Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

İsraf bir insanlık katliamıdır

Tarımın sürdürülebilir olması için üç temel konusu çevre, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirlikmiş. Bu teknik karar, tarımı tam olarak ifade etmediği gibi, güzel bir resmi kötü çerçeveyle sunmak demektir.

Orta çağda, Avrupa’da esas yönetim derebeylerini elinde, tüm mülk onlara ait, arazi üzerinde istediği tasarrufu yapabilen bir sisteme dayalı idi. Üreten köylüler üretim yapmak gibi bir kutsal görevi ifa etmesine rağmen geri kalmış insanlar olarak görülürdü. Yani Batı’da köylü demek kaba, geri kalmış, görgüsüz insanlar sınıfıydı ve devlet yönetiminde yer alamazlardı.

Orta Çağ Avrupası’nın tarihinde odak noktası genelde saraylar ve şehirlerdi. Kırsal hayat veya köy hayatı şekli genelde göz ardı edilmiştir. Hâlbuki Feodal düzen yapı taşı olan Malikâne sisteminde yarattığı refah, köylülerin emeklerinin üzerine kuruluydu. Senyörün toprağında çalışmaktan ve malikânenin diğer işlerini yapmaktan geri kalan zamanlarda kendi küçük bahçelerinde çalışma fırsatı bulan köylüler, vergilerini hem emek hem de ürünle ödemekteydi. Feodalizm hiyerarşisinde her ne kadar farklı sınıflara bölünmüş olsalar da, köylüler arasındaki bu sınıf farkları zamanla erimiş ve Orta Çağ’ın sonlarına gelirken feodal sistem, tek bir üretici sosyal sınıfa dönüşme eğilimine girmiştir. Böylece köylülük yerini işletmelere bırakmış, bu işletmeleri holding olarak isim almıştır.

Bizim kültürümüzde ise belirli dönemler hariç (Cumhuriyetin ilk yıllarından 1950 ye kadar) köylü Reaya sistemine bağlı olarak üretim yapardı. Yani aşağılanmayan, dışlanmayan, aksine iltifat alarak üreten, vergisini veren; aynı anda asker insanlardı, düsturları ekmek devlete eşdeğerdi. Ekmeği öpüp alnına koyan, temiz ise ağzına atan, kirli ise yerde bırakmayıp yüksek bir yere koyarlardı. Ekmek aynı zamanda tüm gıdayı temsil ederdi, bu yüzden de nimet olarak bilinirdi. Gıda tüketimi öyle uluorta olmazdı; nerede, ne yediği, ne kadar ödendiği söylenmez, sosyal medyaya düşürülmezdi.

Bunları anlatırken iki medeniyet arasındaki fark da bilinmeliydi. Dünyada yönetimlerde modern sistemler olarak yerleştirilen ve herkesin eşit hakka sahip olduğu sanılan devlet yapıları iflas etmeye, kimsenin kimseyi takmadığı, güçlünün halkı olduğu, zayıfın ezildiği modele dönüşmeye başladı.

Konumuz siyasi yapıların halkı etkilemek için slogan olarak attığı hak, hukuk, adalet konusunu işlemek değil, gıda kaynaklarını ve onun tüketimine haiz olan uygulamaların yanlışlığını ele almaktır. Böylece gıda ve kaynaklarının israfını önlemeye yönelik tedbirlerin alınmasını, toplumla ilişkisini, toplum sağlığını, geleceğini, ekonomik kayıplarını, yani gıda tüketiminde yapılan yanlışların tüm insanlığa neye mal olacağını ortaya koymak olacaktır.

Anadolu da çiftçilik ekmek, devlet kadar kutsal olarak görülür. Anadolu çiftçisi aynı zamanda köylü olarak görülür. Köylüye, kadim Batıda baktığı gibi aşağılamak için değil, hakkını vermek için emeğine saygı ile bakmak gerekir. Bu manada rençperin emekleriyle önümüze getirilen gıdayı israf etmemek, onlara ve emeklerine hak ettiği saygıyı göstermektir.

Daha da ileri gidecek olursak gıda hammaddelerini ve hammaddeyi üretmek için kullandığımız tüm kalemleri (toprak-su, emek, gübre, enerji) saf dışı bırakmamaktır. Gıda israfı yapanlar aynı zamanda toprak-su, emek vb. katilleridirler. Emekler öyle kolaylıkla harcanmamalı; bir yudum su, bir lokma ekmek için gözyaşı dökenlerin de hakkını olduğu ve onlara ulaşamamanın açışını duymalıyız.

Günümüzde en saygı görmesi gereken kesimler hammadde üreten, gıda olarak işleyen ve ikram edenler olmalıdır. Eski filmlerde olduğu gibi kendini aldatan sevgilisinin yüzüne pastayı fırlatan eller artık olmamalı, hatta bu sahneler eski de olsa filmlerden silinmelidir. Bu ülkede 18 milyon ton, yani 25 milyon insanı doyuracak gıdanın üretim kaynağı olan su, enerji ve emeğin hakkı sorulmalıdır.

Tek dünya ve üzerinde barınan insanlara ait ise gıda ve gıda kaynaklarında onların da hakkı vardır. Böylece hangi kesimden olursa olsun (düşmanlık ederek ve farkında olmayarak) insanlık katilidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi

Cumhuriyetimizin Şeker Fabrikaları-5

02 Aralık 2025 Salı 15:31

İsrafın Gerçek Maliyeti

14 Ekim 2025 Salı 11:54