapmak, yalandan gözyaşları dökmek halkın işi değil!

Artık bıktık kapatıyoruz diyen esnaf, halkın içinde!

Ekemiyoruz, üretemiyoruz, işin içinden çıkamıyoruz, gübreye, tohuma, ilaca, mazota yetişemiyoruz çünkü battık diyen çiftçi ve köylü halkın içinde!

Geçinemiyoruz diyen emekli halkın içinde!

Evime ekmek götüremiyorum, akşama kadar dolaşmadığım yer kalmadı iş bulamadım diyen işsiz halkın içinde!

Halkın içinde olmayanlar kim?

Halka inanmak istemeyenler!

Batan yok, iflas eden yok, işini kaybeden yok, evine ekmek götüremeyen yok, hani nerde onlar, neden ben göremiyorum diyen, inmeli halkın arasına…İnmeden olmaz! Birilerinin ortalığı toz pembe göstermesiyle olmaz!

Büyürken nasıl fakirleşilir diyecekseniz, uzağa gitmeye gerek yok, inin sokağa, inin kendi halinde diye bilinen bir mahalleye…

Askıda ekmek yetmedi, askıda fatura dramı da mı açmadı kimsenin gözünü?

*****

1975 ile 1995 yılları arasında bir orta sınıf vardı…Rahmetli Özal’ın tabiriyle orta direk!

Orta direk, denge unsuruydu! Dengenin ta kendisiydi!

Fakirin orta direk olma hayali vardı. Orta direk ise zengine sadece imrenirdi!

Orta direk bel verdi!

Çok fazla yüklendiler, dayanamadı kırıldı!

Tamir etme adına bağladılar, daha sağlamlaştıracağız diye sözler verdiler!

Orta direk yok olursa, birçok şey kendiliğinden çöker nasıl çöktüğünü anlayamayız dediler!

Lafta kaldı! Bugün bu çekilenler, orta direğin yeniden ihya ve inşa edilememesidir diyenleri ise kimse dinlemek istemedi! Enflasyonu ilk göğüsleyen, hızını kesen o orta direk olmayınca, enflasyon ve hayat pahalılığı fakiri, fukarayı, dar gelirliyi, küçük ve orta ölçekli esnafı vurdu geçti, yıktı geçti, ezdi geçti! Kimseye acımadı, kimsenin gözyaşına bakmadı!

Baktı ki, ellerinden tutan yok, düştüğü yerden kaldıran yok, enflasyona ve hayat pahalılığına dur diyen, ne yapıyorsun diyen yok! Yanlarına virüsü de aldılar, yaktılar, yıktılar, kattılar önlerine sel olup sürüklediler, paramparça ve perişan bir şekilde bıraktılar! Gittiler mi? Gitmediler! Gitmedikleri gibi, bir daha toparlanmasınlar diye, başımızda bekliyorlar!

Bu arada, bugüne kadar olan biteni seyredenler, biz nerede ne yanlış yaptık babından gelecekler, hasar tespiti yapacaklar, bunun çaresi şudur diyecekler demesine de, geldiklerinde ne bulacaklar, kimi bulacaklar, nasıl ve ne şekilde bulacaklar asıl önemli olan nokta tamda orası!

*****

Önemli olan ne miydi? İnsanımızı dinleyebilmekti! Çare olabilmekti, çare bulabilmekti, çaresizlerin elinden tutabilmekti! Yananı görmekti! Yangını söndürmekti! Yaraları sarmaktı!

Zamların önüne set çekmek, durdurmak, enflasyona ve hayat pahalılığına dur artık diyebilmekti!

Değilse yaz sıcağı, cehennem sıcağı misali yaklaşıyor! Ateşin ve alevlerin şakası yok!

Müjdeler zamların karşısında ne kadar dayanacak ne kadar direnecek kestirmek çok güç!

Müjde denilen şey, elimize geçmeden mi gidecek, az da olsa nefes almamız mümkün mü olacak?

Gül kayıp, bülbül kayıp, gülistan tarumar derken, anlatmak istediğimizde bu, kastettiğimizde!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR