Yusuf Alpaslan Özdemir

Yusuf Alpaslan Özdemir

Roman sadece roman mıdır?

Roman sadece roman mıdır?

Bir zamanlar roman türündeki eserlerin ahlâkı bozduğu düşünülür, roman okumaya iyi gözle bakılmazdı. Neyse ki günümüzde romanın sadece kurgu bir eserden, hayalden ibaret olmadığı anlaşıldı.

Rahmetli Mehmet Kaplan’ın ‘eser-devir-şahsiyet’ yöntemi minvalindeki roman okumaları, yani romanda anlatılanlarla yazarın yaşamı ve karakteri arasındaki irtibatın, geçmiş yaşamların günümüzde büründüğü şekillerin durumunun göz önünde bulundurulması bize büyük faydalar sağlar. Bu yöntemi dünya edebiyatının iki büyük ismi Balzac ve Flaubert’in iki kült romanını odağa alarak somutlaştırmaya çalışacağım iki yazıda.

Modern romanın önemli temsilcilerinden Gustave Flaubert’in Madame Bovary’si ve Honore de Balzac’ın Vadideki Zambak’ı dünyanın en çok okunan ve etkisini koruyan iki klâsik romanı. Her iki romanda da gerek tarihî, toplumsal, dinî, gerekse de iktisadî (Mustafa Özel’in kulakları çınlasın) pek çok ilginç detay var. İlk elden basit bir bilgi aktarayım bu romanlardan meselâ: 19. yüzyılın ikinci yarısında 1000 franklık borcun bir yıl sonra geri ödemesi 1070 frank, yani yıllık vade farkı yüzde 7.

Madam Bovary’de de Vadideki Zambak’ta da zengin ve aristokrat görünen fakat gerçekte farklı sorunlarla boğuşmak zorunda kaldığı için lâyık olduklarını düşündükleri şekilde hayat süremeyen aileler merkezdedir.

Roman, yazarın hayatından ve yazıldığı dönemin yaşamından bağımsız değildir demiştik. Misal, Balzac yetimhanede büyümüştür. Despot bir babaya, sıkıntılı ve karamsar bir aile ye sahiptir. Vadideki Zambak’ın Felix’i de tıpkı Balzac gibi küçük yaşlardan itibaren ailesi tarafından dışlanıyor, adeta bir başına bırakılıyor, çevresince de hor görülüyor, çok sıkıntılı bir çocukluk ve ergenlik evresi geçiriyor, son tahlilde de evli bir kadına aşık oluyor. Romanın kadın kahraman Henriette ise sorumsuz ve problemli bir kocayı idare ediyor, yaşadıkları evi çekip çeviriyor, ailenin geçim kaynağı çiftliği ve işçileri yönetiyor, böyle bir keşmekeşte karşısına çıkan ve onu deliler gibi seven Felix karşısında iffetini sonuna kadar koruyor, anneliğinden hiçbir şekilde ödün vermiyor.

Balzac’ın aile yaşantısının kuraklığı, daha ılımlı anne figürüne karşılık sert bir baba disiplininde çocukluğunu geçirmesi romanlarında evlilik kurumunu eleştirmesinin, daha ziyade kadınların tarafını tutmasının bir yansıması değil midir?

‘Madame Bovary’ de tezlerimizi ispatlar hüviyettedir. Genç ve güzel, taşrada doğmuş bir kadın olan Emma Bovary hayatı yavaş yaşayan kocasından bıkar. Bunda okuduğu aşk romanlarının etkisi büyüktür. En başta yazdığım cümleyi hatırlayın lütfen. Bayan Bovary evli olduğu halde toprak sahibi Rodolphe ve genç avukat adayı Leon’la flört eder ama ikisi de Bayan Bovary’den sıkılır ve onu terk ederler. Tefecilere epeyce borçlanan Emma Bovary intihar eder. İşkolik ve ilgisiz kocası tüm işlerle ilgilenmek zorunda kalır, bir müddet sonra o da ölür. Üstelik Madame Bovary’de anlatılanlar gerçektir. Roman yayınlandığında olayların geçtiği kasabadaki herkes kahramanların gerçek hayatta kimler olduğunu hemen anlamıştır. Romanın geçtiği mekânlar günümüzde halen yoğun bir şekilde turist çekmektedir. Aslında realizmden (gerçekçilikten) nefret eden Flaubert, bu akımın kült eserlerinden birini vücuda getirmiştir, kaderin cilvesi işte(!)

Romanın gücüne dair bahsimiz ilginizi çektiyse Amerikalı öncü eleştirmen James Huneker’in Flaubert gibi zirve isimleri farklı cephelerden anlattığı Egoistler’ini (Ketebe) okumanızı isterim. Yarın yer kalırsa bu kitaptan da kısaca bahsetme niyetindeyim.

Gustave Flaubert’in yaşamıyla roman arasındaki bağa gelince… Flaubert’in babası burjuva, tanınmış bir doktor. Sanat sevgisini, kültürsüzlüğü küçümsemeyi, maceraya eğilimini aristokrat bir aileden gelen annesinden aldı. Hayatının neredeyse tamamını annesinin evinde kitaplarla dolu ve çılgınca bir okuma ve yazma faaliyeti içinde geçirdi. Edebiyata öyle düşkündü ki çevresi onu kafadan kontak görürdü.

Hasılı Flaubert de kahramanı Emma Bovary gibidir. Zenginlik, aşk arayışları, sürekli bir aşağılık kompleksinin pençesinde kıvranma ikisinde de ortak. Balzac’tan farkının çok daha güzel bir çocukluk ve ilk gençlik evresi geçirmesi olduğunu anlıyoruz. Ama yine de yaşamının kilidi zengin ve büyük bir aşk yaşama arzusu; kahramanı Bovary gibi her şeyi kendi elleriyle çıkmaza sokuyor, tarumar ediyor.

Yarın devam edelim inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Alpaslan Özdemir Arşivi
SON YAZILAR