Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

Selçuklu’da tâlim ve terbiye kapılarda başlar

Selçuklu’da tâlim ve terbiye kapılarda başlar

  • Kapı deyip geçmeyin. İster taş olsun ister ahşap Selçuklu’da talip ve terbiye kapılarda başlar. “Allah Rabbimdir” yazısının yazılı olduğu Seyyid Mahmud Hayrânî Türbesi’nin kapısı da o kapılar arasındadır.

 

 

Bir fikir adamımızın “Yolu bulmak yola dahildir, yani insan için yolun dışı yoktur” diye güzel bir sözü var. Tarihe Yolculuğumuzda, yolun dışına çıkmamaya ve doğru yol ile orta bir yol takip etmeye gayret ediyorum.

Şimdi bir yeri, bir coğrafyayı, belde ve bölge ile tarihi yapıları gezerken o coğrafya, yer ve tarihi eser hakkında bilgi sahibi olmadan kalem oynatmanın zorluğu hep karşıma çıkmıştır. İnsanlarımız Türkiye’yi ve şehirleri gezerken daha çok işin mutfak (yemek) kısmıyla da ilgilenmekte ve o gezdikleri yer, bölge, coğrafya veya eser ile yapı hakkında fazla bilgiye yer vermiyor. Gezi (seyahat) notlarını okurken detayı kaçırdıkları veya bilgi sahibi olmadıklarını gözlemliyorum.

Akşehir’i gezerken kendimi sanki bir Selçuklu şehrindeymişim gibi hissettiğimi itiraf etmeliyim. Çünkü sağınıza dönüyorsunuz; Selçuklu’dan kalma bir medrese, cami ve hanla karşılaşıyorsunuz. Solunuza dönüyorsunuz; 13. Yüzyıldan günümüze kadar intikal eden Selçuklu izleri karşınıza çıkıyor. Bu arada müzeleri dikkatlice gezdiğinizde; “Bu dünyada bir garip veya yolcu gibi ol ve kendini ölmüş, kabir ehlinden say!” uyarısı, size, bu dünyada “garip bir yolcu” olduğunuzu hissettiriyor. Bir kere hangi yolculuğa çıkarsanız çıkın mutlaka Allah’a güvenerek hareket etmenizde büyük fayda var. Bunu ben her gezimde müşahede ediyorum. Çevremizdeki yakınlarımıza değil, yalnız Allah’a güvenmenin o kadar çok yararını görüyorum. Bana göre yolcu; “eline biletini ve bavulu almış, az sonra kalkacak olan vasıtaya binmeye hazır bekleyen kimse” demektir.

 

Seyyid Mahmud Hayrânî Türbesi’nin Kapısı

Selçuklu şehri Akşehir’i gezerken Seyyid Mahmud Hayrânî Türbesi’ne de uğradık. Bu türbeye uğramadan Akşehir’i gezdim diyebilmeniz biraz zor olur. Neden derseniz? Nasreddin Hoca Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi’nde gördüğüm ve parmak uçlarıyla dokunduğum ahşap kapı, size, Seyyid Mahmud Hayrânî hazretlerini ve türbesini hatırlatır.

Kapı deyip geçmeyin. Selçuklu’da kapıların önemi çok büyüktür. Selçuklu eğitim sisteminde talim ve terbiye ‘kapı’da başlar. Mevlâna Türbesi (Asitane)’ne Gümüş Kapı’dan tazimle girilir. Bu Allah Dostlarına gösterilmesi gereken edebin bir basamağıdır.

Selçuklu medreselerinde talebe hücrelerinin kapıları hem küçüktür hem de düşüktür. Her bir talebe o hücreye girerken başını eğerek girmek zorundadır. Kendisine ilim öğreten hocasına karşı hürmet ve tevazu göstersin. Bu, ilim kapısından girerken saygıda kusur etmesin demektir.

Ceviz ağacından yapılmış olan kapıyı değerli kılan ise; kapının üzerine rûmi desenli ve düz oyma tekniği kullanılarak işlenmiş kufi “Allah” lafzından sonra sülüs yazı ile “Rabbimdir” kelimesi dikkat çeker. Dua yazısı kuşağından sonra altındaki beş köşeli yıldızlar bakanların gözlerini kamaştırır!..

Seyyid Mahmud Hayrânî Hazretleri de, Anadolu’yu İslâmlaştıran Gönül ER’lerinden bir Allah Dostudur. Nasreddin Hoca’nın da hocasıdır. Prof. Dr. Mikail Bayram, bu türbeyi ziyaret ederken Seyyid Mahmud Hayrânî’nin hayatı ve kimliği hakkında bizlere önemli bilgiler de vermişti.

 

 

YARIN: Seyyid Mahmud Hayrânî Zaviyesi ve Türbesindeki Sanduklar.

buyuk-kullan.jpgkapiyi-buyuk-kullan.jpgsayid-mahmud-hayrani-turbesi.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Balkan (Tarih Yazıları) Arşivi
SON YAZILAR