Prof. Dr. Hüseyin Muşmal

Prof. Dr. Hüseyin Muşmal

Nerde o eski bayramlar

Nerde o eski bayramlar

“Nerde! O eski bayramlar” diye başlayacağımı düşünmezdim hiç söze… 

Belki kırk yaşını devirmiş birisi olarak benim değil de, en azından 50-60 Ramazan veya Kurban bayramı görmüş olanların “Nerde o eski bayramlar” diye hayıflanmaları daha gerçekçi gibi görünüyor. Bununla birlikte nerde o eski bayramlar ifadesi, geçen bayramın eskiliği ile doğrudan alakalı değil. Üstelik bu ifadenin söylenebilmesi için özlediğimiz o bayram günlerinin üzerinden yılların geçmiş olması da çok önemli bir etken olmasa gerektir. Herkesin malumudur ki, esas olan bayramların eskiliği değil, eski bayramların özlendiğidir. Bu özlemlerin çoğunluğu, bayramın size verdiği hazzın veya mutluluğun tekrar eskiden yaşandığı gibi coşkuyla yaşanması üzerine kuruludur. 

Bu mutluluklar, kimisi için sabahın erken saatinde uyanarak bayram namazına koşturmak, kimisi için aile büyükleri ile bayramlaşmak için sabırsızlanmaktır. Kimisinin bayram deyince aklına şeker veya çikolata gelirken, kimisi bayramını kızkaçıran, çatapat, füze veya torpil adıyla anılan maytaplar ve patlayıcılar üzerine kurmuştur. Elinize bir paket çikolata veya ufak bir hediye alıp babanızın evine giderken yaşadığınız duygu, muhtemelen ebeveynlerinizin sizi beklerken yaşadığından daha hafif değildir. Şurası tartışılmaz bir gerçektir ki Bayramlar, hemen her yaş grubuna ayrı bir tat, ayrı bir haz verir ve her yaştaki insana ayrı bir duygu yaşatır. Bayramlar sizde hangi duyguyu uyandırırsa uyandırsın, yaşımız veya cinsiyetimiz ne olursa olsun hatırladığımız ya da nerde diye aradığımız eski bayramlar değildir. Aslında özlenen Bayramda çocuk olmak, bayramda çocukça olmaktır. 

Bilindiği gibi çocukluk, bayram coşkusunun en sade, en arı ve en safça yaşandığı bir dönemdir. Zira bu coşkunun içerisinde, günübirlik sıkıntılar, problemler, hayata ve geleceğe dair kaygılar yoktur. Ancak maalesef ki bayram vesilesiyle kendisine güzel ve yeni elbiseler veya oyuncaklar alınmış olan çocuğun yaşadığı mutluluğu, hayatının başka dönemlerinde bu güzellikte yaşaması pek de mümkün değildir. Öyle ki gün geçtikçe çocuklukta mutlu olduğumuz o küçücük şeyler anlamını kaybetmeye başlayacaktır. Nitekim birkaç gün içinde biriktirdiğiniz bayram harçlıklarını harcarken yaşadığınız umursamazlığınız ve cesaretiniz artık ortadan kaybolacaktır. Bütün harçlığınıza kıyıp aldığınız su tabancası sizin için ne yazık ki içinizde beliren burukluktan başka bir şey ifade etmeyecektir. Üstelik bayram ziyareti vesilesiyle ellerini öptüğünüz yaşlılar da yavaş yavaş gözlerden kaybolmuş olacaktır. Netice de çocukluğunuz yalnızlaşacak, büyüdükçe bayram sizde başka bir şey ifade etmeye başlayacak ve artık harçlık alan elden ziyade harçlık veren el konumuna geçiş başlayacaktır. Bu süreci yaşayanların tasdik edeceği gibi, her seferinde çocukluk döneminde yaşadığınız hazzı arayacak, lakin o hazzı bir daha yaşamak mümkün olmayacak, tuhaf bir burukluk içinizi kaplayacaktır. Şu halde, bu hazzı başkalarına da yaşatabilmek, yani küçük bir çocuğu sevindirmek, onun gönlünü almak ve yaşadığınız o coşkuyu yeni nesillere aktarabilmek için çaba sarf etmek en doğru yoldur. Zira bu durum içinizdeki burukluğu alacak ve sizi başka bir türlü mutlu edecektir. 

Çevrenizdeki çocuklara çocukluğunuzda yaşadığınız mutluluğu yaşatmanız dileğiyle… Sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir bayram geçirmeniz çevrenizdeki insanların mutlu olmasıyla yakından alakalıdır. Herkese iyi bayramlar…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Prof. Dr. Hüseyin Muşmal Arşivi
SON YAZILAR