Yusuf Alpaslan Özdemir

Yusuf Alpaslan Özdemir

BİR ROMAN NASIL YAZILMAZ? (1)

BİR ROMAN NASIL YAZILMAZ? (1)

- Abi bundan sonra bir araya geldiğimizde bir yazarı ve eserini konuşalım dedin, sözleştik, ilk hangi kitabı okuyacağız diye ısrarla sormama rağmen, söylemediğin gibi, şimdi konuşacağımız kitaptan öyle gizemli bahsettin ki, üstüne de yaratıcı yazarlık kurslarında, edebiyat derslerinde mutlaka değerlendirilmesi gereken bir kitap dedin, sadece bekle, sabırlı ol dedin, dört gözle bekledim ve nihayet o gün geldi çattı. Şimdi heyecanla seni dinliyorum…
- Evet, düzenli olarak gittiğim bir okuma grubunda bir misafirimiz vardı o gün: Bir roman yazmış, onunla ilgili kısa bir hasbihal oldu, kitabı bir yere not ettim, fakat araya başka kitaplar girdi, unuttum. Bir gün yine değer verdiğim bir arkadaşım tiyatro çalışması yaptığını, romandan uyarlama olduğunu, kısmen içeriğinden de bahsetti. Kastettiği roman not ettiğim romandı, merakım arttı, internette biraz araştırma yaptım. Birisi; ‘ Tashih ve redaksiyonunda zevkle bulunduğum bu eseri iddialı bir şekilde öneriyorum.’, Sinema Akademisyeni, Öğretim Görevlisi olan bir başkası; ‘“Son söyleyeceğimi ilk söyleyeyim. Eserin bütün öğelerini hesaba katarak, yani son tahlilde, yetkin bir roman özellikleri taşıdığını düşünüyorum.” Son olarak da Editör, Roman Okutmanı ve yazar titrlerine sahip biri de; ‘……., büyük oranda üslup sorununu aşmış, profesyonel ve öncü roman özellikleri taşımaktadır.” 
- şeklinde yorumları görünce  ben de hemen kitabı satın aldım ve okumaya başladım.
- Abi bak şimdi daha da çok meraklandırdın beni, hadi kim yazmış, adı ne, söyle artık!..
- Bunu unut bir kere, romanın adını, yazarını sana söylemeyeceğim, neden böyle yaptığımı sözüm bitince anlayacak ve bana hak vereceksin, başlayalım mı?
- Evet abi, can kulağıyla dinliyorum seni.
- Kitabın tanıtımında konusu şu şekilde verilmiş: Cahit, liseden üniversite yıllarına kadar bir tarikata katılır. Üniversite yıllarında İşrakiyyun felsefesinin de etkisinde kalarak kendisine vahiy geleceğini sanır. Bunu arkadaşlarına söylediğinde tarikattan tasfiye edilmekle kalmaz,  Vasıl gibi en samimi dostları tarafından da dışlanır. Okuduğu üniversite uzadıkça uzar. İşsiz, parasız ve yalnızdır. Bir gün rüyalarının geçmişte olduğu gibi vahiysel bir çağrı olduğunu sanarak rüyasında gördüğü kadın yüzünü barlarda aramaya başlar. Ama gerçekler engeline çarpar. Yaşadığı gerçeklik travmasından sonra rüyalarının vahiy olduğunu düşünmekten vazgeçer. Geçmişini unutarak dünyevileşmek ister. İş bulup yepyeni, dünyevileşen bir insan olmaya çalışsa da bunu başaramaz. Kâbusları, geçmişte bıraktığı inanç ve aşkları yakasını bırakmaz…         
Aşk, din, ideoloji ve suç dörtgeninin köşelerinde rol alan roman kahramanları, yaşama tutunamayan tutkularıyla kalabalıklarda yalnızdırlar. Bu yüzden de önlerinde sadece bir seçenek kalmaktadır. Ötekileştirilmiş yaşamlarını düşlerinde yeniden üretmek. Pekâlâ, rüyaların sonu nasıl biterdi?
- Gayet güzel ve orijinal bir konusu varmış.
- Dur sabret dedim sana, her şey şu anda normal, adım adım gideceğim ve tane tane anlatacağım sana, bolca alıntıyla değerlendirmelerimi destekleyeceğim, çünkü duyunca bana hak vermeyeceğini, yanlış ve acımasız davrandığımı düşünecek, inanmayacaksın bana: Cahit, lisede girdiği tarikatın da etkisiyle uç davranışlar sergiler, arkadaşlarıyla ve öğretmenleriyle uyum sorunları yaşar, nihayetinde okuldan atılır, okulu dışardan bitirir, dirayetle çalışarak üniversiteyi kazanır. Fakat üniversite yılları istediği gibi geçmez, okulu uzadıkça uzar. Ailesiyle arası açılır, parasız ve evsiz kalır, girdiği tarikata sığınır, uç görüşleriyle burada da barınamaz. Bir çeviri işi bulur, iyi paralar kazanarak, arkadaşıyla bir ev satın alırlar. Rüyalarının tesiriyle kendini peygamber gibi görmeye başlar, farklı arayışlara girer, yıllar sonra lisedeki arkadaşlarıyla karşılaşır, onlarla yaşadıkları anlatılır, kitabın ikinci bölümü Cahit’in arkadaşlarından Cem’in maceralarından müteşekkildir.
- Tamam abi, konuyu da özetledin fakat ben hala bu kadar yüceltmeni, kitaba neden böylesine gizem kattığını, neden edebiyat derslerinde, yazma kurslarında değerlendirilmesi gerektiğini anlayamadım.
- Yazar güzel bir konudan çıkış yapıyor, kültürle hemhal olan, bilinçli birçok insanın yaşadığı ya da yaşayacağı bir çok buhranı, savrulmayı anlatmak istemiş, yani pek çoğumuzun kanayan yarasına işaret etmiş. Bir de söz konusu ettiğim çevrelerde gerçek bir roman sıkıntısı yaşanıyor, roman yazan kişi çok az bu çevrelerde, dolayısıyla yazanların da şevkini kırmamak gerek, gayemiz kitabımızın yazarı gibi, az sayıdaki insanı kaybetmek değil, kazanmak. Romanın yazarının da gerçek anlamda okuduğu, kendini iyi yetiştirdiği belli, ama yazmak apayrı bir mesele. Konunun önemi ve yaralayıcığının verdiği vehametten de olsa gerek vurgulamalardaki ve kurgudaki zamansız aşırılıklar temel teknikleri alt üst edip geçmiş. Biraz daha sakin, acele etmeden, yoğrula yoğrula yazılsa, ya da bundan sonraki roman ya da romanlarda bu durumlara dikkat etse yazarımız, çok daha başarılı numuneler çıkacaktır kanaatindeyim. Daha fazla uzatmayacağım tamam, her şeyi normalmiş gibi göstermeyi, lafı eveleyip gevelemeyi, gizemi bırakıyorum.
- Lutfen yani!!!
- Tamam, tamam, önce küçük şeylerden. Kitap baştan sona imla yanlışlarıyla dolu. Ayrı yazılan –de, -da’lar, -te, -ta şeklinde; hoşça kal baştan sona hoş çakal şeklinde, git gide; gülücük, gülümseme serpiştirmeler, Cahit Özge’ye imledi, imledi, imledi falan o kadar çok ki, tekrarlar, yeni yazım denemeleri ama bunlar çelişkilerden göze batıyor, yapay duruyor. Diyaloglarda, hangimiz kalabalık muhabbetlerde karşımızdakine her seslendiğinde ama her seslendiğinde isminin başına ‘Hey’ der mesala, vesaire vesaire… 
- Ne var abi bunda olabilir, yazım hatası baskı hatası, insanlık hali gözden kaçmıştır.
- Önce ben de öyle düşündüm ama kitabın başından sonuna kadar durum değişmiyor. Neyse diyerek okumaya devam ettim. Tasvirler, benzetmeler art arda çöreklenmeye başladı başıma, örnekler vereyim dur sana:
Yalnızlığın ve rüyalarımın bana ağır geldiğinde, bir ikindiüstü ya da bir akşam, yarı alkollü bilinçle bir dışardaki olarak sadece olana bitene seyirci kaldığım barlar…
- Anlayamadım cümleyi, elden geçmesi lazım gibi .
- Dur bölme beni, sonuna kadar bir dinle,  devam ediyorum:
Üstgeçidin altından geçen gürültü akışları…
Egzotik bir bitkiydim, sevimsiz görünümlerimle…
İkindi rüyalarımda gölgesiz ağaçlara yaslanan, uykulu kadın yontusunu bulamadım.
Bir süre ayakta dikili kalarak onu seyrettim.
Oturdum ve karşılıklı olarak konuşmaya başladık.
(…) bir parça zar zor konuşan, sarhoş bir edayla
Bendeki olanı sen kavrayamazsın
Her an kendini savunuda hissediyorsun
Derinlemesine suskunluktum.
Soğuk su musluğunu açtım.
Kazınan midem ve rüyalarımda hep bana sırıtan cinnet sesleri fazla uyumama izin vermedi. Cebimdeki paraya baktım, bu para bana bir sabah kahvaltısı yapmazdı. 
Kendini acındırma gafil yakalanan kız
Düşünsel evrimleşmenin araçlara yansıyan o niteliksel dönüşümünü kurguladım.
Yağmur sonrası açılan gün ışığı…
Ne kadar uzun süre denizle söyleştiğimi bilmiyorum.
Tren gelesiye kadar…
(…) O ise bana, ertesi gün bu saatlerde yine boş olduğunu söylüyor. Ben ise ona(…)
(…) Tahmin ediyor olmalısınızdır.
Özge ve Cahit hesabı ödeyip kafe bahçesinden dışarı çıkarlar.
Yorganı kafama çektim. Uyumaya varıyordum.
Kahvaltıdan sonra yine amaçsız dolaşmalarımı sürdürdüm.
Özge’yle şehir merkezlerinden birine indik.(…)
Aç gözlerini küçümseniyorsun.
Meryem uçuşan eteğiyle: Bunları nerden biliyorsun? Gözün görmüyor ki! 
Beni yatağa atmadan önce böyle söylemiyordun ama. O sadist işkencelerle dolu fantazyalarını benim üzerimde uygulamadan önce… Böyle söylemiyordun
Cahit, Meryem’in taksiden inebilmesi için yardımda bulunuyor. Nihayet inebildiler.
Duş yapıp işe gitmeliyim.
(…) Eğer Özge kazara beni ziyaret etmeye gelmişse(…) 
Evlere multimedya yerleştiriliyormuş televizyon ve bilgisayar artık tek bir şey sadece sesleri ve görüntüleri programları veya  video oyunlarını elde etmeye depolamaya ve dönüştürmeye değil aynı zamanda interaktive kanalıyla dünyadaki herhangi bir ağa bağlanmaya uygun bir alet.

(DEVAM EDECEK)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Alpaslan Özdemir Arşivi
SON YAZILAR