Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Küçük bahaneler ve devlete maliyeti

Bilge biri, gölün kıyısında dinlenmektedir. Susuzluktan yorulmuş bir köpeğin sürekli göle kadar gelip, tam su içeceği an kaçması dikkatini çeker. Köpek çok susuzdur fakat göle geldiğinde sudaki gölgesinde korkup geri kaçar. En sonunda susuzluğa dayanamayıp göle atlar ve kana kana suyunu içer. Bu olay karşısında bilge şöyle düşünür: “Bir insanın istekleri ile arasındaki engel, kendi içinde büyüttüğü korkulardır. İnsan ancak bunu aşarsa istediklerini elde eder.”

Yakinen tanıdığım karı-koca bir öğretmen ailesi ile karşılaşıyor, hal hatır soruyor, bu arada çok iyi yetişmiş kızlarının Karabük Üniversitesinde önemli bir bölümüne girdiğini öğreniyorum. Kızlarının ilk defa şehir dışına çıkmasından dolayı, yabancılık çekmemesi için moral desteği için tanıdığımın olup olmadığını soruyorlar. Karabük Üniversitesi bir zamanlar bir öğrencimizin rektörlük yaptığı bir yer.

Konu dönüp dolaşıp üniversitelerde eğitim ve korunma-barınma ile yabancı yabancı öğrencilerin kabulü ve onların getirdiği riskler gibi farklı mecralara kayıyor. Bu aile aslında muhafazakâr, eşi üniversite öğrencisi iken başörtüsü zulmünü görmüş, bunun içi de mücadele etmiş birisi.

Karabük ve KYK yurdunu sevmişler ancak üniversite ortamından pek memnun kalmamışlar. İfade edildiği kadarıyla öğrencilerin yarısı yabancı, bunların da çoğu yaramaz, oturdukları mahalleden bile şikâyet alan, her türlü kötülükler ve ahlaksızlıklar bunlardan kaynaklanıyormuş. Daha da ötesi üniversitede yerli öğrencilere yabancılar kadar değer verilmiyor, yerliler şehre korkarak giriyorlarmış deniyor. Ülke düşmanı münafıklar tezviratlarını artırarak devam ettiriyor. Hâlbuki 98 ülkeden 52 bin öğrencinin sadece 12 bini (% 23 kadar) yabancı menşeili (misafir öğrenci) durumunda.

Dünyanın gelişmiş ülkeleri mümkün olduğu kadar diğer ülkelerden öğrenci kabul eder, bunun için karşılıksız burslar dahi verir. Bu tavır o ülkeye hem maddi, hem de insan kaynağı sağlama açısından oldukça önemlidir. Bu ülkeler başarılı olanları ülkelerinde tutar, iş ve vatandaşlık dahi verir.

Bugün Kuzey Kıbrıs TC geçiminin çoğunu diğer ülke öğrencilerden sağlıyor, Cambridge Üniversitesi (İngiltere) öğrencilerinin neredeyse tamamı yabancılardan ibaret. ABD, Fransa, Almanya, Japonya; daha bunun bir sürü ülkeler var. Nedense başka ülkeler yabancı öğrenci kabul eder, bunlara birşey olmaz, biz gelince olmayanı var gösteren karalama kampanyaları yapılır. Birileri üflemesiyle içimizde büyülen korkularla yaşatılır, Türklüğümüzü, ahlakımızı, ülkemizi kaybedeceğimize inandırılır.

Sporda başka ülkeler siyahi insanlarla başarıya koşarken, bize gelenlere “devşirme” denir. Hâlbuki ülkemde okuyan başka ülke menşeili misafir öğrenciler bölgenin ekonomisine katkıda bulunduğu gibi, ülkesine döndükleri zaman her biri gönüllü Türkiye misyoneri olur.

Seneler önce Türkiye’de okuyan ve yardım ederek okuttuğumuz bir öğrencimiz ülkesine döndüğünde, tarım bakanı oluyor. Ülkeyi ziyaret ettiğimi haber alan öğrencimiz beni muhabbetle karşıladığı gibi, iyi de bir Türkiye sevdalısı. Bende Danimarka’ya burslu gitmiş, döndüğümde de bu ülke sevdalısı idim.

Yabancı misafir öğrencilerle alakalı kötü algılara kızmıyor, münafıklıklara alet olmalarına üzülüyorum. Özellikle milliyetçi-muhafazakâr dostların bu tür tezviratların ne için yapıldığını bilmeleri ve önüne geçmeleri gerektiği halde, bu suça alet olmaları kabul edilemez. Bunlar üniversite camiasında da var.

Her şehir, hatta ilçelerde üniversite-yüksekokul inşa edilmesini karşı çıkanlara “bu üniversiteler açılmasaydı, hiç birinizin üniversitelerde öğretim üyesi olma şansınız da olmazdı” diyorum. Devleti yönetmeye talip olan siyaseti de aracı olarak kullanan bir avuç burjuva Anadolu İnsanı yok saymakta, üzümün sapı armudun çöpü bahanesiyle insanımızı yanıltma projelerini iyi kullanmaktalar. YÖK’e göre Türkiye’nin uluslararası öğrenci hareketliliğinde dünyada 7’nci sırada yer almakta, uluslararası öğrencilerin ülke ekonomisine yıllık katkısının 3 milyar dolara yaklaşmaktadır.

Kedi bile gölgesinden korkmayı bırakarak, cesaretle suya atlarken, Anadolu İnsanına yakışan aklını kullanarak doğru-yanlışı analiz etme cesaretini bulmasıdır; aksi Devlete mal olabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi

Cumhuriyetimizin Şeker Fabrikaları-5

02 Aralık 2025 Salı 15:31

İsrafın Gerçek Maliyeti

14 Ekim 2025 Salı 11:54