Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Beyin göçü, gelişmişlik ve geri kalmışlık

Ele alacağım konu, seneler önce benim bire bir şahit olduğum ve bir ülkeler için de ne anlama geldiğini ortaya koyan gerçek bir hayat hikâyesidir.

Bundan 10 gün önce Tarım Bakanlığında görevli doktoralı bir ziraat mühendisinin telefonu ben aradı. Tanıdığım ve biri olduğu için açtım. Selam ve saygı sunumundan sonra bana bir sürpriz yapacağını söyleyerek telefon başka birine verdi. Karşımda İngilizce konuşan biri çıktı, nasıl olduğumu sorduktan sonra da kendini tanıttı. Şoka girmesem de oldukça memnun olmuştum.

Bu arkadaşım bundan tam 35 sene önce Danimarka’da beraber olduğum, halkının çoğu Müslüman ancak oldukça geri bırakılmış bir ülkeden çok da iyi dostumdu. O zamanlar ben 35, arkadaşım da 25’li yaşlarda idi (yanlış anlaşılmaması sebebiyle ülkesini ve adını zikretmeyeceğim).

Kaldığımız ülkede bu arkadaşımla akşamları beraber olur, yabancı ve kendi ülkelerimiz hakkında tarih, teknik, sosyal ve siyasal konularda tartışır, geri kalmışlık ve kalkınmışlık arasında yorumlar yapardık. Çoğu zaman fikirlerimiz uyuşmasa da tek ortak noktamız Müslüman olmaktı.

Ben Danimarka Devlet bursu kazanarak bu ülkede bulunuyor, bu arkadaş ise dünya tohumculuk sektöründe hayli önde olan ULUSLARARSI ORTAKLIĞI olan büyük bir firmada, bitki ıslahçısı olarak çalışıyordu. Gerçekten de önemli programlar yapıyor, firma yöneticileri tarafından çok tutuluyordu. Bu arada firmada ABD, Fransa, İngiliz, İsveç, Avusturya, İtalyan gibi bazı ülkelerden gelen çalışanlar yanında staj için gelenler de vardı.

İlk defa yabancı bir ülkeye çıkmama sebebiyle, ilk azmanlar hayli tedirgin ve çekingen duruyordum. Bu arkadaşımın yardımıyla bir süre sonra açılmaya başladım. Öyle ki, kaldığım şirkete ait lojmanda akşamları yemekte buluşma ve sohbet yeri olarak da vazife görüyordu. Tabii ki yemekleri ben yapıyordum ve seviliyordu. Zira batılıların bizim gibi yemek kültürü o zamanlar hiç yoktu.

Bu arkadaş üniversiteyi kendi ülkesinde bitirdikten sonra, kazandığı bursla Kopenhag Üniversitesinde doktorasını tamamlıyor ve ülkesine dönüyor. Kendi Tarım Bakanlığına müracaat ediyor ve iş çalışmak istediğini beyan ediyor. 5-6 ay bekliyor, ancak bakanlıktan bir cevap yok. Bu arada Danimarka’da ki doktora hocasına mektup yazıyor, durumunu anlatıyor. Hocası derhal buraya gel diyerek uçak biletini de gönderiyor. Sonrası malum, bu Firmada işe başlıyor.

Esas hikâye de bundan sonra başlıyor. Bir süre sonra ben ayrıldım ve ülkeme döndüm. Bu arkadaştan 35 sene haber alamadım. Derken 10 gün önce ki telefon biz elektronik ortamda buluşturdu. Bu eski Arkadaşım Azerbaycan’da bir bilimsel toplantıya katılmak üzere geliyor, derken bizim idareci dostumuzla karşılaşıyor ve beni soruyor, telefonda konuşma sansını buluyorum. Bu arada telefon No mu da alıyor. 2 gün önce yabancı bir telefonda arkadaşım Kanada’dan arıyor. Danimarka’dan Kanada’ya geçmiş, bir Üniversitede görev almış, bu arada Profesör de olmuş. Böyle bir insanı hangi ülke kabul etmez ki. Kendi ülkesinde doğsun, başka ülkede üretsin.

İşte bunun gibi beyin göçleri, verilmeyen görevlerden, iyi yaşama isteğinden, bazen de ülkelerin alakasızlığından kaynaklanır. Ülkemde senelerce de yurt dışına gönderilmemiş, gönderilenler de ya boş gelmiş, dolu gelenlerle de ilgilenilmemiş, böylece dışarı beyin göçleri başlamıştır. Fakir bir ülkenin mensubu olan arkadaşımın ülke hala dışarı göç vermekte ve bu ülke fakir kalmaya devam etmektedir.

Ülkemde son 20 senede yurt içi-dışı ilmin önü açıktır. Hiç kimse farklı düşüncelerinden dolayı dışlanmamış, bu yüzden de savunma, teknoloji harikalar ortay koymaktadır.

Biz kendimize geldik, ancak sırf para için dışarı gidenlere de diyecek bir şey yok. Görülen odur ki, bir süre sonra bu gidenlerin çoğu da geri dönecek, Türkiye yüzyılını yazanlar arasında yerini alacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi

Cumhuriyetimizin Şeker Fabrikaları-5

02 Aralık 2025 Salı 15:31

İsrafın Gerçek Maliyeti

14 Ekim 2025 Salı 11:54

Küçük bahaneler ve devlete maliyeti

23 Eylül 2025 Salı 00:01