Rasim Atalay

Rasim Atalay

Savaşa sevinir gibi haller!

Savaşa sevinir gibi haller!

Bugünlerde dünyanın olduğu gibi ülkemizin ve şehrimizin gündemi savaş…

Kurulduğu günden bu yana sistematik bir şekilde Filistin topraklarında katliam yapan ve arkasına aldığı ABD ve destekçileri ile yaptığı güç birliği neticesinde özellikle son 2 yıldır Gazze’de kan kusturan İsrail, yönünü geçtiğimiz hafta İran’a dönmüştü.

Bitinin kanlandığı düşüncesindeki Siyonist İsrail, yine arkasına aldığı batının desteğiyle bu kez İran’a bilendi.

Haber kanallarında, televizyon programlarında savaşı canlı canlı izler hale geldik.

İran ile İsrail’in birbirilerine fırlattığı füzeler, İsrail’in delik deşik olmuş demir kubbesi, vurulan şehirler, ölen insanlar…

Ambalajından yenice çıkarılmış ve ilk defa kullanılan silahlar, füzeler, füzelerin menzilleri, etki alanları, hızları…

Savunma sistemlerinin güvenilirlikleri…

Savaşın dünya ekonomisine yansımaları…

Tüm bunlar bir yana bir de savaşa sevinilir gibi haller var.

İran’ın üst düzey yöneticilerinin İsrail ajanları tarafından katledilmesinin ardından İran’dan bir hamle bekleniyordu. En nihayetinde beklenen hamle geldi.

Konvensiyonel medyadan takip edip öğrendiklerimiz kadarıyla İran bu kez çok ciddi… Kenetlenmiş durumda… O kadar kenetlenmişler ki İran dışındaki İranlılar bile savaş nedeniyle kendi memleketlerine dönüyor.

Diğer yandan ilk defa İsrail’in bombalandığına, başta Tel Aviv ve Hayfa olmak üzere önemli şehirlere ilk defa bombaların düştüğüne, büyük yıkımlara sebep olduğuna şahitlik ediyoruz.

İsrail için ilk olan bu durum belki de beklenmedik bir durumdu.

İran açısından baktığımızda da sınır komşumuzun asarım keserim minvalindeki söylemlerinin bir nebze olsun karşılık bulduğunu, çekimser de olsa savaştığını, üst düzey yöneticilerinin katledilmesine karşılık verdiğini gördük.

Savaşın kazananı olmaz derler.

Genel baktığımızda zaten kazananı yok.

Ancak iyi tarafından bakıp, buruk da olsa sevinç yaşayanlarımız da çok.

Sevinçten muradımız, İsrail’in Gazze’den bir nebze olsun dikkatini dağıtması, İran’a yönelmesi, yaşattığı yıkımı ve büyük zulmü kısmen de olsa kendi üzerinde görmesi.

Konya’da, insanlar arasında, sokakta, sohbet ortamlarında, kahvehanelerde bu mevzu bahis ediliyor.

İnsanlar İran’ın İsrail’in saldırılarına misliyle karşılık vermesini konuşuyor.

Biraz dinlediğinizde meselenin İrancılıkla, İran’ı sevip sevmemekle alakasının olmadığını; adeta bölgeye savaş ihraç eder bir konuma gelen İsrail’e karşı sistemli bir direncin gösterilmesinden mutluluk duyulduğunu anlıyoruz.

İran’ın attığı füzeleri televizyon ekranlarından takip edip, havada parlamadan yere düşse de yıkılası İsrail’i yıksa, yaksa, gücünü kırsa diye dualar ediyoruz.

Gazze’deki yıkım, soykırım, katliamlar hatırımıza geliyor ve edenin ettiğini bir şekilde bulması gerektiğini, Allah’ın adaletinin tecelli etmeye başladığını düşünüyoruz.

İran veya bir başkası…

Önemli olanın İsrail’in vurulması, yaşattığını yaşatması, tedirgin olması, kaygı duyması, korkması, şehirlerine bombaların yağması olduğunu düşünüyoruz.

On binlerce mazlum ve masum Müslüman’ı, çocuk, büyük, kadın, kız demeden vuran İsrail’in vurulduğu anları ilgiyle takip ediyor, bir sinema filminin ikinci sezonunu izler gibi yaşananları izliyor ve bu kez yere düşen her bir bombada içimizdeki yangının bir nebze de olsa söndüğünü varsayıyoruz.

Bütün bunlar gösteriyor ki, savaşı istemiyor olsak da Ortadoğu’da kanayan yarayı açan, çıban başı olan İsrail’in yaşattıklarını yaşıyor olmasına seviniyor, bu anlamda sanki savaşa seviniyor gibi bir hal ile halleniyoruz.

Umuyor ve diliyoruz ki işbirlikçi ABD ve batının güdümündeki İsrail, bir an önce azgın tavırlarından vazgeçsin. Barış ve sükunet hakim olsun. Müslümanlar üzerindeki kara bulutlar dağılsın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Rasim Atalay Arşivi
SON YAZILAR