Erol Sunat

Erol Sunat

Çok Çekmişin Hikayesi

Çok Çekmişin Hikayesi

Uzun uzun zaman önce memleketin birinin bir şehrinde huysuz mu huysuz bir oduncu varmış. Karısı ve üç çocuğuyla şehrin orta halli bir mahallesinde yaşarmış. Karısının, ağzı var dili yokmuş. Ahali kadıncağıza çok çekmiş derlermiş. Kocasından da kaynanasından da, kocasının akrabalarından da çok çekmiş. Çekisi bitmemiş. Sabretmiş çocuklarının hatırına. On yedi yaşlarında bir oğulları, on yaşlarında bir kızları, üç yaşlarında da bir oğulları daha varmış. Odunculuk yapan adamın evinden her akşam çığlıklar, bağırışlar, feryatlar duyulurmuş.

Bir gün oduncu evine tam giriyorken biri kolundan tutmuş. Oduncu sen ha demiş. Neye geldin? Kim çağırdı seni? Adam, sen demiş kız kardeşime eziyet edermişsin diye duydum. Kardeşimiz senin kölen mi, esirin mi? Oduncu karşı koyunca, gel bakalım beriye demiş adam. Dört kardeş almışlar oduncuyu araya. Oduncuyu öyle bir dövmüşler ki, mahalle de ayıran olmadığı gibi, dövenlere yardım edenler, oduncunun ağzını burnunu tanınmayacak hale getirenler olmuş. Oduncuyu, öldü diye evinin kapısının önüne atmışlar.

Oduncunun karısının kardeşleri almışlar kız kardeşlerini ve yeğenlerini çıkıp gitmişler şehirden. Oduncunun akrabaları atmışlar oduncuyu bir arabaya önce şifahaneye götürmüşler. Hekimler, bu yaşamaz demişler. Hekimlerden biri, şehre üç saat mesafede bir dağ köyünde, kırık, çıkıklara bakan bir adam var. Bir de ona götürün gidene kadar ölmezse bir de o baksın demişler. Oduncunun akrabaları sürmüşler at arabasını o tarif edilen dağ köyüne. Kırık çıkıkçı oduncuyu tanıdım demiş. Bırakın bana bir hafta sonra gelin. Ya ölüsünü veririm ya da şu kadar yaşar diye birkaç kelam ederim.

Bu arada, oduncunun karısı ve çocuklarını yanına alan kadının kardeşleri büyük bir şehre gelmişler. Oduncunun karısı kardeşlerin en büyüğüymüş. Kardeşlerden biri çekisi çok, çok çekmiş ablam demiş. Anam babam bizi bekler. Büyükçe bir konağın önüne gelmişler. Konağın avlusunda kadının anası ve babası karşılamışlar onları. Kadın ve anası ağlaşmışlar. Yaşlı baba gözyaşlarını gizlemek için arkasını dönmüş. Konak gerçekten çok büyükmüş. Konağın büyük odalarından birini, ablaya vermişler. Dayılardan en küçüğü, on yedilik delikanlıya, sen demiş benimle kalacaksın. Bundan böyle ben nereye, sen oraya. Sizi almaya geldiğimizde oduncunun odun kıran sağ kolunu ben kırdım. Bak yeğen, her ne biliyorsam, hepsini sana öğreteceğim. Seni öyle bir yiğit yapacağım ki, sen bile inanamayacaksın.

Kırık çıkıkçı oduncuyla bir aydan fazla uğraşmış. Oduncu kendini toparlamaya başlamış. Dağ köyünün havası mı iyi gelmiş, kırıkçı çıkıkçı yaralarını doğru mu sarmış. Üç ay kadar sonra odun kesebilecek kadar kendine gelmiş. Kırıkçı, oduncu demiş ne yaptın da seni bu hale getirdiler. Oduncu, ben demiş yirmi yıl kadar önce bir Bey kızına sevdalandım. Kızında bende gönlü vardı. Kaçtık geldik benim şehrime. Anam istemedi, bacıları istemedi. Yılsın da gitsin diye çok çektirdiler, aşağıladılar, itip kaktılar, akraba çocuklarına taşlattırdılar. Ahali çok çekmiş dedi. O gün bugün adına çok çekmiş derler. Anamla yıldızları barışmadı. Isınamadı kadın.

Ben bir evin tek oğluyum. Hatta sülalenin en hatırlısıyım. Bey kızını boşayayım diye herkes elinden geleni yaptı. Kimi az bile çekmiş dedi, kimi uğursuz, kimi yaban elin yabani kızı dedi. Bey yarın buraya gelir, hepimizi ortadan kaldırır, götür bunu teslim et babasına dediler. Çıktık yola, yolda beni babama götürme hamileyim dedi. Döndüm geri. Ondan bir oğlum oldu. Anam beş oğlunda olsa götür bunu dedi. Anama ve akrabalara bir şey diyemedim. Hıncımı kadından almaya başladım. Önce sövdüm, saçlarından tuttum yerlerde sürükledim. Bana karşı gelir gibi bir şeyler söyledi. İnsan içine çıkamayacak kadar dövdüm tekmeledim. Sonra pişman oldum. İki yıl tek bir fiske dahi vurmadım. Sonra yine devam ettim.

Seneler içerisinde bir kızım bir oğlum daha oldu. Ben birkaç ay dokunmuyor, sonra kışkırtmalara dayanamayıp kadını yerden yere çarpıyordum. Şehrin Beyi karımı sokakta dövdüm diye beni zindana attı. Oğlum senin yüzünden zindanda diye anam fena dövmüş karımı. Çok çekmiş, Beye yalvarmış yakarmış, çıktım zindandan. O gece neden bu kadar geç kaldın diye iyi bir dövdüm. Bizim mahallede onun şehrinden insanlar vardı. Sanırım onlar kardeşlerini arayıp bulmuşlar. Dört erkek kardeşi vardı. Dördü birden çıktılar geldiler beni kapımın önünde yakaladılar. En küçükleri iki metrelik dev gibi biri sağ kolumu o kırdı. Öldü diye attılar beni kapının önüne karımı çocukları alıp gittiler.

Kırıkçı, oduncu demiş, ben seni mert, delikanlı biri bilirdim. Bir de utanmadan neler anlatıyorsun. O kadın bir daha senin kapına gelmez. Gelirse, bu sefer ben alır götürürüm babasına, kardeşlerine. Bir daha başına her ne hal gelirse gelsen, gelme bu köye. Utanman yok, pişmanlığın yok, Allah’tan korkun yok. Ananın ve akrabalarında vicdansız, merhametsiz . siz ne aşağılık insanlarmışsınız böyle…Bunları bilsem senin tek bir yarana dahi bakmazdım. Karısına eziyet edene, zulmedene bu köyde kimse Allah’ın selamını vermez. Defol evimden. Oduncu, atmış kendini dışarı. Köyün girişindeki korulukta yatmış. Sabah, köy yolundan dağdan aşağıya doğru yürümeye başlamış. Yolda, onu almaya gelen akrabaları almışlar oduncuyu şehre getirmişler. Anası ölümden döndün oğul demiş, sana bunu yapanların yanına bırakma bu acıları. Var git Beyin konağını başına yık. Biz bu şehrin en büyük sülalesiyiz. Yüz kadar eli kılıç tutan hısım akraba yanında. O gelin olacak içten pazarlıklıyı da al getir bana teslim et. Onun adı çok çekmiş değil, az çekmiş. Al gel daha ona neler edeceğim neler. Sen ne çektiysen beş fazlasını görecek. Karını istersen uçurumdan at, ancak torunlarımı isterim. Onlar bizim.

Oduncunun karısı babasıyla özel bir görüşme yapıp, şehrine geldiğinin ertesi günü bir kervana katılıp şehirden ayrılmış. Nereye gitmiş, ne yapıyormuş babasından gayrı kimse bilmiyormuş. Şehirde, kaynanası dahil kim ne konuşuyorsa bir şekilde çok çekmişe ulaşıyormuş. Oduncunun Çocukları konakta ana tarafından akrabaların yakın ve sıcak ilgisiyle günlerin nasıl geçtiğini anlamamışlar bile.

Aylar sonra, oduncunun akrabaların birkaç kişi araştırma yapmak için şehre gelmişler. Küçük dayısıyla şehirde dolaşan oduncunun oğlu, dayım demiş, şehri keşfe gelenler var. Küçük dayı, adamlardan birini yakalamış, getirmiş konağa, anlat bakalım demiş, bizi mi ararsınız. Yakalanan adam, oduncu ağamız çocuklarını ve karısını ister demiş ya güzellikle vereceksiniz ya da konağınızı basıp onları alacağız. Bey, demek ki demiş oduncunun aklı başına gelmedi. Var git oduncuya de ki, elinden geleni ardına koymasın. Ona verecek ne kızım ne de torunlarım var.

Aradan bir zaman geçtikten sonra, oduncunun anası yanına iki kız kardeşini almış, katılmış bir kervana, Payitahta doğru yola çıkmışlar. Kervan bir kervansarayda mola verdiğinde, yanlarına yüzü sarılı sadece gözleri görünen bir kadın yaklaşmış. Eliyle onlara gelin demiş. Kervansarayın arka tarafına doğru onları çekmiş. Önce oduncunun anasını, sonra da kız kardeşlerini yerden yere çarpmış. Kalkmaya çalışanları kalkamayacak hale getirmiş. Kervan hareket etmiş. Kadınlar Kervansarayın muhafızları tarafından baygın bir halde bulunmuşlar. Oduncunun anası benim sümsük gelinin işi diyeceğim, ömründe şehirden dışarı çıkmadı. Yolda yürümesini bilmez. O kim bizi yere çarpmak kim? Kervansarayı dolaşmışlar, kendilerini perişan hale getiren kadına rastlayamamışlar. Kervansaray kadınları misafir etmiş, ertesi gün bir başka kervanla onları yolcu etmiş. Kervanın vardığı ilk handa, kadınların eşyaları, akçeleri kendilerine teslim edilmiş. Kadınlar Payitahta vardıklarında, oduncunun anası, az ileride evimiz var demiş. Girmişler içeri. Bir de bakmışlar ki içerde bir kadın var.

Oduncunun anası kimsin sen demiş, seni gebertmeden aç şu yüzünü. Sen kervansaraydaki kadınsın. Kadın ben demiş çok çekmiş. Çekme sırası şimdi sizde. Oduncunun büyük teyzesi güçlü kuvvetli bir kadınmış, ben sana gösteririm çekmeyi diye atılmış çok çekmişin üzerine. Çok çekmiş, kadını belinden kavradığı gibi vurmuş yere. Büyük teyze düşmüş bayılmış. Oduncunun anası çekmiş hançerini, kız kardeşi de eline sağlam bir odun almış saldırmışlar çok çekmişin üzerine. Çok çekmiş elinde odun olan teyzenin elinden almış odunu, öyle bir vurmuş ki, küçük teyze bir daha yerden kalkamamış. Sonra oduncunun anasının elinden almış hançeri atmış kenara. Kaynana küçük bir hançer daha çıkarmış kemerinden. Sonun geldi gelin demiş. Çok çekmiş, kaynanasını öyle bir yakalamış ki kaldırmış duvara çarpmış. Kaç kere çarpmış, ne olmuş hatırlamıyormuş. Her şeyi olduğu gibi bırakıp çıkmış evden.

Oduncu bir hafta sonra payitahta gelmiş. Bir tek büyük teyzem sağ demiş. O da geçirdiği şoktan konuşamıyor. Anam da ölmüş, küçük teyzemde…Onları bu hale getiren, bir kadındı diyorlar diye oturmuş ağlamış. Şehrine döndüğünde, akrabaları, karının kardeşleri geldi demişler. Eli kılıç tutan kim varsa kılıç tutamaz hale getirdiler. Ölen yok, amma, gel bu işten vazgeç demişler. Hayatından olmak mı istiyorsun? Oduncu benim demiş kayıplarımın sebebi o kadın. Onu bu sefer öldüreceğim. Ertesi gün akrabalarını şehrin meydanına çağırmış. Buluşma vaktine doğru meydana geldiğinde bakmış ki kimse yok. Meydanın ortasına yaklaştığında, tam karşısından okçu bir kadın gelmeye başlamış. Belli bir yerde durmuş, yayına bir ok yerleştirmiş. Ok havada uçmuş, oduncuyu sağ bacağından vurmuş, ikinci ok sol bacağına, üçüncü ok sağ koluna, dördüncü ok sol koluna saplanmış. Beşinci ok, oduncunun kalbine doğru uçmuş. Oduncu kof bir ağaç misali yıkılmış meydanın ortasına. Kadın açmış yüzünü. Ben demiş çok çekmiş. Senden de anandan da akrabalarından da çok çektim. Lakin bitti. Oduncu, bir iki debelenmiş, kalkmaya yeltenmiş, hepsi o kadar. Bir süre sonra akrabaları ölüsünü alıp gitmişler.

Anlatırlar ki; Memleketin Sultanı, Bey kızını o şehre Bey olarak görevlendirmiş. Bey kızı, toplamış ahaliyi meydana. Bundan böyle demiş buyruğumdur. Hiçbir kadına kıza zulmedilmeye. Hiçbir kocanın eli karısına kalkmaya, vurmaya, kötü söz söylemeye, küfretmeye, kaynana gelin, gelin görümce, eltiler birbirini kırmaya, iyi geçine, kıskanmaya, yardımlaşa, yardıma koşa, elinden tuta, düşeni kaldıra, ağlayanın gözyaşlarını sile, yetim ve öksüzleri yalnız bırakmaya.

Bey kızı, danışmanlarını kadınlardan seçmiş. O şehirde bir daha kadına şiddet diye bir olaya rastlanmamış, duyan da olmamış, şahit olanda.

Şehir şehire, çok çekmiş çok çekmişe, oduncu oduncuya, kırıkçı kırıkçıya, ana anaya, baba babaya, teyze teyzeye, kardeş kardeşe, evlat evlada, Bey Beye, kervan kervana, kervansaray kervansaraya, dağ köyü dağ köyüne, konak konağa, han hana, meydan meydana, ahali ahaliye benzer…

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR