Erol Sunat

Erol Sunat

Sultanlar Tepesinden Sultanlar Şehrine!

Sultanlar Tepesinden Sultanlar Şehrine!

Sultanlar tepesi boş bir tepe değil. Mana yüklü, manevi atmosferle iç içe bir tepe. Şehrin simgesi. Hakikatlerle yüzleşmeye varsanız, hazırsanız eğer, gitmeyin bir başka yere. Gelin yüzleşin bu tepede yatanlarla…Çünkü onlar Selçuklunun Sultanları. Çünkü onlar gönüllerin Sultanları.

Sultanlar tepesi neresi mi?

Alaeddin Tepesi elbette.

Şehir tarih kokan, kültür kokan bir şehir. Tarihi dokusuyla, kültürel dokusuyla Anadolu’nun tam ortasında Sultanlar şehri olarak, böyle bir unvanı hem bekliyor hem de binlerce kez hak ediyor.

Konya’ya, “Sultanlar Şehri” demek ve bu unvanı vermek için, daha ne kadar bekleyeceksiniz?

Hatırlarsanız şehirlerimiz böyle unvanları kültürel ve tarihi açılımlara dönüştürmüş durumdalar.

Mesela Sivas…

Sivas kendine “Sultan Şehir” demiş…

Bu deyiş hem yakışmış hem de Sivas’a ayrı bir renk ve hava katmış…

Kim var Sivas’ta?

Sultan I. İzzeddin Keykâvus….

Alaeddin Keykubad’ın ağabeyi….

Mesela Amasya…

Amasya kendine “Şehzadeler Şehri” demiş…

Bu unvanı nasıl hak etmesin tam 182 yıl Şehzadeler Amasya’da Sancak Beyliği yaptılar.

İyi yapmış Amasya…

Zaten bu unvanı hak eden özelliklere sahip.

Bu şehzadeler arasında…

Çelebi Sultan Mehmet var… II. Murat var… Fatih Sultan Mehmet var…II. Bayezid var…

Mesela Manisa…

Manisa 97 yıl “Saruhan Beyliğine” Başkentlik yaptı. Osmanlı idaresine girdikten sonra da 158 yıl “Şehzadeler Şehri” olarak anıldı.

Manisa Osmanlının ilk şehzadeler şehri. Bugün “Şehzadeler” ismiyle bir de merkez İlçesi var.

Manisa bu unvanını en iyi şekilde kullanan şehirlerimizden…

Manisa şehzadeleri kimler mi?

Yıldırım Beyazıt’ın oğlu Süleyman Çelebi, II. Murat’ın oğlu II. Mehmet (Fatih) II. Mehmet'in oğlu Mustafa, II. Beyazıt'ın oğulları Abdullah ve Mahmut, Yavuz Selim’in oğlu Süleyman ( Kanuni ),

Kanuninin oğulları Mustafa ve Mehmet, I. Selim’in oğlu Murat, II. Murat’ın oğlu Mehmet.

*****

Konya, yaklaşık iki asır Selçuklunun Başkentiydi. Konya, tarihin ve kültürün kendine bahşettiği, kimsenin alıp götüremeyeceği unvanlara sahip. Lakin, bu unvanlarla barışık değil, ıskalamaya, pas geçmeye devam ediyor. Neden böyle yapıldığı ve davranıldığı sorusu yıllardır cevapsız.

Sevgili Kültür Müdürlüğümüz…

Sevgili Büyükşehir Kültür Daire Başkanlığımız…

Diğer merkez Belediyelerimizin sevgili Kültür Müdürlükleri…

Konya Selçuklu Medeniyeti üzerine doğan güneş…

Kılıçaslanlar şehri diyorsunuz…

Mevlânâ şehri diyorsunuz…

Sultanlar şehri diyemiyorsunuz…

Deyin artık…

Deyinde şehrin gönlü şenlensin…

Bir türlü Sultanlar tepesi olamayan Alaeddin Tepesinin boynu bükük…

Kalbi kırık…

Sadece o incinmiyor, tarih inciniyor…

Kültür inciniyor.

Kültürün incinmesi nasıl bir şey bilir misiniz?

Keşke bilinmiş olsaydı. Keşke gönlü alınabilseydi bu şehrin kültürünün.

“Gören göze karanlık perde olmaz. Görmek istemeyen göze ışık ne yapsın” denmiş denmesine ya…

Konya gibi kadim bir Başkent’in, incinmesinin ve kalbinin kırılmışlığının önüne geçilebilmesi için geç kalınmış değil Hâlâ o imkanlar, teselli edilebileceği fırsatlar var.

*****

Bir türlü Sultanlar şehri olamadı bu şehir.

Olmasına engel mi var?

Elbette yok…

Sultanların eli ve gölgesi bu şehrin üzerinde, türbeleri de Sultanlar Tepesinde yani Alaeddin tepesinde…

Şehrin üzerinde oturduğu tarih ve kültür kozmopolit bir kültür değil.

Duru, temiz, saf bir Türk kültürü…

Çünkü Konya bir Türk şehri…

Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın Romanın elinden alıp, fethettiği bir şehir.

Oğlu I. Kılıçaslan’ın Başkent yaptığı şehir…

Konya’yı ne Araplar fethetti ne de İranlılar…

Konya, tarihi ve kültürü noktasında duruşunu gözden geçirmeli…

Çünkü, bir Başkent daima Başkenttir demek o duruştan bir nişane.

Çünkü, Başkentler hakikatleri söylemekten çekinmez…

Adım gibi eminim ki, Konya’nın kültürü ve tarihi adına üzüntü duyan, Konya için çarpan kalpler, Sultanlar şehrinin Sultanlarının sızlayan kemiklerinin sesini kalplerinin derinliklerinde hissediyorlar.

Dilerim, yüreklerinin sızlaması gerekenlerin de yürekleri sızlar.

*****

Selçuklunun Başkentinin hoşgörüsü ne olurdu azıcık da bizlerde olsaydı. Bu Başkent var ya bu Başkent, sevgi dolu bir şehir. Diyar-ı Mevlâna yani aşkın kapısı.

Kültürden sorumlu olanlardan tutun, kültüre sevdalı evlatlarına, kültüre aşık kültür elçilerine kadar herkesten karşılıklı olarak, anlayış bekliyor, hoşgörü bekliyor, engellerin kaldırılmasını bekliyor.

Zor olan ne varsa kolaylaştırılmasını, imkân kapılarının bu şehre gönlünü verenlere ardına kadar açılmasını bekliyor. İstediği çok şey mi?

Bu şehir şerefli Oğuzun şerefli Kınık boyundan Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın fethettiği, adını İkonyumdan Konya’ya çevirdiği, her köşesini Türkleştirdiği bir şehir.

İkonyum ve İkonya gibi isimler Roma döneminde kaldı. Roma ise en az bin senedir dünya üzerinde yok. Sadece İtalya’nın başkentinin adı olarak yaşıyor.

Konya, bin yıldır ne İkonyum, ne de İkonya! Bu yaklaşım olabilecek en talihsiz yaklaşım. İkonyum dedikçe, İkonya dedikçe ölmüş, yerle bir olmuş isimleri gün yüzüne çıkarmakla Konya’nın fatihlerinin, isimsiz kahramanlarının kemikleri sızlıyor. Yazıktır, günahtır. Kimse kusura bakmasın amma ecdadımıza karşı yapılan en büyük saygısızlıktır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR