Barbaros Ulu

Barbaros Ulu

Aferin Savcıya!

Aferin Savcıya!

Diyarbakır Çermik'te bir halı saha maçı, Türkiye gündemine oturdu. Öğretmenlerden oluşan bir grubun maç saati 21.00-22.00; içlerinde cumhuriyet savcısının da olduğu diğer grubun maç saati ise 22.00-23.00 saatleri arasında imiş. Öğretmenler bir saatlik sürelerini değerlendirmek ve ter atmak için sahada yerlerini aldığı esnada sahaya bir başka grup daha girer. 14 kişilik saha, olur 28 kişi.

Sahaya sonradan giren grup, önceki grubu sahadan çıkarmak ister, dağdan gelen bağdakini kovar misali. Sıra sizindi, yok bizimdi tartışmasını kim kazanmış olabilir sizce? Tabi ki Savcı Bey kazanır. Hemen polisi arayarak şu top oynayanlara bir kimlik kontrolü yapmasını ister. Hayret ki öğretmenlerin hiçbirinin şortunda kimlikleri olmaz. Ekip otosuna bindirilerek emniyete götürülen öğretmenler, koşarak atacakları terin yerine emniyette ecel terleri döker. Sahayı boşalttıran savcı da ekibiyle beraber sahaya inerek savaşı kazanmış bir komutan edasıyla istediği saatte terini atar.

Gazetelerin üç beş satırla haber yaptığı bu olayı gördüğünüz gibi ben uzattım. Huyumdur maalesef. Hem uzatır hem de sulandırırım. Aslında konuyu uzatmaya gerek yok. Halı saha maçı yapan iki güzide grup da amacına ulaşmış. Çünkü amaç ter atmak değil miydi? Sonuçta sahada başlayan düello ile tüm taraflar terini atmıştır. Bu arada öğretmenlere bir çift sözüm olsun:

Be kardeşim! Siz kim, savcı kim? Madem savcı geldi, ha kenara çekilip bir saat daha bekleseydiniz olmaz mıydı? Devletin savcısı bekler mi? Hatta beklerken savcı beyin maçını da izleyip tezahürat yapsaydınız savcıya da moral olurdu. Üstelik cebinizde kimliğiniz yok. Bir insanın cebinde kimliği olmaz mı? Haydi yok diyelim. Buna rağmen bu saat biz oynayacağız diye niye dikleniyorsunuz? Hem suçlu, hem güçlüsünüz. Sonra siz kim oluyorsunuz? Kozunuzu paylaştığınız savcı, bir defa protokolde 4.sırada. Sizin protokolde yeriniz bile yok. Hoş olsa da kim takar Yalova Kaymakamını! Ayrıca bugün 24 Kasım değil. Diğer günlerde de aynı ilgiyi beklemeyin. 24 Kasım'da sizden övgüyle bahsediliyor diye şımarıp astarını istemeyin. Sıranızı bekleyin. Çünkü daha gününüze çok var. Biz sizi çocuklarımızla ilgileniyor diye taltif ederken bu defa baltayı taşa vurdunuz. Karşınızdaki devletin savcısı bir defa. Devlet, beklemediği gibi savcısı da beklemez. Mevzubahis olan üst olunca burada haklılık aranmaz. Siz öğretmenlik okurken öğrenmediniz mi bunu? Ben bunu daha lisede okurken Allah rahmet eylesin Süleyman Uğur hocamdan öğrenmiştim. Bir konuda "Ama hocam bu, haksızlık" dediğimizde "Üst daima haklıdır, bilhassa haksız olduğunda" derdi. Diyelim ki savcının sırası 22.00'de başlıyordu ama daha öne çekmek istedi. Centilmenlik yapıp sıranızı verseydiniz kıyamet mi kopardı? Belki Sayın savcı, maçı öne alıp terini atacak, ardından duşunu alacak, ertesi günkü işine yoğunlaşacaktı. Bunu çok gördünüz savcıya.

Haydi anlamadınız savcı mecbur kaldı, olaya müdahale etti. Bu meseleyi basın ve kamuoyuna taşımaya ne gerek vardı? Maalesef bu had bilmediğiniz yüzünden savcı hakkında soruşturma başlatıldı. Olacak şey değil. Başta Adalet Bakanı olmak üzere savcı sahipsiz bırakıldı. Ne işe yaradı şimdi? Bir ilçede devleti temsil eden, devlet adına iş yapan birini küstürmek ve yalnız bırakmak demek, devleti sahipsiz bırakmak demektir. Çok gördünüz bir savcının masum bir isteğini. Bir defa ilçede kaç savcı vardır? Ya birdir ya da iki, üç kişi. Sizin gibi sayısı fazla değil ki! Haydi deyince hemen bulunabilen bir şey değil. Sonra devlet az mı uğraşıyor bir savcı yetiştirmek için? Halbuki siz öğretmenler öyle mi? Küçük bir ilçede bile ordu kadar varsınız. Ayrıca görev yapanların dışında görev bekleyen yüz binlerce öğretmen adayı var. Yine çokluğunuza bakarak bir savcıyı aleme mat etmeye kalkmanız doğru mu? Haydi bugün şansınız yaver gitti, savcıya karşı galip geldiniz. Unutmayın ki bu ülkede adalet herkese lazım. Yarın bir veli veya öğrenci yüzünden bu savcının eline düşmeyeceğinizin bir garantisi var mı? Sizin bu yaptığınız ham davranışa rağmen siz yatın, kalkın, savcıya dua edin. Çünkü savcı, elindeki tüm koz ve yetkileri kullanmamış. Pekala üzerinizde kimlik taşımadığınız için tutuklama talebinde bulunabilirdi. Ama bunu yapmamış. Yine maçınızı izler, tam siz oyuna kendinizi kaptırdığınız ve birbirinize “pas ver” diye bağırdığınızda çevreye verdiğiniz gürültüden dolayı hakkınızda iddianame bile hazırlayabilirdi.

Haydi hepsinden geçtim. Sizin top oynamak neyinize? Evinizde oturup ertesi günkü anlatacağınız derse hazırlanacağınıza ve adınızı eğitim ve öğretimle duyuracağınıza şu haber olduğunuz konuya bakın. Bu arada halı saha sahibinin parasını da vermemişsiniz. Adam mağdur olmuş. Lütfen gidin borcunuzu ödeyin.

Neyse size söylenecek çok şey var öğretmenim! Eğer biraz utanma kaldıysa bu yaptığınızdan utanın. Sizi kınıyorum.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Barbaros Ulu Arşivi
SON YAZILAR