Erol Sunat

Erol Sunat

Kadim Şehrin sesi olmak!

Kadim Şehrin sesi olmak!

Maddi ve manevi derinliğe sahip, üzerinde medeniyetlerin inşa edildiği, keşfedilmeyi bekleyen tarih ve kültür hazineleriyle dopdolu kadim bir şehirde yaşıyoruz.

Ancak, her defasında, parlak ve süslü cümlelerin şemsiyesi altına sığınıp, adım Hıdır elimden gelen budur benzeri yaklaşımlarla bir şeyler yaptığımız inancındayız!

Kadim şehirler tek bir pencereden bakılacak şehirler olsaydı, mesele çok kolaydı. Bugün yapılanlar yetip artardı bile.

Kadim şehirler çok pencereli şehirlerdir. Hele ki Başkent vasfı da taşıyorsa…

Bu şehrin oldukça uzun bir süredir hiç açılmamış pencereleri var.

Açın şu pencereleri, açın ki hava alsın, nefeslensin, nefes alsın, kendine gelsin şehir.

Nerede o pencereler, neden ben göremiyorum diyen varsa, çağırın görenleri, çağırın bilenleri, açsınlar da havalandırsınlar şehrimizi.

Atalar bir elin nesi, iki elin sesi var demişler!

Kadim şehir, pencereleri ve kapıları ardına kadar açık şehirdir.

Kıskançlığı, hasetliği, çekememezliği sevmezde, kabullenmez de…

Kadim şehirlerin en büyük özelliği bir ve beraber olmayı başarabilmiş bir gelenekten gelmiş olmasıdır.

Sabahtan akşama kadar biz kadim bir şehiriz deyin durun! Bu aynı teraneyle yine sabahtan akşama kadar bir Başkent daima Başkenttir demeye benziyor!

Böyle olunca da sıfıra sıfır, elde var sıfır!

*****

Kadim şehirlerde esas olan şehrin sesi olmaktır.

Şehre hayat vermektir.

Şehri kanatlandırıp uçurmaktır.

Kadim şehrin tarihine, kültürüne, sanatına, sanatçısına, sanatkarına, turizm değerlerine sahip çıkmaktır.

Laf olsun diye değil elbet!

Sen-ben hikayeleri, sizden-bizden manasızlıkları ile de değil!

Çünkü kadim şehirler benim şehrim denmekten ziyade bizim, hepimizin şehridir.

İşin içine bir şekilde “ben” kelimesini yerleştirenler,

Benim derken, şehri kendilerince sahiplenmek gibi bir duyguyu kadim şehre ve bu şehirde yaşayanlara kabul ettirmeye çalışsalar dahi, tutmaz!

Çünkü, benim demekle, sahip olunamayan şehirlerin adıdır kadim şehir.

Bu şehir, şehirde yaşayanların tamamına emanet!

“Biz” diye bir kelimenin var olduğunun unutulması, dikkate alınmaması kadim şehrin boynunu büker, üzer, kederlendirir!

Şehrin kültürüne, tarihine zarar verir, zaman kaybettirir.

*****

Kadim şehir dünde kimsenin elinde değildi, bugünde değil, yarında olmayacak! Çok seslilik, çok renkliliktir. Şehre hayat verir. Şehri sevenleri, bir araya getirir.

Bu kadim şehir aslında hepimizi seviyor. Lakin, bizim sevgi noktasındaki ki yaklaşımımız yanlış ve tutarsız!

Biz birbirimizi sevmekte güçlükler yaşıyoruz! Sevgisizlik denen bir illetle savaşacağımız yerde, mal bulmuş mağribi gibi sıkı sıkıya ona yapışıyoruz. Sonrada görmüyoruz, duymuyoruz, fark etmiyoruz! Olan kadim şehrimize oluyor!

Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz diyen Yunus’u da her defasında unutuyoruz.

Feraset işte tam burada devreye girmeli!

Liyakat, beceri, tecrübe kadim şehirlerin vazgeçilmezleri olarak ilk sıralara yerleşmeli!

Kadim şehirlerin çektiği en büyük sıkıntı, şehre yön verenlerin şehrin sesi olabilecek insanları bir araya getirme noktasında yaşadığı tereddütlerdir.

Şehrin sesi olacak insanlara imkan tanımak, onlara kol kanat germek kadim şehirlerin olmazsa olmazıdır. Kadim bir şehriniz varsa, hoşgörünüz en büyük desteğiniz olacak! Köstek olan, engel çıkaran kim varsa yol üstünden önce onları kaldıracaksınız ki, yollar açılacak!

*****

Kadim şehirlerin yüce gönüllü isimsizleri, her daim vefalı olanları, görünmeyen, bilinmeyen, kendini ön plana çıkarmayan kahramanları şehir var olduğu günden beri her dönemde, ben yaptım, ben ettim, ben… ben… diyen insanlara inat şehir için çalıştılar durdular.

Şehirler ancak ve ancak bir şehri karşılıksız sevenlerle yücelir, kendine gelir, toparlanır!

Sevmek kavramını parayla satın alamazsınız.

Sonradan kazanamazsınız.

İçinizde, özünüzde, ruhunuzda olacak!

Şehre bir şey olduğunda yüreğiniz sızlayacak!

İçiniz titreyecek!

Gözleriniz dolacak!

Şehre duyduğunuz aşk sizi ağlatacak!

Şehri sevdiren sev demişse sevdirmişse, o sevgiden kaçamazsınız. Neden sevdiğinizi, ne zaman sevdiğinizi, bu aşka ne zaman tutulduğunuzu bilemezsiniz! Bir şekilde gönlünüz takılı kalır o şehre!

Aşkın kapısı olan Konya gibi kadim şehirler, şehri karşılıksız sevenlerle bugünlere geldi. Yarınlara da yine aynı şekilde taşınacak.

*****

İnsanların egosu, kibri, ben olmasam bu şehir olmaz yaklaşımları, kendini ön plana çıkarma hevesi, şehir değil ben konuşulmalıyım ısrarı, şehre ait var olan tarihe ve kültüre karşı ilgisizlik, ilgi duyanları kenara almak, hakikatleri perdelemek kadim şehirlerin ara-ara , dönem-dönem kaderi olmuştur.

Konya’da bu şehirlerden birisi.

Kadim şehirlere her kim kimliğini kaybettirme, o şehirde var olan tescilli bazı özellikleri unutturma,

silme gayretkeşliğine kalkıştıysa, silinmekten ve unutulmaktan kurtulamadı.

İnsanlar ölümlüdür. İnsanı yaşatan ise, ortaya koyduğu eserlerden başka bir şey değildir.

Konya’nın yetiştirdiği Osmanlı döneminin büyük alim, fakih ve mutasavvıflarından Ebû Saîd Hâdimî,

“Kamil odur ki koya dünyada bir eser, eseri olmayanın yerinde yeller eser.” diyerek, öyle esaslı bir tespit ortaya koyar ki, bu tespit kadim şehirler için olmazsa olmaz bir tespittir.

Önemli olan Kadim şehrin sesi olmaktır.

İnsanlar bilse de, bilmese de, çorbada tuzu bulunmaktır.

Yunus , “Bilmeyen ne bilsin bizi / Bilenlere selam olsun” demiyor mu?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR