Erol Sunat

Erol Sunat

Konya adında bir heyecan!

Konya adında bir heyecan!

En büyük eksikliğimiz, eksikliğini hissettiğimiz, heyecan duymamız gereken konularda heyecan duymamak! Heyecanımızın odağında şehrin olmaması.

Heyecan zorlamayla olabilir mi?

Kesinlikle hayır!

Şehir üzerine, heyecan duyulacak, coşkulu konular, insanlara heyecan verecek gelişmeler lazım!

Bunun içinde bu şehri sevenlerin, bu şehre aşık olanların, bir seven tarafından bir araya getirilmesi lazım!

Şehir için olmazsa olmaz denen mevzu böyle bir şey!

Bir şehir için heyecan duymak, içi içine sığmamak tahminler ötesi, olağanüstü bir güzellik.

Konya adında bir heyecanınız varsa, bırakın tanınma denen teferruatı!

Şehre ilgi duyan!

Şehre gönlü düşen!

Şehre yolunu düşüren arar bulur sizi!

Hem de hiç unutmamak üzere…

Konya adında bir heyecan sürekli ayakta tutulacak tutulmasına amma, şehirle aramıza başta virüs olmak üzere girmeyen kalmadı.

Aylar girdi, mevsimler girdi, yıllar girdi!

Kelimeler, cümleler boğazımıza düğümlendi kaldı.

Ne konuştuysak yarım kaldı.

Olmadı! Yapılmadı! Yapılamadı!

Konya adında bir heyecanımız hep var. Lakin; o heyecanı hayata geçirmek için atmamız gereken adımlar belli belirsiz! Beklediğimiz o adımların atılması, araya daha başka meselelerin girmemesi!

*****

Vuslat başka bahara kaldı derler ya…Neden kaldı, neden kalsın başka bahara diyenimiz de yok!

Şehrimizde vuslat üzerine dünya kadar kelam edilir edilmesine de, vuslatı görmek, vuslata ermek, vuslatla karşılaşmak kolay değil!

Hani tesadüfen denk gelmişiz, lakin ne o bizi, ne biz onu tanıyamadığımızdan, yanımızdan geçmiş gitmiş vuslat diyenler gibiyiz!

Dünya durdukça bahar mı tükenir der gibi düşünenlerimiz oldukça, vuslat gelir-geçer, yarın bir gün küser, çekip gider!

Ah ile vah ile ömür geçirdik diyenler gibi, döndük geldik yeni bir baharın eşiğine…

Önümüzdeki Salı günü Mart ayına merhaba diyeceğiz!

Mart bahar mevsiminin ilk ayı! Dert ayı filan dense de, bahar mevsimini karşıladığımız ay!

Baharın eşiği…

Lakin geçirdiğimiz iki ay kardan kıştan, zamlardan, faturalardan gözümüzü açamadığımız aylar olarak geçti.

Anladık ki, bu eşik öyle çok ümitlenecek bir eşik değil…

Hani biz eşikte, şehir beşikte, sallayıp duruyoruz derler ya…

Yoksa biz beşikteyiz de, şehir mi, eşikte?

Ya da hem biz, hem şehir birlikte mi sallanıyoruz aynı beşikte?

Hasılı; Kültür beşikte, tarih beşikte, turizm beşikte, bizler bekler dururuz eşikte!

*****

Bildiğiniz üzere, Konya adında bir heyecanımız vardı!

Bu heyecan hanlarla, kervansaraylarla başlardı.

Sonra dalga dalga yayılırdı şehrin merkezine doğru…

Sultanlar şehriydi bu şehir.

Selçuklu Sultanlarından sekizi, Sultanlar Tepesi dediğimiz Alaeddin Tepesinde, yatardı.

Şehrin tam merkezinde, kalbinde,

Şehrin kalbine gömülüydü her biri…

Kılıçaslanlar şehriydi bu şehir!

Devlet kuran, Medeniyet kuran bir milletin, Türk Milletinin dünden bugüne bir nişanesiydi…

Anadolu’nun kadim şehirlerinden, kadim Başkentlerinden biriydi.

Her ne olursa olsun,

Her ne kadar engel çıkarsa çıksın,

Bu şehir heyecanından bir şey kaybetmemeliydi!

Konya adında bir heyecan, tekrar ayağa kalkmalıydı, kaldırılmalıydı…

Lafla değil,

Laf olsun beri gelsin babında değil!

Sevda kelimesine ekler, eklemeler yapılarak değil!

*****

Rahmetli şair Adil Turan, “Türkiye” şiirine;

“Vurulmuşum toprağına taşına, / Yerde gezen, gökte uçan kuşuna./ Baharına, yazına, kara kışına /

Vurulmuşum.” dizeleriyle başlamıştı.

Şair öyle dizelerle bezemiş ki şiirini…

Her satırı, her kelimeyi kendi şehriniz için okuyun geçin!

Aşklara yazmış, Aşıklara yazmış, sevdalara yazmış, sevdalılara yazmış, sevdalananlara yazmış!

Mekanın cennet olsun Adil Turan.

“Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet, Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir;” diyen rahmetli Mehmet Emin Yurdakul’u teyit etmişsin.

Haykırmışsın Türkiye diye…

Ve o güzel şiirin, dalga-dalga yayılıp gitti, Türkiye’nin en ücra köşelerine…

Bu şiir, Türkiye’yi sevenlerin, şehrini, ilçesini, kasabasını, köyünü sevenlerin hislerine tercüman olmaya devam ediyor.

Konya adında bir heyecana sevdalananlar, sevdalarını ortaya koyanlar, Türk Milletinin Anadolu’da kurmuş olduğu Türkiye Selçuklu Devletinin Başkenti olan bu şehir için aynı samimi ve içten duygularla bir aradalar.

Dün nasılsa, bugünde öyle…

*****

Konya adında bir heyecan yüzyıllardır vardı. Bu heyecan, Konya’yı fetheden Kutalmışoğlu Süleymanşah’tan bu yana var.

Konya’yı Başkent yapan I. Kılıçaslan’dan, Sultan Mesut’tan, II. Kılıçaslan’dan, Alaeddin Keykubat’tan bu yana var!

Şehre her gelişinde, yalnızca Konyalılara hemşerim diye hitap eden Türkiye Cumhuriyetinin banisi Mustafa Kemal Atatürk’ten bu yana var!

Konya’da isyancılar tarafından şehit edilen Alim ve Müderris Kuvayı Milliye Konya Reisi olan Sivaslı Ali Kemâlî’den bu yana var!

Heyecanımız tarihten geliyor, tarihi dokudan geliyor, engin kültürümüzden geliyor, oldukça zengin turizm değerlerimizden geliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Mayıs

01 Mayıs 2024 Çarşamba 00:02

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR