Prof. Dr. Hüseyin Muşmal

Prof. Dr. Hüseyin Muşmal

41 KERE ŞÜKÜR

41 KERE ŞÜKÜR

Bugüne kadar yazılarımda, şiirlerimde, kitaplarımda hep başkalarından bahsettim, hep başkalarını anlattım. Bu yazımda izninizle az da olsa kendime biraz yer-zaman ayırıyorum.  Allah izin verirse bugün (15 Kasım 2017) 41 yaşına giriyorum. İnsan hayatında bu yaşın bir dönüm noktası olduğuna inananlardanım. Her insan gibi ben de kendimi seviyorum. Her insan gibi, hatırlanmaktan, hal-hatır sorulmaktan, takdir edilmekten, saygı ve sevgi görmekten göstermekten mutlu oluyorum. Mesleğimiz gereği daima gençlerle bir arada olduğumuz için, hoca-öğrenci iletişimi, ders içi, ders dışı aktiviteler, tiyatro, gezi, topluluk, toplantı, şiir, türkü geceleri vb sosyal faaliyetler nedeniyle çevremizdeki insanların ilgi-alaka ve yaklaşımlarına daha yakından şahit oluyoruz. Sağda, solda, şehirde, çarşıda, pazarda, alışveriş merkezinde veya sosyal medyada karşılaştığımız yeni ve eski mezun öğrencilerimiz başta olmak üzere akrabalarımız, arkadaşlarımız, dostlarımız, ürettiklerimiz ve paylaştıklarımız hususunda takdirlerini ve özellikle sosyal medyayı kastederek bizleri yakından takip ettiklerini samimiyetle ifade ediyorlar. Bir kısmı bizlerden ve yaptıklarımızdan haber almaları nedeniyle mutlu olduklarını, bir kısmı bizi öğrenciliğimizden, asistanlığımızdan beri bizleri tanıyor olmalarından dolayı gurur duyduklarını özellikle ifade ediyor.

Son zamanlarda, akademik kitaplarımızın dışında popüler olan romanlarımız ve şiir kitaplarımız nedeniyle pek çok şehirde kitap günlerine katılıyoruz. Buralarda bizleri yalnız bırakmak istemeyen mezun öğrencilerimiz, bazen çocuklarının ellerinden tutarak bizimle tanıştırmaya getiriyor. Bir kısmının atandıkları kurumda idareci, müdür ve hatta Milli Eğitim Müdürlüğü gibi görevlere kadar yükseldiklerini görüyor, bizler de fazlasıyla mutlu oluyoruz. Bu görüşmeler onların okullarında, ilçelerinde, memleketlerinde kitap günleri yapılması arzularını ve hatta konferans verilmesi gibi isteklerini beraberinde getiriyor. Hiç birisinin talebini kırmamaya çalışıyor, yoğun programlarımız arasında samimiyetle içten, gönülden taleplerine karşılık vermeye çalışıyoruz. Yıl içerisinde konferans, panel, imza günü gibi aktivitelerin dışında, akademik üretimleri aksatmadan ve hatta daha da hız vererek, ulusal ve uluslar arası yurt içi ve yurt dışında sempozyum ve kongrelere katılıyor, katıldığımız kongrelerde yeni akademisyenlerle tanışmak, kaynaşmak ve görüş alışverişinde bulunmaktan fazlasıyla memnun oluyoruz. Bu vesile ile bizleri oralarda ziyaret eden, arkadaş ve dostlarla hasbıhal etmek de mümkün oluyor, yıllarca görmediğimiz öğrenci ve hocalarımızla hasret gideriyoruz.

Her insanın mesleği dışında bir alanla amatör bir ruhla meşgul olması gerektiğine inanan bir insan olarak, tiyatro ile meşgul oluyor, oyunlara çıkıyor, gecenin bir yarısında üzerinde çalıştığım projelerin yorgunluğunu atmak amacıyla ilham perisinin verdiği ilhamla yeni şiirler yazıyorum. Böylece neredeyse her hafta bir şiir üretiyor, şiirlerim başta olmak üzere yazdıklarımı sosyal medyada insanlarla paylaşmaktan keyif alıyorum. Hafta sonları fırsat bulduğum cumartesileri kitapçılarda dolaşmak, at veya bisiklet binmeye gitmek en büyük zevklerim arasında. Ancak eğer imza günleri, konferanslar veya kongreler nedeniyle il dışında değilsem, ilk fırsatta üyesi bulunduğum Beyşehir Kültür ve Turizm Derneği’nin her hafta periyodik bir şekilde organize ettiği doğa yürüyüşlerine katılıyor, Konya’yı Akyokuş’tan değil, il içindeki bütün dağlardan izlemeye çalışıyorum. Doğada olmanın insan üzerindeki mucizevî etkisinden uzak kalmamak için, her fırsatta dağlardaki Yörükleri ziyaret ediyor, onların arasında olmaktan, onları tanımaktan gurur duyuyorum.

2010 yılından beri, yurt içinde veya dışında gittiğim ülkeler ve şehirlerle ilgili gezi yazıları yazıyor, bunları 15 günlük periyotlar halinde yerel gazetelerdeki köşelerimde yayımlıyorum. Yine üyesi bulunduğum gezi ve tanıtım derneklerinin hafta sonları fotoğraf sunumları katılıyor veya bizzat kendimizin çalıp, kendimizin söylediği türkü geceleri organize ederek haftanın yorgunluğunu arkadaşlarımla dostlarımla atmaya çalışıyorum. Her fırsatta yeni çevrelere dahil oluyor, yeni insanlarla tanışıyor, bilmediğim gitmediğim şehirlere gitmeye okumadığım kitapları okumaya çalışıyorum. Bütün bunları yaparken asli görevimi unutmuyor ve asla ondan taviz vermiyorum. 20 yıllık akademisyenlik hayatımın, asistanlık dışındaki son 10 yılında girdiğim bütün derslerimi zamanıyla ve hakkıyla, hastalıkta ve sağlıkta kimseye sipariş etmeden kendim yürütüyor, yüksek lisans ve doktora öğrencilerimle her hafta ders işlemekten, onların seminer, ödev ve tezlerini tek tek satır satır okumaktan asla vazgeçmiyorum. Akademik danışmanlığını yürüttüğüm topluluk vesilesiyle her sene tiyatro-şiir, türkü geceleri başta olmak üzere konferans, panel ve anma programları tertip ediyor, bizatihi öğrencilerimle birlikte her sene bir kısmı yakın mesafelerde bir kısmı uzak, Çanakkale-İstanbul-Bursa gibi tarihi şehirlere teknik geziler gerçekleştiriyorum. Bütün bunları yürütürken çalıştığım bölümde neredeyse 10 yıl boyunca idari sorumlulukları yerine getirmiş olmakla birlikte, yeni makaleler, yeni kitaplar, yeni romanlar da üretmiş bulunuyorum. Her şey bir tarafa bu kadar yoğunluğun arasında kapımızı hangi vesile ile olursa olsun, çalanın derdine derman olmaya çalışmaktan, sorunu olana çözüm aramaktan da asla vazgeçmiyorum. Bu nedenle boş insanların yaptığı gibi kimseyi çekiştirmeye, onunla bununla kavga etmeye, onun bunun arasına fitne sokmaya fırsatım olmuyor. Arkadaşlarımla öğle yemeklerinde bir araya gelmek, odalarında hal-hatır sormak maksadıyla çay içebilmek de cabası. 

41 yaşına girerken hala çocuk gibi sağda solda koşturmaya, ailemle ve yakın dostlarımla güzel vakitler geçirmeye, yeni projeler üretmeye vakit buluyorum. Ben insanlara faydalı olmaktan, onlara zaman ayırmaktan, üretmekten, yazmaktan, okumaktan anlatmaktan, konuşmaktan çok keyif alıyorum. Yazan, çizen, daima üretmeye çalışan bir insan olarak bütün bunlar nedeniyle öncelikle kendime saygı duyuyor, öncelikle kendimi seviyorum. Kendisine saygı duyan ve kendisiyle barışık yaşayan insanların, çevresine pozitif elektrik yaydığına inanıyor, çevremde saygıyı hak eden bütün insanlara değer veriyor, hepsini çok seviyorum. Bütün bunları nasip eden Yüce Allah'a sonsuz şükrediyor, sağlık ve huzurum için gece gündüz dua ediyorum.

Son tahlilde, kimseyle bir işim yok, kimseye bir zararım yok, ben sadece işimi yapıyorum.  Bugüne kadar bizimle birlikte olan, bizi gönülden ve yürekten karşılıksız seven bütün dostlarıma, her fırsatta yanımızda olan arkadaş ve öğrencilerime 40 yıllık hayatımın herhangi bir anında benimle yaptıkları yolculuk için çok çok teşekkür ediyor, kalan hayatımdaki  yolculukta eğer nasipse bana eşlik edecek olan dost ve arkadaşlarıma muhabbet ve selamlar gönderiyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Hüseyin Muşmal Arşivi
SON YAZILAR