Akif Kuruçay

Akif Kuruçay

Kimin Ahlakı?

Kimin Ahlakı?

“Ceddimiz bir zamanlar...” nostaljisiyle durmaksızın sulanan gösterişli bir mazinin mezarı başından hâlâ ayrılamamış olmanın psikolojisinin bir neticesi midir acaba, toplumumuza özgü bir bir durum olarak görünen kendi meziyetlerinin mükemmelliğine inanma ve hatta “tavrına hayran” olma hâli?

Tarihe yaklaşımımızda farklı bakış açıları, düşünce tarzları vardır. Ancak aralarından sıyrılarak öne çıkan hâkim bir anlayış vardır ki başarılarla dolu, parlak bir geçmişin vesilelerini millî meziyetlerimize hasretmeye bayılır. Çünkü geçmişi şanlı, atası mübarek kendisi de mevcut düzenin bütün nimetlerine müstehaktır. Böyle bir yönelimin genele yayılması durumunda toplumun gerçeklikle, hakikatle ilintisinde kesin surette bir kopma yaşanır. Orada sorunların çözümünde araç olarak akıl, yöntem olarak eleştiri kabul göremez. Mantığı terk edip duygusal evrene geçildiğinde hele ki eleştirellik, kabul edilmesi mümkün olmayan bir zaaf olarak değerlendirilir; ileri aşamada hain olmakla eş değer bir tutum olup çıkar. Eleştirel yaklaşımlar, karanlık odak olmakla ya da onlarla iş birliği etmekle yahut omurgasızlıkla yahut daha fena, şeytani bir şeyle suçlanıp şiddetle cezalandırılır, dışlanır. 

Bu türden toplumlarda hakikatten kopuşun bu izlek üzerinden izleri sürülmeli. Tarih bize aynı zamanda böylesi mağrur bir ruh hâlinin hayatın her alanında toplumu getirdiği nokta hususunda da fikir vermekte, sorunları kendi zaafiyetleri üzerinden eleştirebilmeyi sağlıksız biçimde yorumlayan toplumların, çevrelerinde olup biten gelişmeler ve değişimler karşısında nasıl çaresiz kaldıklarını göstermektedir. Bugün, bilhassa Müslüman ülke toplumlarının, Batı toplumlarının çözmeyi başardıkları nice insani ve toplumsal sorunlar karşısında niçin duvar kadar dilsiz ve çaresiz olduklarının izahı  bir türlü yapılamaz.  

Batı’nın ilmini, fennini alalım ahlakı dışarda kalsın diyenlerle Batı’nın her bir şeyini alalım  diyenler arasında yapısal bir tartışma vardı eskiden. Bazı ilim adamlarına göre birinci bakışın kökeninde, dinini dış unsurlardan üstün görme ve dininden olmayanı, dininden olmayandan geleni kuşkuyla karşılama anlayışı bulunmakta. Evet, çoğumuzun Osmanlı torunu olmaktan iftihar ettiği Türkiye toplumunda diğer seçeneklerin kullanışsızlığı nedeniyle birinci görüşün müntesiplerinin çoğunlukta olması doğaldı.   Öyle de oldu. Ancak biz, ne o fenni alabildik ne de Batı’nın ahlakını dışarıda tutabildik.

Tam da burada ilginç bir istatistikle yazıyı nihayete erdirelim. İki Müslüman bilim adamı, toplumu düzenleyen İslami kriterlerden yola çıkartarak bir endeks hazırlamışlar. Buna göre, hangi ülke ne kadar İslamî, ne kadar Müslümanca anlamak istemişler. İslamilik endeksinde 208 ülke arasından ilk 10’un içinde herhangi bir İslam ülkesi aramayı bırakın Malezya, listeye ancak 38.  sıradan, halkı Müslüman ülkelerin birincisi olarak girmiş. Daha da kötüsü “hilafetin üzerine kaldığı” Türkiye bu listede 103. sırada.

Tavrımıza hayran olmayı artık bıraksak hiç fena olmayacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Akif Kuruçay Arşivi
SON YAZILAR