Erol Sunat

Erol Sunat

Kalplerde Yer Açmak!

Kalplerde Yer Açmak!

Büyük şair Fuzuli’ye ait olduğu bilinen, Ramazan Uraş tarafından bestelenen “Bu çeşme ne güzelmiş / Su içecek tası  yok / Kırma insan kalbini / Yapacak ustası yok!”

“Çekinme bu felekten, / Derdini söylemekten, / Vazgeçme iyilikten, Çünkü aşkın sonu yok.”

Şarkısının dizelerini bilirsiniz!

İnsan kalbi deyip geçmeyin. O kalp hassastır, kırılgandır, narindir.

Taş gibi görünse de, siz taş gibi bilirsiniz lakin özünde oldukça yufka bir kalp taşır taş kalpli diye adlandırılan birçok insan! 

İnsan gibi kalplerde bilinmez, çözülmez, tam anlamıyla derinine inilmez!

Mesele kalpleri açmakta, açabilmekte.

Kalbi açık olan insana canlar kurban denmiştir!

Onların dokunduğu her insanın derdini çözerken, insanlara ilaç gibi gelmişler, dertlere derman olmuşlardır.

Gönlün sığdığı yer derler ya hani…

Onların gönlü o türden gönüllerdendir.

Gönlün sığdığı yere köy de sığar, memlekette denmiştir…

Çünkü, gönül, uçsuz bucaksız umman gibidir.

Ne güzel söylemiş Yunus Emre, “Yaratılanı hoş gör, Yaratandan ötürü” diye.

O gönül sahipleri, Yunusça davranmış, Yunusça bakmışlardır gönle.

Kalplerinde yer açmışlardır o kapıya gelen, gelmek isteyen, gelmeyi düşünen herkese

Rabbimizin dostları, mana postlarını Anadolu coğrafyasının değişik bölgelerine serenlerin kalpleri öyle kalplerdendir.

Mevlânâ gibi, Hacıbektaş-ı Veli gibi, Hacı Bayram-ı Veli gibi, Somuncu Baba gibi….

 

*****

Kalp o dur ki, yeter ki açılsın, yeter ki kapılarını açsın ardına kadar!

Yeter ki, kalplerimizde yer açma denen o duygu sarsın benliğimizi…

Biz var ya biz, sevmesini unuttuk!

El ele vermesini unuttuk!

Birbirimizi hoş görmeyi unuttuk!

Anlamayı unuttuk!

Dinlemeyi unuttuk!

Konuşmayı unuttuk!

Hak vermeyi unuttuk!

Haklısın demeyi unuttuk!

Kendimizi unuttuk, kendimizi!

Ve hâlâ kendimizde değiliz!

Çünkü, bu biz değiliz!

Mübarek Ramazan ayı, kim olduğumuzu,

Nerede olduğumuzu, nerede durduğumuzu,

Nereye baktığımızı,

Neyi anlayıp, anlamadığımızı anlatan ve gösteren bir ay olur inşallah!

 

*****

Kalplerin anahtarı sevgidir, aşktır.

Sevgi olmadan, aşkın kapısına yani kalplere ulaşamazsınız.

Bazılarımız acıya, üzüntüye, hüzne bağlar kalbe giden yolu.

Kalbe giden yol illaki hüzünden geçmez,

Acıdan geçmez,

Nefretten geçmez,

Öfkeden geçmez.

Bu yolda acılar ve sevinçler bir arada bulunurlar!

Bizi ne Ramazanlar, ne mübarek geceler kendimize getiremedi.

Pandemi sıkı sıkıya sarıldığımız ne varsa yerle bir etti.

Hani eski bir Türk atasözü vardı ya…

“Ağaca dayanma kurur, adama güvenme ölür” diyordu ya…

Birincisi Pandemi her şeyi yerle bir etti, yıktı, attı! İkincisi bizim gözümüzde ve gönlümüzde yaşarken öldü, benim için, benim gözümde de, gönlümde de o artık öldü dediklerimiz oldu.

 

*****

Kalplerini bugüne kadar açamayanlar, açmayanlar kendilerini sorguladılar mı?  Ramazan ayında sorgulamayı düşünüyorlar mı?

Keşke demekten başka elimizde hiçbir şey yok!

Pandemi gölgesi altında yaşadığımız bu ikinci Ramazan!

Hadi diyelim ki, birincisi tam kapanma dönemine denk geldi. Ne olduğunu tam anlayamadan geldi, geçti.

Ancak bu Ramazan öyle değil!  Aradan geçen yaklaşık bir yıl, neleri alıp götürmedi ki bizden.

Vicdan muhasebesi yapmayı hiç düşünmeyen bazılarımızın, insanların içine düşmüş olduğu bu zor durumları fırsata çevirmesi, bu fırsatçılardan virüsten hayatlarını kaybedenler olmasına rağmen, geriye kalanların bu işten kendilerine bir ders çıkaramamış olmasını da ibretle seyrettik.

Bu insanlar kalplerini bir türlü açamadılar.

Bizde bu insanların yükünü hafifletelim diyemediler.

 

*****

Öte yandan kalbini açamayan bir başka kesim ise siyasilerimiz oldu. Gönlümüzden geçen bu değildi gibi cümlelerle gönlü zan altında bıraktılar.

Açmadıkları, açamadıkları kalpleriyle baş başa kaldılar.

Hâlâ da yalnız kaldıklarını anlamamakta direniyorlar!

Bize verdikleri sözlerde durmadılar.

Güvendiğimiz dağlardı siyasilerimiz. O dağlara kar yağdırmaktan çekinmediler. Kar yağdıkça yağdı. Bizlerde var olan güven ve itimat ise karın erimesi gibi eridi gitti!

Bu erimeyi de görmezden gelmeye devam ediyorlar.

Oysa biz kalbini açan siyasilerimizi de biliriz.

Kalbini açanlarla, açmayanları terazide tartmasını da!

Sevmesini de biliriz, bizi sevmeyenlerden vazgeçmesini de…

 

*****

Kırılan kalbi tamir edecek ustanın olmadığını en iyi bilmesi gerekenler siyasilerimiz, siyasetçilerimiz. En çok unutanlarda!

Yarım elma , gönül alma dahi diyemeyenlerin dillerinin ucuyla kalplerini açtıklarını söylemeleri de bir yere kadar!

Madem kalbinizi açmak istemiyorsunuz, sizin kapınızda neden beklesin ki insanlar? Kalbini açanların, sevgisini ortaya koyanların kapısına gitmezler mi?

Kalbini açma, sevgini gösterme, kalbimi açacağım diye, sevgimi göstereceğim diye beklet dur insanları!

Bu Allah’tan reva mı?

Biz son yıllarda sevgi dilini terk edip, nefret dilini kullanmaya başladık, acımasızlaştık, gurur ve kibre kapıldık, mağrur olduk, merhametsiz olduk, görgüsüz olduk, bencilleştik, kalplerimizde yer açacağımız yerde, kapattık kalplerimizi! Açalım kalplerimizi Ramazan hürmetine, sevgi diline geri dönelim, Ramazan hürmetine…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR